Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İki gündür gazetelerimizi ve TV''lerimizi tarıyorum, elbette "haklı olarak" övgüler, sevgiler, coşkular var!. Yaşananlar ekranlara, sayfalara aktarılıyor!.. Amma, "öyle bir havalandık" ki, çok kısa bir zamanda "paatt" diye yere çakılırsak hiç şaşmam!. Genelde "yere çakıldığımızda", yanlışları, hataları, eksikleri çok iyi görüyor, değerlendiriyoruz ama, "havalandık" mı, gözlerimiz hiç ama hiçbir şeyi görmüyor!. Herkesin, hatta başta Fatih Terim olmak üzere o gece Ali Sami Yen tribünlerinde ve ekran başında Milan maçını yaşayanların bile "inanılmaz" dedikleri "son 5 dakika" yaşanmasaydı ve Milan maçla birlikte 3 puanı ondan da öte "UEFA''ya katılma hakkımızı bile alıp götürseydi", ne olacaktı, neler yazacaktık, neler söyleyecektik? Maçın kasetini "defalarca izleyin!." Galatasaray "çok iyi mi oynadı?" Yani, mesela Milan''la Milano''da oynadığı maçın "ikinci yarısı gibi" oynadı mı? Yani, mesela İngiltere''de Chelsea''ye karşı oynadığı futbolun temposuna ulaşabildi mi? Yani, mesela Hertha''yı Berlin''de 4-1''le dağıtan Galatasaray mıydı? Hayır... Hayır... Hayır... Ama, Milan''ı yenmekle, Milan''ı Avrupa Kupaları''ndan atmakla, UEFA Kupası''na "devam hakkını almakla" Galatasaray "çok büyük bir iş yaptı!." Futbolumuzda "son yılların en büyük işini!." Bütün Dünya futbolunda konuşulan "övülen, alkışlanan" bir iş!. İşte Dünya TV''leri, işte Dünya spor basını, günlerdir Galatasaray için neler yazıyor, neler söylüyor, ortada!.. Adı "Galatasaray", yapar mı, yapar!. Bu iş, "onun işi!." Onun için Galatasaray "bir Dünya takımı!." Çin''den, Japonya''dan, Brezilya''ya, Meksika''ya kadar "bütün bir futbol Dünyası" onu biliyor, onu tanıyor, onu övüyor, onu sayıyor, onu seviyor!. Bugün, "sadece Türklerden değil", Dünya''nın dört bir yanında "Türk olmayanlardan da" binlerce sempatizanı var, taraftarı var!. Tıpkı Real gibi, Barcelona gibi, Milan gibi, İnter gibi, Liverpool gibi, Arsenal gibi, Bayern gibi, Ajax gibi... Ve Galatasaray "geldiği bu noktanın kıymetini bilemiyor!." Ve Türkiye''de "bazı fanatik ve kulüpçü kafalar", Galatasaray''ın Türk futboluna "hangi kapıları açtığını" farkedemiyor!. O "açılan kapılardan kendilerinin de geçmesini sağlayacak imkanları ve fırsatları görmek yerine", Galatasaray''la uğraşmak, açılan kapıları kapamak, Galatasaray''ı yıkmak için herşeyi yapıyor!. Galatasaray''ı karalamak için ellerinden geleni artlarına koymama yarışında, geride kalmamak için çırpınıyorlar!. Yazık; bu kafalarla nereye gidilir? İşte gidilen yer; "üçüncü-dördüncü sınıf Avrupa takımlarına daha ön turlarda, ilk turlarda elenmek" ve "bu hezimetlere kılıf aramak!" Vah ki, ne vah!.. Galatasaray da, Fatih Terim de, Galatasaraylı futbolcular da çok büyük bir iş yaptılar!. Zaten yıllardır yapıp geliyorlar!. Çok daha büyük işleri yapmayı hakediyorlar ama... Ortada yalın bir gerçek var: "Ama..." Bu "ama" kelimesinin ardında "Galatasaray yönetimi" yatıyor!.. "Bu büyük işleri" hiç ama hiç haketmeyen, "çok daha büyük işlerin başarılmasının önüne geçen", Galatasaray''ı "maddi ve manevi değerler itibariyle" tam bir "erozyona uğratan" bir yönetim!.. Milan maçı galibiyetinin kutlamalarında "bulunmayı" hiç ama hiç haketmemiş bir başkan ve yönetim!.. "Bugünkü Uluçmarket''in başka köşelerinde", bu yönetimle ilgili "önemli" ipuçları vereceğim, bilesiniz!. Terim''i ve talebelerini "tekrar" kutluyor ve onlara UEFA Kupası''nda başarılar diliyorum!. Kimbilir belki de, finale kadar! Neden olmasın? Quo vadis Galatasaray? Futbol takımının bütün futbol Dünyasında alkışlanan Milan başarısının yaşandığı gün İstanbul''da idim! "Sevgili" ve can dostum Oktay Kurtböke''nin toprağa verildiği gün! O günkü yazımda, "Fatih Terim ve talebeleri bu gece alınacak bir galibiyeti kime ithaf ederler bilemem ama ben yiğit bir Galatasaraylı olan Oktay Kurtböke''ye ithaf edeceğim" demiştim!. Bir Türk olarak, bir Galatasaraylı olarak "sözümü yerine getiriyorum" ve "Milan galibiyetini Oktay Kurtböke''me ithaf ediyorum!." O gece Milan maçı yerine, Kurtböke''lerin evinde, "yaslı" eşi ve kızı ile beraberdim. Maçı TV''den izledik!. "Acımızı biraz olsun azaltan" o müthiş golleri ve büyük galibiyeti "beraber" gördük, gözlerimiz yaşlı birbirimize sarıldık, Oktay''ı andık!. İşte "böyle bir günde", cenaze töreninde ve sonrasında "birçok Galatasaraylı ile beraber oldum!." İçlerinde kongre üyelerinin, Divan Kurulu üyelerinin, Galatasaraylı yazar-çizerlerin olduğu bir çok insanla "Galatasaray''ı konuştum!." Öyle şeyler anlattılar ki, "tüylerim diken diken oldu!." Bir defa daha inandım ki, "Faruk Süren yönetimi Galatasaray''ın başında "bir dakika bile kalmamalı!." Bu yönetim "bu büyük kulübü bitirmiş", daha da bitirmek için elinden geleni ardına koymuyor!. Tam bir "ko gitsin rahvan" örneği; Galatasaray "yönetimsiz ve başkansız olsa" çok daha iyi!. Bir futbolcunun "3 yıl önceden kalan" altını çiziyorum "800 milyon liralık" borcu için "haciz gelen bir kulüp!." Kaç tane Galatasaraylı "Bana gönderselerdi icra kararını; cebimden öderdim, bu kadar komik bir para için Galatasaray kulübü bu duruma düşürülür mü" dedi ama, Galatasaray yönetimi tam bir "duvar!." Fenerbahçe Başkanı "Galatasaray piyondur" diyor, hem de basın toplantısında, "sesi soluğu çıkmayan" Galatasaray Başkanı Milan maçından sonra, Fatih Terim''in ardında ekranlara gülerek poz veriyor; utanacağı, oturup ağlayacağı yerde!. "Hayali stad projesine" 8.5 - 9 milyon doları gömmüş, "büyük oranlı faizlerle alınıp, sokağa atılmış bu para" ve kimbilir "faizleriyle beraber" şimdi "kaç milyon dolar olmuş"; Galatasaray''ın genel kurul üyeleri, Divan Kurulu üyeleri "gülüp geçiyorlar", ama kulüp batıyor!. Basketbol şubesinde "yaşananlar" yürekler acısı!... Spor medyasına yansıyanlar, olanların küçücük bir parçası!.. Koca Galatasaray''ı bu hale düşüren başkan ve yöneticiler, "çaresizleri oynuyorlar", ellerinden gelen "hiç bir şey yok!." Ama "o koltuklara yapışmışlar" kalkmak akıllarının ucundan geçmiyor!. Zira, "Galatasaray" onların "kendi işleri için", hiç bir zaman bulamayacakları "sihirli bir anahtar!." Galatasaray, "onları yüceltiyor, zenginleştiriyor, işlerini düzeltiyor", hatta "bütün Dünya''ya tanıtıyor", ama Galatasaray''ın kendisi hem maddi olarak, hem manevi olarak batıyor!. Dikkat buyrun!.. Galatasaray basketbol takımının teknik direktörüyle, meneceriyle, oyuncularıyla, "ne hallere düştüğünü" spor medyasından okumayan, öğrenmeyen kalmadı!. "51 bin dolar için" bu kulübün "asbaşkanı" teknik direktör Fatih Terim için "söylemediğini bırakmadı!." Mehmet Cansun "istediği kadar" tevil etmeye ve yalanlamaya kalkışsın, "kulübün antrenörü" dediği "zor adam" dediği, "Biz ona tahammül ediyoruz" dediği Fatih Terim, "konuşmasının tamamını banttan dinlemiş olduğundan" gerçekler değişmiyor!. Galatasaray "51 bin doları ödeyemez" hale geldiği ve "Bu parayı Fatih Terim''in cebinden ödediği", üstelik "bu olayın ilk olmadığı" bilindiği halde, Galatasaray Kulübü''nün anlı-şanlı üyeleri ve Divan Kurulu dönüp de, "Arkadaş, bu kulüpte büyük bir israf var, sporcudan esirgenen paralar acaba kimlere veriliyor?" diye sormuyor!. İşte "ben" soruyorum: Galatasaray''ın kulübünde, tesislerinde, şirketlerinde "kaç personel istihdam ediliyor?" Bunlara kaçar para maaş ödeniyor? Maç biletleri "kulüpte satılırken" ve "para doğrudan ve hiç eksiksiz kulüp kasasına girerken", neden "bilet satışı bir şirkete devredildi ve o şirkete komisyon ödeniyor? O şirkette kaç kişi çalışıyor, kaçar para alıyorlar?" Galatasaray kulübünde ve şirketlerinde "istihdam edilen, maaş ödenen" personel kimler? Bunların arasında kaçı, "Galatasaray kongre üyelerinin yakını?" "Yakınları, Galatasaray''da çalışan ve maaş alan" bu üyeler, genel kurullara geliyorlar mı? Geldiklerinde "kimden yana oy kullanıyorlar?" Genel kurullarda "kimi destekleyen konuşmalar yapıyorlar", kimin yanında yer alıyorlar? Milan maçının oynandığı ve Oktay Kurtböke''nin cenazesinin kaldırıldığı günün "çok hızlı trafiği içinde", şöyle "vakit ayırabildiğim" iki saati geçmeyen sürede yaptığım "10 - 15 görüşme" bana "öyle şeyler öğretti" ki, Galatasaray''ın yarınları için zaman zaman ümitsizliğe düştüm!. Ve şimdi, "İstanbul''daki meslekdaşlarıma" soruyorum: Galatasaray gibi bir kulüpte "bunlar olurken", sadece "futbol takımıyla ve onun maçlarıyla uğraşmak" gazetecilik sorumluluk ve görevlerimizi çok eksik bırakmak olmuyor mu? Bilmiyorum, belki "bun bu satırları yazarken", bir gazeteci arkadaşım da, "Galatasaray''da kurulan komisyon karara vardı; Faruk Süren''in şirketleşme formülüne destek verilmiyor! Komisyon bu formülü reddettiğini açıklayacak" haberini yazıyordur!. Ama, "komisyon üyelerinin çoğunluğunun bu yönde karar verdiklerinde İstanbul''da hangi Galatasaraylı ile konuşsam "bana söyledi", ne yazık ki, "Türk spor medyasında" bugüne kadar "tık" yok!. Acaba, "spor medyamız sadece Faruk Süren''lerin, Fatih Terim''lerin izin verdiklerini mi yazar hale geldi?" Şimdi söylüyorum; "Galatasaray böyle giderse, onu bir değil, bin Milan galibiyeti kurtaramaz!." Galatasaraylılar, "sizlerin gözü" Futbol takımının aldığı başarılı sonuçlarla kapatılmasın!. Kulübün elden gitmekte olduğunu görün ve "işe el koyun!." Galatasaray şirketleşmelidir!. Ama "bu şirketleşme", inanılan, güvenilen bir yönetimle yapılmalıdır!. Yıllardır "Galatasaray''ı batağa sokan, hayali projelerle Galatasaray camiasını kandıran" bir yönetimle değil! Divan Kurulu''ndaki "yaşlılar," belki de "silkinip, kulübün içinde bulunduğu durumu görerek sahip çıkmak enerjisine sahip olmayabilirler" ama, İstanbul''da "öyle genç, öyle coşkulu" kongre üyeleri gördüm ve konuştum ki, "onlar" neden ortaya çıkıp kıyametleri koparmıyorlar, işte ona şaştım!. "Galatasaray medyasının suskunluğuna" zaten yıllardır şaşıp geliyorum!. Bakalım "şirketleşme hayali" de bitmek üzere olan Faruk Süren bu defa "şapkadan," pardon pardon çekmecesinden "hangi senaryoyu çıkarıp," Galatasaray camiasına sunacak? İzlenimim odur ki; başta Hakan Şükür ve Emre olmak üzere, "para edecek bütün oyuncular satılacak" ve "hiç olmazsa dolar bazındaki ana borçlarının faizleri ödenecek, borç biraz azaltılacak" ve sonra da bırakıp kaçılacak!. "Başka çıkar yolu" kalmadı, Süren ve yönetiminin!. Bütün bunları bana "Galatasaraylılar söyledi!." Ben de, "bilmeyenler de öğrensin" diye yazıyorum!. Ne yazık ki, yazıma "davul ve zurna ekleyemiyorum!." "Anlamayanlara" da, yapacak ve yazacak başka bir şeyim kalmıyor!. İşte "anlaşmazlık" çözüldü!.. Fatih Terim ile "anlaşmazlığımızın esası," Hertha Berlin maçıyla Milan maçında "tam anlamıyla ortaya çıktı" ve de "anlaşmazlık çözüldü!." Biz yıllardır diyorduk ki; "Eğer elinde Popescu gibi bir libero varsa," stoperlerin "bire birde hata yapıyorlarsa" ve de "Fatih hariç ağır adamlarsa," Galatasaray''ın oynayacağı " taktik bellidir!." Zayıf takımlara karşı "3-5-2," güçlü takımlara karşı "5-3-2!." "Ağır" ama "akıllı" Popescu bu taktikte "sarkık libero" oynayacak ve "defansın gerisine düşen topları süpürecek, ferdi hatalarla kaçırılan rakip forvetleri karşılıyacaktır!." Galatasaray''ın elindeki eleman harmonisi "bunu gerektiriyor!." Fatih Terim israr ve inat etti: "Ben Galatasaray''ı hücuma dönük oynatacağım. 4''lü tandem defans, hücuma dönük bir ön libero, rakibi ofsayt tuzağına düşüren çizgi halindeki geri dörtlünün önünde çok koşan, pres yapan ve hücumda çoğalmayı sağlayan bir orta dörtlü, ileri de de Hakan''a ortaklık edecek bir forvetle gol yollarını aramak!." Fatih Terim''in "bu israrı," gol yollarında Hakan Şükür''e tedbir alınınca sıkıntıya düşen Galatasaray''ı, üstelik defansında büyük sorunlar da eklenince," kritik ve büyük maçlarda "çaresiz bıraktı!." Şampiyonlar Ligi''nin "iki yıldır dönülen kapısı," kimin haklı - kimin haksız olduğunu ortaya koydu!. Siz bakmayın "medyanın çoğu maçları kapalı ya da renkli gözlüklerle izleyen" yazar-çizerinin büyük çoğunluğuna!. Milan maçının kasetini "kare kare" ve "yavaş yavaş" defalarca izleyin!. Koca Milan Galatasaray önünde 3 ya da 4 pozisyon yakalamış!. Koca bir maç boyu!. Birinde Emre''nin çok büyük hatası var, Taffarel kurtarmış!. Ötekilerde Ahmet ve Capone''nin "sorumlulukları ve hataları büyük! Fatura "Popescu''ya çıkarılmış!." Popescu "sekerek çıkana kadar," defansın "hemen hemen hiç hata yapmayan" adamı!. Dikkatli, akıllı ve tam bir yönetici-libero!. Ama "her iki golde de hata payı olan" Capone ile Ahmet "göklere çıkarılırken" Popescu yerden yere vuruluyor!. Ve bizde "futbol" işte böyle seyredilip, böyle değerlendiriliyor. Sonra da "tecrübesine, gazeteciliğine inandığım" bir değerli meslekdaşım da çıkıp "Popescu maç satıyor, dikkat" gibilerinden "birşeyler hem de "ayıp şeyler" yazıyor!. Yazıktır!. "Romen milli takımının kaptanlığını yapan," ülkesinde "bir kutsal ev yaptıracak kadar" dürüst ve yardımsever bir büyük futbolcuyu "karalamak için" bunca gayret neye? Gelmişler, Hagi ile beraber, kaç yıldır "Galatasaray formasını, tıpkı milli takımlarının formasını giyer gibi" giyiyorlar, sayıyorlar, seviyorlar, "herşeylerini veriyorlar," elbette "karşılığında paralarını da alıyorlar" ama "bunca karalamayı hiç ama hiç haketmiyorlar!." "Hagili bir Galatasaray''ın elinden şampiyonluğu alamayacaklarını çok iyi bilenlerin" de tahriki ile, "şimdi de ortaya bir başka tartışma konusu atıldı!." "Hagisiz Galatasaray daha iyi değil mi?" "Galatasaray''ın son kaptanı," evet ondan sonra Galatasaray''a "gerçek anlamda başka kaptan gelmedi," Cüneyt Tanman bile "bu kampanyaya katılmak üzere!." Sevgili Hıncal Uluç''un "çok başka anlamda söyleyip yazdığı bir sözü" kalemine dolamış, Hagi için "atıp tutmaya başlıyor!." Ama, "Galatasaray''ı gözümüzde büyütmeyelim, onu yenebilecek güçteyiz" diyen Fenerbahçe Teknik Direktörü Zeman, "iş Hagi''ye gelince" bakın neler söylüyor: "Hagi, Juventus''ta oynayacak güçte ve kalitede, Del Piero ile beraber çok iş yaparlar!." Yok canım, Zeman''da kim ve futboldan ne kadar anlar? Öyle değil mi? Ne yazıyorduk, nereye geldik? Fatih Terim "5-0''lık Chelsea maçından sonra" demişti ki: "Hatamdan dönerim!." Milan maçında "hatasından döndü" ve işte "büyük bir zafer geldi" Ne diyeyim? Her gün "yanyana sütunlarda" bir maçın analizini yaparken, bir hakemi, bir taktiği, bir oyuncuyu değerlendirirken "taban tabana zıt şeyler yazan," biri "ak" derken öteki "kara" diyen ama sonra dönüp hep beraber bize "Onlar bu işten hiç anlamaz, sadece biz biliriz" cakası satan milli takımlarımızın, kulüp takımlarımızın "eski" anlı-şanlı kaptanları, bilmem kaçar defa milli olmuş yıldızları "Fatih Terim''e ve taktiklerine destan yazarken," açıkçası "profesyonel futbolcu lisansı olmayan" ve onun için de "futbolu hiç bilmeyen (!)" bizler," Galatasaray''ın nasıl bir defans anlayışıyla sahaya çıkması gerektiğini" yıllardır yazıp geldik ve neticede Fatih Terim "Hatadan dönmesini bilirim" diyerek, "bizim söyleyip, yazdığımız defans tertibi ve anlayışıyla sahaya çıkıp, kazandı!." Kim kârlı çıktı? Bizzat Fatih Terim çıktı!. Galatasaraylı futbolcular çıktı!. Galatasaray çıktı!. Türk futbolu çıktı!. Kötü mü oldu? Saffet!.. Çarşamba günü Akmerkez''de "bir-iki lokma birşeyler yerken" milli takım teknik direktörü Mustafa Denizli ile karşılaştım!. bir çay içimlik sohbetimiz oldu!. Galatasaraylı Saffet''i "milli takıma çağıracağını" o dakikalarda öğrendim! "İrlanda çok iyi bir takım, Almanya''dan da iyi... Çok koşuyorlar, dirençleri müthiş... Çok zor gol yiyorlar, onun için forvette sıkıntılarım var!." deyince, sordum: "Nasıl çözmeyi düşünüyorsun?" Güldü; "Gizli bir silâhım var. Şu Milan maçı geçsin, açıklayacağım" Kendisine söz verdim: "Söyle bana, Milan maçından sonrasına kadar sırrın bende kalacak?" Cevabı, ne yalan söyleyeyim, beni çok şaşırttı: "Galatsaraylı Saffet!." Doğrusu bana dese ki "gol için milli takıma yeni bir oyuncu alacağım, bul!." "5 isim saysam, bunların içinde Saffet olmazdı!." Sonra milli takım açıklandı, Saffet kadroda!. "İrlanda''daki maçta sahada olursa" hiç şaşırmayın!. Artık ben de şaşırmam!. Denizli bu!. Sevgili Cenk Koray ne derse desin, Denizli İrlanda''yı "Saffet''li kadroyla geçer mi, geçer!." Başarılar!. İşte Fatih böyle olmalı!.. Milan maçından sonra, Fatih Terim''e bakıyorum ve "onu daha çok seviyorum!." "Küçük" Capone''yi kucaklarken!. "Büyük" Hakan''la sarmaş dolaş ve onun ellerini havaya kaldırıp, trübünlerine koşarken!. Medya önünde "futbolcularının hakkı" olan övgüleri yağdırırken. "Kendisini ön plâna çıkarmaya kalkan" medya mensuplarına futbolcularını işaret edip "zafer onların, sevinç onların, onlara gidin" derken!. "Ben...Ben...Ben..." demeyi bırakıp "Biz...Biz...Biz..." derken... Penaltı atılırken, "insan olduğunu gösteren" bir heyecanı, sahaya arkasını dönüp yaşarken!. Maçı, Oktay Kurtböke''nin evinde TV''de seyrederken, Ümit penaltıyı atmadan dua ettim: "Ne olur Allahım, bu penaltı gol olsun!. Türkiye için olsun..Galatasaray için olsun.. Bu çocuklar, bu millet için olsun!. Oktay için, bu hoca için, bu Terim için olsun!." "Zor günler yaşıyordu" Hoca!. "O penaltı gol olmasa" çok daha zor günler yaşayacaktı!. O penaltı gol oldu!. Ve, "benim özlediğim" Fatih Terim ortaya çıktı!. Gözlerinin içi gülen, kendine ve talebelerine güvenen, mağrur ama o ölçüde de "sempatik ve mütevazi" Terim!. Hiç değişme Terim!. Öyle kal ve Galatasaray''da da kal!. Galatasaray''ın sana ihtiyacı var!. Kızma, küsme, kırılma!. Bizler senin de, Galatasaray''ın da, Türk futbolunun da dostuyuz!. Seni eleştireceğiz, zaman zaman belki "ileri" de gideceğiz, "haksız ve hatalı yazdıklarımız" da olacak!. Ama bilmelisin ki, "kasıt yok, peşin ve sabit fikir yok," sadece "daha iyiyi istemenin, daha az hatayı istemenin, daha büyük olmayı istemenin" arzusu ve çoşkusu var! Başardıklarınız ortada, neden "daha ilerileri ve daha büyükleri olmasın?"
ÖNE ÇIKANLAR