Hey, şimdi yazacağım cümle, Galatasaraylılaradır, "Galatasaraylıyım" diyenleredir, Galatasaray camiasınadır, Galatasaray üyelerinedir; "Galatasaray nedir, Galatasaraylılık nedir, Galatasaray adı ve markası nedir, bunlara verilen değer ne olmalıdır" gibi soruların karşılığı vermeyen, veremeyenlerin "iş başında olduğu" bir süreçteyiz, anlaşılan!..
"Galatasaray" diye Avusturya'ya, yani Avrupa'ya gönderilen takımın, "dolu" tribünler önünde oynadığı "futbol" sizleri utandırmadı mı?..
Mazerete, bahaneye bakın; "Efendim hazırlık maçı"; hadi canım siz de, "Elbette biz de biliyoruz, hazırlık maçı olduğunu", ama söyler misiniz bana, "Hazırlık maçını oynayacak olan Galatasaray takımı nerede?.."
Ben TV başında utandım, o "hazırlık maçındaki futbolu, acemiler mangası komedisini sahaya getiren takımı seyrederken", o tribünlere "Galatasaray geldi" diye koşan Türkler ne hissettiler, hiç düşündünüz mü?..
"Sarı-kırmızıyla dolu" o tribünlerde, "Sarı-lacivert formalı" gençleri, insanları görmediniz mi?..
"2-0 mağlubiyetten, Galatasaray'ı -3-2 galibiyete götüren" goller atıldıkça, "coşku içinde sarı-kırmızılı arkadaşlarına sarılan, sevinen" ve de "gözlerimi nemlendiren bu tablo ile", aslında "sporun ne olduğunu gösteren", Anayurt'taki spor seyircisine, Galatasaraylısına, Fenerbahçelisine "örnek alacakları büyük bir ders olarak veren" Avrupalı Fenerbahçelilerin, "Avrupa'ya bir Türk Takımı geldi" diye koştukları tribünlerde "ne hissettiğini" hiç düşündünüz mü?..
Madem "sahalara ancak C takımı olabilecek kadrolarla çıkacaktınız", ne işiniz vardı, Avrupa'larda, Avusturya'larda; Türkiye'de yer mi yok?..
Neydi o kalecinin hâli, o defansın hâli, o orta sahanın hali, o forvetlerin hâli ve de ortaya konan futbolun hâli pürmelali?..
Hadi, "Ben, kulüpten, futboldan değil, inşaattan, paradan, bütçeden anlarım" anlamında sözler eden Galatasaray Başkanı'nı bir yana bırakıyorum, ama Cüneyt Tanman'ların, Hamza Hamzaoğlu'larının "böyle utanç verici bir tabloya nasıl yeşil ışık yaktıklarını ve altına imzalarını attıklarını" anlamam mümkün değil!..
"Sonuncusu" da dahil, son yıllarda Galatasaray yönetimine gelenlerin "değer ölçüleri" konusunda "hassasiyet göstermemeleri yüzünden", Galatasaray gibi "bir uluslararası markayı" düşürdükleri durum ortada!..
"3 / 30 paraya sponsorluk anlaşmaları yapmak zorunda kalınması", işte "bu vurdumduymazlık" yüzünden değil mi?..
Sen, "Galatasaray" diye, Avrupa'lara "bu takımı gönderirsen", hangi "aklı başında sponsor", şirketinin markasını o formaların önüne ya da arkasına koymak ister?..
"Hazırlık maçı" değil mazeret, "bahane" bile olamaz, "Galatasaray'ın adı, markası" ve de "gerçek değeri ile Galatasaray'a sponsor olup, markasını Galatasaray formasına koyan" büyük, uluslar arası şirketler söz konusu iken!..
Ama ne yazık ki, "Galatasaray'ı yönetmeye talip olanlar" ve iş başına gelenler, "hazırlıksız olunca", işte "Galatasaray adı ve markası" da, Avrupalarda "hazırlık maçı" bahanesiye "böylesine hazırlıksız yakalanıyor", dahası "gülünç oluyor", alay konusu oluyor, "tribünlere "Galatasaray geldi" diye koşanlara, Galatasaraylısıyla, Fenerbahçelisiyle koşanlara da "acı konusu, üzüntü konusu, mahcubiyet konusu" oluyor, bilmem fark edebiliyor musunuz, ey Özbek başkanlar, Tanman sorumlular, Hamzaoğlu hocalar, ne dediğimi, ne anlatmak istediğimi duyuyor musunuz?..
Marifet, "otellerin, yetkilerin, paranın, pulun, Huntelaar'ların, İbrahimoviç'lerin, Gomez'lerin hayali peşinde koşmak" değil, hatta "gerçekleştirmek bile" değil, "Galatasaray'ın adını, markasını" düşünmek ve "bu konularda hassas olmaktır!.."
"Hazırlık maçlarına bile Başkanından, Hocasına kadar hazırlıklı olmak"; çok açıktır ki, "gerçek Galatasaraylı olmak" da "zaten" işte budur!..