Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Yüzlerce milyar transfer ücretlerini ceplerine koyacaklar!. Onlarca milyar maaşı, primi ceplerine koyacaklar!.. Daha 20''li yaşlarda "trilyoner" olacaklar!. Ya da "30''lu, 40''lı yaşlarda" ülkenin "en ünlü, en paralı ve en pahalı" kişileri haline gelecekler!. Sonra da, "görevlerinin gereklerini yerine, getiremedikleri, getirmedikleri, hata ve yanlış yaptıkları, bu yanlışlarda ve hatalarda ısrar ettikleri halde", eleştiri okları "biraz fazlalaşınca" bir "korunma ve kollanma zırhına bürünmek için" vaziyet ve destek alma şansını ve fırsatını elde edecekler, doğrusu ya "peesss!." Kimden destek alacaklar? Kimi zaman yöneticiden... Kimi zaman taraftardan... Kimi zaman medyadan... Kimi zaman meslekdaşlarından... Peki ama "bu yanlışlar, bu hatalar yüzünden" kaybedenler ne olacak? Futbol kaybedecek... Kulüpler kaybedecek... Takımlar kaybedecek... Hatta milli takım kaybedecek... Tabii, kaybeden takımlarla beraber, o takımlarda oynayan bütün futbolcular, o takımları yöneten teknik adamlar da kaybedecek!. Ama, "küçük ya da büyük beyler" ısrarla ve inatla "kollanmaya ve korunmaya devam edecek!." Ve "bu örnekler bol bol yaşanıp geldiği için", yeni yeni örnekler de "çıkmaya" devam edecek!. "Futbolumuz", neden "bir türlü" Avrupa seviyesinde "final, hatta yarı final yüzü görmüyor?." 40 yılda bir milli takımımız ya da bir kulüp takımımız "yarı final, final yüzü gördüğünde" neden düğün bayram ediyoruz? Ülkede "başka bir sektöre, başka bir sektörün insanlarına doğru" böylesine bir "yatırım ve maddi menfaat yarışı" var mı? Ülkenin "en büyük" sanayi kuruluşlarının, mesela PETKİM''in, mesela TÜPRAŞ''ın başında bulunan genel müdürün, bu büyük kuruluşun "futbolcuları" durumunda olan teknik personelin, idari personelin "kaç para aldıklarını" bilen var mı? Neden gazetelerin birinci sayfalarında, TV''lerin "haber ve yorum" saatlerinde, "hata ve yanlış yaptığı ortaya çıkan" böylesine "önemli personel ve yöneticiler için" acilen ve derhal "infaz yapılır" da, iş "futbola gelince" ısrarla ve inatla "yanlış yapmaya, hata yapmaya devam eden", bunca "uyarıya ve nasihate rağmen" hatasını ve yanlışını düzeltmeyen insanlara, "müsamaha edilmeye devam edilir?" "Bu geri kalmışlığın kafaca tipik bir göstergesi olan duygusallığa isyan edenlere, "yeter artık" diyenlere, "gün gelir" neden savaş açılır!. "Yerli - yersiz" hücum edilir? Yooo, "deminden beri ne yazıp geliyorsun, kimleri kastediyorsun?" diye soracak okuyucularımı, fazla merakta bırakmayacağım: Ben, mesela "hemen dünün ve bugünün içinden örnekler" vereceğim: İşte Tanju''lar... Rıdvan''lar... Sergen''ler... Tugay''lar... Oktay''lar... Tınaz Tırpan''lar... Mustafa Denizli''ler... Fatih Terim''ler... Ve de... Benzerleri... Meseleyi "profesyonel düşünce bazına oturtamazsak", bu insanların aldıkları "Türkiye standartlarında da, Avrupa standartlarında da çok ama çok yüksek paraları unutarak", onlara "durmadan ama durmadan duygusal yaklaşırsak" ve "bu duygusallık içinde" etraflarında bir "koruma ve kollama zırhı meydana getirirsek", bilinmelidir ki, "hatalarını da, yanlışlarını da düzeltmeyecekler", bunun zararını da Türk futbolu görecektir, kulüpler ve takımlar görecektir!. Dün büyük zararlar gördüler, bugün de görüyorlar, yarın "yeni yeni örneklerle" gene görmeye devam edecekler!. "Efendim, ama o büyük bir futbolcu!." "Efendim, ama onun futbolumuza şu faydası, bu faydası oldu!." Elbette "büyük futbolcu!." Zira "transferde cebe indirdiği yüzlerce milyara, hatta trilyonlara baksanıza!." "Efendim, onun şu veya bu kulübe, milli takıma, futbolumuza şu şu şu hizmetleri olmadı mı?" Elbette olacak, "bu hizmetlerinin karşılığı olarak aldığı parayı", özel sektörde de, kamu sektöründe de, hatta cumhurbaşkanları, başbakanlar dahil kim alıyor, kimler alabiliyor? "Başka müesseselere gitmeyelim", bu futbolcuların, bu teknik adamların "yaptıkları, yapmaya devam ettikleri hatalara eş değer, benzer hataları" bir TV kuruluşunda, bir gazete kuruluşunda "bir genel yayın müdürü, bir spor müdürü yapsa, yapmaya devam etse" acaba "ne kadar" korunur ya da kollanır? Hatalar ve yanlışlar "yapanın yanına kâr kaldığı sürece", bu hatalar ve yanlışlar devam edecek, "onları gören" yenileri de "hata ve yanlış kuyruğuna girecektir!." Gazetelerin birinci sayfalarında, TV''lerin yorumlarında ve proğramlarında "affa karşı" büyük kampanyalar düzenlenirken, "spor sayfalarında" hem de "hata ve yanlış sabıkalıları haline gelmişlerin korunması ve kollanması için "çırpınılmasına" bir anlam vermek mümkün değil!. "Efendim, böyle bir futbolcu az yetişir!." "Böyle bir teknik adam bulmak kolay mı?" "İşte bu kafa ve mantıkla" gösterdiğimiz "sınırsız müsamaha yüzünden" acaba "neler kaybettiğimiz" hiç düşünülüyor mu? "Avrupa''nın en büyük futbolcularından biri olabilecek" Rıdvan''ı "en olgun çağında futboldan uzaklaştıran" bu müsamaha, bu "koruma ve kollama yarışı" değil mi? "Sergen''in, Tugay''ın, Oktay''ın" aynı mertebelere yükselmemelerinin futbolumuza "vermeleri gerekenin hatta çeyreğini bile verememelerinin" sebebi bu müsamaha, bu koruma ve kollama yarışı değil mi? Mustafa Denizli''nin "Avrupa''da final rüyasının bugüne kadar gerçekleşememesininin" ve hatta "çok yaklaşmışken, belki de gene gerçekleşmeyecek olmasının sebebi", bu "duygusal" koruma ve kollama yarışı değil mi? Bunce emeğe, bunca gayrete, bunca paraya rağmen Fatih Terim''i ve Galatasaray''ı, Avrupa Kupaları''nda "bir çeyrek finalde görememenin sebebi", gene "bu duygusal koruma ve kollama yarışı" değil mi? "Teknik adamlıkta" Tınaz Tırpan ve benzerlerinin "birdenbire" adeta "yok hale gelmelerinin" sebebi de "bu duygusal tepkilerimiz" değil miydi? "Profesyonel" düşünmüyoruz!. "Profesyonel düşünmesi gerekenler" profesyonel düşünmeyince, elbette "işlerine geldiği için", onlar da "para alırken tam bir profesyonel oldukları halde", görevde "profesyonel düşünmemekte ısrar ve inat ediyorlar!." Bir bakalım, mesela "Alman futbolunu Dünya ve Avrupa Şampiyonluklarına taşıyan" efsanevi teknik adamlar, efsanevi futbolcular "hata yaptıklarında ve bu hataları devam ettiğinde" nasıl eleştirildiler, haklarında neler yazılıp çizildi ve nasıl "işten el çektirildiler?" Derwall''in neden Türkiye''ye kaçtığını "bilenler bilmeyenlere anlatsınlar!." Futbolcuların da, teknik adamların da "ceplerine giren" yüzlerce milyar, hatta trilyonlar "bu vatandaşın parası!." Hakettiklerinde "helâl olsun" güle güle harcasınlar!. Amca "haketmediklerinde", elbette "hakettikleri eleştirileri de alsınlar!." "Eleştirecekler" profesyonel düşünmeye başlarsa ve bunların sayısı çoğalırsa, eleştirilecekler de "mecburen profesyonel düşünmeye başlayacaklar" ve görevlerinde "daha az hata ve yanlış yapmaya dikkat ve itina edeceklerdir!." Böylece Rıdvan''lar da, Tanju''lar da, Oktay''lar da, Tugay''lar da, Sergen''ler de, Denizli''ler de, Terim''ler de, Tınaz''lar da ve benzerleri de "hakettikleri yere gelme şanslarını arttıracak", bütün eleştirilere ve uyarılara rağmen "hata ve yanlışta ısrar edenler" eleneceklerdir!. Ve elendikleri için de "yenilere kötü örnek olma" yerine, "ders alınacak örnek" olacaklardır!. Profesyonel düşünmek!. İşte bütün mesele!.. Futbolcu için de, teknik adam için de, futbol yorumcusu için de, spor yazarı için de!. Profesyonel düşünmek!. Mesele gelip "bu iki kelimede düğümleniyor!." Ne zaman ki "çoğunluk böyle düşünmeye başlar", Türk futboluna "final kapıları çok daha kolay açılacaktır"; inanıyorum!.. İşte halimiz!.. Türkiye''nin en büyük kulüplerinden ikisi... Birinde tablo: Bir yabancı golcü ve santrfor transfer edecekler!. Araştırılıyor, soruşturuluyor; Polonyalı "genç ve ucuz bir yetenek keşfediliyor!." Teknik direktöre deniliyor ki: "Bu Çarşamba milli maçta oynayacak; git seyret, beğenirsen alalım!. Adam kalkıp gidiyor, milli maçı seyrediyor ama "santrforu seyredemiyor!." Neden? Santrfor milli maçta oynamıyor!. Olabilir, teknik direktör oynatmamıştır!. Ama, büyük kulübün teknik direktörü "o gece, orada öğreniyor" ki: "Seyredilecek santrfor yedekler arasında da yoktur!." İkinci tablo: Bir başka büyük takımımızın asbaşkanı açıklıyor: "Yabancı oyuncumuz tedavi için 15 gün izin alarak gitti. Aradan nerede ise iki ay geçti, kendisinden ancak üçüncü şahıslar vasıtasıyla haber alabildik. Gene de nerede ve nasıl olduğunu bilemiyoruz, irtibat kuramadık!." Bizde "hem de büyük kulüplerimiz bile" böylesine "amatör", böylesine "aciz" yönetimler tarafından yönetildikçe, futbolumuzun "neden Avrupa''da finallere kadar uzanamadığının sebebini" bilmem soruşturmaya gerek var mı? Futbolcu "profesyonel düşünmüyor!." Teknik adam "profesyonel düşünmüyor!." Yönetimler amatörün amatörü!. Gel de "kalıcı ve büyük başarı bekle" bakalım; olacak şey mi? Haluk Ulusoy''un büyük ayıbı!.. Hem de "bir değil" iki büyük ayıbı!.. Biri, "elinde delil yokken, belge yokken" çıkıp "Moldovalı dostlar söyledi" diyerek, Almanya''yı Moldova''ya "teşvik primi vermekle" ve UEFA''yı da maçta "Alman asıllı bir İsviçreli hakemi görevlendirmekle", Şenes Erzik''i de "bu tayine göz yummakla suçladı!." Bunu mesela bir gazeteci olarak "ben yazabilirim!." Ya da mesela, Türk Milli Takımı''nın teknik ya da futbolcu kadrosundan biri kızgınlıkla söyleyebilir!. Amma... "Türk Futbol Federasyonu Başkanı" söyleyemez!. Söylemesi için "elinde delili, belgesi olması" şarttır!. Bu delil ve belgeleri ortaya koyamazsa, Türkiye''yi de, Türk Futbol Federasyonu''nu da küçük, kendisini de "kara çalan, iftira eden bir başkan" durumuna düşürmüş olur!. Şimdi soruyorum: Moldova "futbolda" nedir? Ardında "Almanya değil, bütün Dünya olsa", eğer senin milli takımın futbol oynamışsa, gollerini atmışsa ne yazar? Hakem, gol attında saymadı mı? Sana karşı haksız penaltı mı verdi, ofsayttan gol mü attırdı? Lehine penaltılık pozisyon oldu da vermedi mi? Ne yani, "trilyonları ceplerine indirirken" günlerce, pazarlık yapan, "o kulübe, bu kulübe gidip gelen" anlı-şanlı futbolcuların üç adımdan topu kale ağlarına vuramıyorlarsa, "gol atmaya gücü ve mecali olmayan" Moldovalılar''dan gol yiyorlarsa ve hatta "birkaç gol daha yemek için fırsat üstüne fırsat veriyorlarsa", bunun suçu ve kabahati neden Almanlar''da olsun, UEFA''da olsun, Şenes Erzik''te olsun? Ne yani? "Adamlar, Almanlar''dan teşvik primi almadıklarını ıspat için" kalelerini "beceriksiz" Türk forvetlerine "ardına kadar açmalı mı idiler?" Bunca yıl, "Türk Milli Takımı devamlı grup sonuncusu olurken", hangi maçta sahaya "puan almak için" çıkmadı; "Majino geçilmez müdafaaları yapmadı?" Bir Federasyon Başkanı "dolduruşa gelmemeli!." "Gerçekleri görmeli" ve ona göre konuşmalı!. Milli Takım, Moldova''da ne Alman''lar, ne UEFA, ne de Şenes Erzik yüzünden puan kaybetti!. Varsa sorumluları da, suçluları da işte ortadadır: Denizli ve ve talebeleri!. Okan efendi, Fatih efendi, K.Hakan efendi, Sergen efendi, Büyük Hakan efendi, Arif efendi ve diğerleri "iyi değil, normal futbollarını oynasalardı", Mustafa Denizli Beyefendi "istikrarlı ve uyumlu bir takımı" meydana getirmek yerine "her maçta ayrı tertip" fantazisinin ve inadının peşinde olmasaydı, Moldova "Almanya''nın değil 3-5 milyon markına hatta milyarlarca mark yardımına rağmen" Türkiye''den 4-5 yemez miydi? Federasyon Başkanları "boş konuşmaz!." Hele hele "kin içinde", bazı gazeteciler için "yasak", hiç ama hiç koyamaz! Dün Akşam''da sevgili Kâzım Kanat''ın yazısını okuyunca tüylerim diken diken oldu! Sevgili Kâzım''ın "doğruları yazdığını bilen" bir spor yazarı olarak gene de "doğru ise" diyor ve ekliyorum: Ey sevgili Haluk Ulusoy başkan, senin hakkın mı ve haddine mi, "spor yazarlarına milli takımın uçağına birçoğunu alırken binme yasağı koymak?" O uçak senin özel uçağın mı? "Parasını cebinden mi ödüyorsun?" O uçak milli takımın uçağı, milletin uçağı, devletin uçağı!. O uçağın parasını ben veriyorum, benim gibi milyonlarca Türk veriyor!. "O uçağa bazı gazetecileri bindirme, bazı gazetecileri ise binme yasağı koyma yetkisini" zatıâlinize hangi kanun, hangi tüzük, hangi yönetmelik veriyor? Söyleyin de, varsa o kanunu da, o tüzüğü de, o yönetmeliği de "parça parça edip" çöp sepetine atalım! Naim!.. İşte haber: "Naim Süleymanoğlu''na verilen ''spor elçiliği'' ünvanı, bugüne kadar bu görevle ilgili hiçbir etkinliğe katılmadığı için, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi tarafından elinden alındı. Yerine Yelken Milli Takımı Kaptanı Deniz Karacaoğlu getirildi!." Şimdi Naim çıkıp diyebilir ki: "Deniz Karacaoğlu değil elçi, büyükelçi olsa onunla gurur duymam. Zira ben Naim''im o da kim?" Bu kafadır ki, "Dünya''nın gelmiş geçmiş en büyük haltercisini" bu durumlara düşürdü!. Evet "bir kaldırışta kendi kilosunun üç mislinden,beş mislinden,on mislinden fazlasını kaldırmak" çok büyük bir olaydır ama, nihayet" bir pazu kuvvetidir!. Peki ama ya kafa? Bir Temel fıkrası... Temel''e demişler ki: "Bak sizin Hami milli takıma çağrılmayınca kıyameti kopardı. Ama onun yerine milli takıma alınan Arif Kuzey İrlanda''ya 3 gol birden atıverdi!." Temel cevap vermiş: "Uy ben bu Hami''nin yanaklarından öpeyrum. O olmasaydu ve milli takımdan çıkarılmasaydu, Arif nasul millu takıma çağrılaydu da, o golleri ataydu?" TV''de haber!. Perşembe gecesi "en büyük TV''lerimizden birinde" haber dinliyorum. "Galatasaraylı Emre sakatlandı. Doktorlar en az iki hafta oynayamayacağını açıkladılar. Emre, Herta Berlin maçına yetiştirilmeye çalışılıyor!" Hımm!. Herta Berlin maçı ne zaman? "Bir haftadan daha az bir zaman içinde!." Doktorlar ne dedi: "İki hafta oynayamaz!" Peki, Herta Berlin maçına nasıl yetişecek? TV''mizden daha mı iyi bileceğiz? "6 gün, iki haftadan daha uzun bir zaman değil mi?" Vah benim haberciliğim,spor yazarlığım, vah!. Bu nasıl iş? Hadi "lig maçı için" bir diyeceğim yok ama ya "Avrupa Kupası maçı" için? Fenerbahçe futbol sorumlusu Rıdvan Dilmen, Dimas''ı "kadroya almamış" ve adını UEFA''ya bildirmemiş!. Neden? Bu futbolcu Fenerbahçe''nin malı değil mi? Transfer parasını almadı mı? Maaşını, primini almıyor mu? Avrupa Kupası maçlarında "5''ten fazla yabancı oynatılmıyor mu?" "Solda Abdullah sakatlanır ya da hastalanırsa" oynayacak "tek adam" Dimas değil mi? Ama bütün bu soruların cevaplarını "bir kenara attıracak" bir açıklama var: "Disiplinsiz hareketleri yüzünden..." Hımmm... Doğrusu herkese ama, herkese, özellikle de hatta "en ünlü teknik direktörlerimize" örnek ve ders olacak bir uygulama. "Disiplin ve ilkeler için" titiz, hassas ve dikkatli bir uygulama!. İyi de, peki Murat Yakın ne oluyor? Hadi "daha önce yaptıklarını unutalım!." Ama ya "son yaptığı, yaptıkları?." Dimas''a ceza, Murat''a "yaptıkların yanına kâr!." Peki kaybeden kim? Hem Rıdvan, hem Fenerbahçe!. Sormak gerek: "Bu ne perhiz, bu ne turşu?" Kemal Deniz Gazetelerin iç sayfalarında "tek sütun haberi okuyunca", spor yazarlığındaki 45 yılım, "bir film şeridi gibi" birkaç saniyede gözlerimin önünden geçti, yüreğime "acı bir ok" saplandı!. Kemal Deniz vefat etti!. Hey gidi, "sevgili Kemalim hey!.." Nice yıllar beraber olduk, beraber koştuk, beraber yazdık, beraber konuştuk!. Bakın "spor yazarlığı yapmak için demiyorum", radyoda,TV''de güreş anlatmak için ömrünün birkaç yılını vermeye "her zaman hazırdı!" Ve de, "bir ömür verdi!." Nur içinde yat sevgili Deniz!. Nur içinde yat!. - Başı sağ olsun!.. - Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz''ın annesi vefat etmiş. Büyük acısını paylaşır, bütün Yılmaz ailesine başsağlığı ve sabır dilerim.
ÖNE ÇIKANLAR