İyi ki varsın, Basın Konseyi…

A -
A +

Ocak ayının tam da ortasında (16 Ocak) Yeniçağ gazetesinin birinci sayfasından “Karısına yöneticiden kolye isteyen, ucuz viskiye dadanıp duvardaki tabloyu isteyen gazeteciler kim?” anonsu ve yazarı “Spor medyasının nöbetçi amiri” olarak tanımlanan bir yazı çıktı.

 

Yazı, “İstanbul statlarında maç izleyen ve spor sayfalarında yazıp yorumlayan, TV ekranlarında yorum yapan spor yazarlarını ve futbol yorumcularını ‘isim vermeden’ bütünüyle töhmet altında bırakan ‘tüyler ürpertici iddialar’ ile dolu” idi.

 

“Medyanın Nöbetçi Sicil Amiri ve Spor Dünyasının Nöbetçi Amiri” mahlasıyla kaleme alınan bu yazıda “bazı futbol yazarlarının maçları basın tribünü yerine kulüp yöneticilerinin, iş adamlarının özel localarında izlediği” öne sürülerek “Hepsini biliyorum, çünkü rapor masamda” deniyor, “Localarda gazetecilerin içtiği viskilerin markasını bile biliyorum. Hangi gazeteci kaç duble içti, ne kadar fıstık yedi? Locaya gelen kebaplardan kaç porsiyon götürdü” diye devam ediliyor ve de… “Gazeteci misiniz, kulüplerin çalışan elemanı mı? Nedir bu dalkavukluk” diye soruluyordu.

 

Dahası, daha acıydı; localarda maç izlenirken, iş adamlarından neler talep edildiği anlatılıyordu; “Hele bakın taleplere; kimi eşinin doğum günü için kolye ister. Kimi locadaki tabloyu… Kimi tatil peşinde koşar, kimi internet sitesine reklam almayı. E bunları istediğiniz kişiler sonra herkese bunları anlatıyorlar yahu.” Ve yazıda tehdit de vardı; “Ulan mesleğin içine ettiniz. Ama meydan artık boş değil. Topunuzu hizaya getireceğim. Medyada temizlik operasyonu yapacağım. Haberiniz ola. Size 30 Ağustos’a kadar müddet…”

 

Ben, “bu yazıyı ‘Dehşet verici iddialar var; meslek kuruluşlarımız görev başına!..’ başlıklı yazımla “özetledim” ve ardından Faruk Bildirici 5 Şubat’ta “16 Ocak’tan bu yana günler geçti ne futbol yazarlarından ne de TSYD’den ses çıktı! /… Sadece Türkiye gazetesinin spor yazarı Öcal Uluç, bu yazıdan söz etti. Uluç, “Dehşet verici iddialar” yazısında iddiaların “tüyler ürpertici” olduğunu vurgulayarak TSYD, Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi’ni “bu iddiaları araştırmaya ve gereğini yerine getirmeye” çağırdı.

 

Ben de Uluç’un çağrısını destekliyor; meslektaşlarımdan, basın tribünleri ve o localardan fotoğraf da bekliyorum” diye yazdı…
Gene “ses seda çıkmayınca”, bu defa 9 Şubat’taki “Bu tablo daha acı” başlıklı yazım ile “Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin, merkezi İstanbul olan Gazeteciler Cemiyeti’nin ve Basın Konseyi’nin yönetimlerini görevlerini yapmaya” davet ettim.
Ve Basın Konseyi’nden ses geldi. Yüksek Konsey Üyesi Attila Gökçe, benden Yeniçağ’da çıkan yazıyı istedi, mail ile gönderdim. Daha sonra Kurum Temsilcisi İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanımız Dilek Gappi aradı. “İstanbul’da yapılacak” toplantıya gidiyordu; toplantıda “Yeniçağ’daki yazı” ve iddialar” da görüşülecekti.

 

Attila Gökçe de, Dilek Gappi de “yazıyı yazanın adını” sordular. Onlara “Yazıda yazanın adı yok, garip ve iddialı müstear adlar var” dedim. “Bildiğim her şeyin yazılarımda olduğunu” söyledim. Ve konu toplantıda görüşüldü… Sonrası… Bana mektup gönderildi… İnanıyorum ki, soruşturma devam edecek…

 

Basın Konseyi’nin mektubu ve cevabım!

 

Basın Konseyi Genel Sekreterliği’nden gelen mektupta “ek bilgiler” isteniyor ve deniyordu ki;

 

“10 Şubat tarihli yazınızda spor yazarları ile ilgili iddiaları gündeme getirip, Basın Konseyi’ni göreve davet ettiğinizi okuduk.

 

Basın Konseyi, çalışma kurallarının 20. Maddesine göre, ‘Basın Konseyi’ne başvuran kişinin şikâyetinin gerekçesini ve Basın Meslek İlkeleri’nden hangilerinin ihlal edildiğine ilişkin görüşünü yazıyla ve açık bir biçimde ifade etmiş olması, ayrıca şikâyete sebep olan yayın yahut olayla ilgili belgeleri şikâyet yazısına eklemesi şarttır. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, başvuru dışında kalan konuları da Basın Meslek İlkeleri açısından ele alıp değerlendirebilir.’

 

Yazılanlar konusunda, etiğe aykırı hareket ettikleri söylenenler hakkında herhangi bir bilginiz var mı? Varsa, konunun ele alınabilmesi için bunların Basın Konseyi’ne iletmenizi rica ederiz.”

 

Ben “bütün bildiklerimi” yazılarımda yazdım. Attila Gökçe’ye gönderdiğim “Yeniçağ’daki yazının ötesinde” bir bilgim yok. Konseyin Yüksek Kurulunda ve okuyucu temsilcilerinde İstanbul’da yaşayan, çalışan, statlardaki basın tribünlerine giden” meslektaşlarımız var. Onlar “yazıyı yazan” yazarı bulabilirler… Ve de… Eğer “varlarsa” Localara “abone konuk” olarak gidenleri de…

 

“Bireysel üye olduğum” Basın Konseyi’nin yöneticilerine saygılarımla ve de “olaya el koydukları için” teşekkürlerimle…

 

İmparator’a helal olsun!

 

Galatasaray’ı doruklara ulaştıran Fatih Terim’i,  “Fırsat bu fırsattır” diyerek, bir dolandırıcılık olayına “ille de bulaştırarak yakmaya çalışanlar”, Hoca’ya iyilik ettiler… Yunanistan’a gitti, şimdi 13 yıldır şampiyon olamayan Panathinaikos’un başında Yunan Ligi’ni yakıyor… Yunanlılar da “İmparator” sözcüğünü ezberlemeye başladılar…

 

Yunanistan’da da “Beş şampiyonluk bir yıldız” uygulaması var mı, acaba?..  

 

Şaka!..

 

“Millî takım ya da üç büyüklerden birinin hocalığı boşalınca”, bol bol okuduğumuz “Lucescu geliyor” haberleriyle, “olacağı değil, olmasını isteklerini” sayfalara, ekranlara döken “Rumen hocanın hayranı ve sevdalısı” ama iş Rumen Sumudica Hoca’ya gelince, “Onu yerden yere vurmak için fırsat kollayan” spor yazarlarımız var…

 

Lucescu, Türkiye’yi “kanlı diktatör Çavuşesku’nun Romanya’sına” benzetmişti… Sumudica ise “Türk vatandaşı olmaya” can atıyor…

 

Tercihler “Türkiye yönü ile çok hatalı da, acaba ısrar ne anlama geliyor?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.