Kupa ve alkış Beşiktaş'ın!..

A -
A +

Büyük maça, Süper Lig'e hasret İzmirliler, Fortis Türkiye Kupası Finali'nde mücadeleli ve heyecanlı bir karşılaşma ile, tribünleri doldurmanın karşılığını aldılar!.. Herkes maç öncesi "sakatlığının oynayamayacak hâle gelmesiyle", Rüştü'nün yerini Hakan'a bırakmasıyla "genç kalecinin böyle bir finalde ne yapacağı" merak edilirken, "bomba" Fenerbahçe kalesinde patladı ve maç da, adeta "İkinci Volkan'ın" yediği golle başladı. Bu dönemde, Beşiktaş, İnönü Stadı'nda rakibine yenildiği maçtan ders almışçasına, orta sahada Fenerbahçe'nin pas trafiği üstünlüğünü sağlayan adamlarına basarak, oyunun ve topun hakimiyetini almış görünüyordu. Fenerbahçe "uzun yılların kupa hasretini gidermek için sahaya çıkmış" bir takım görüntüsü veremiyor, üstelik "kalecisinin amatör takım kalecilerinin bile yemeyeceği bir golü yemesinin moral bozukluğunu" da üstünden atamıyordu. Ne zaman ki, Tello-Holosko ikilisinin geliştirdiği ve "boş" Fenerbahçe kalesine "vur" diyerek önüne bıraktıkları topa dokunamayarak, belki de Beşiktaş'a maçı ve kupayı "erken getirecek" golü kaçırdı, Fenerbahçe kendine geldi ve Deivid'in "beklenmeyecek" kadar iyi oyununa, Güiza da, son "haftalardaki silkinişinin üzerine koya koya mevsim sonunu bulacağını" göstermeye başlayınca, siyah-beyazlı ekibin işinin giderek zorlaştığı açık açık görülüyordu!.. Nitekim "bu ikili" üç Beşiktaşlı arasında "beraberlik golünü bulurlarken", aslında Fenerbahçe'ye golü, "Sivok'un hediye ettiğini" de not etmemiz gerek. İkinci yarıya İbrahim Toraman'ın yerine Ekrem'i çekerek, onun yerine de İbrahim Üzülmez'i alarak başlayan Beşiktaş, oyunu Fenerbahçe kalesinin önüne yığarken, Aragones de "iyi oynamayan" Uğur'un yerine Semih'i oyunu sürerek, oyunda dengeyi sağlama hamlesini yapıyordu!.. Semih'in girmesiyle Fenerbahçe oyunda dengeyi sağlayıp, üstünlüğü ele geçiriyordu ki, Beşiktaş'ın "o ana kadar en kötülerinden olan" Bobo müthiş bir gol atıyor ve siyah-beyazlılara skor üstünlüğünü getiriyordu!.. Maçın sonrası, iki takımın da "defanslarının ortadan delinmesine bir çare bulamamasından" karşılıklı girilen ve "Ahlar, vahlar" arasında kaçırılan gollerle geçmeye başladı, heyecan ve tansiyonda giderek yükseldi. Bu arada da Tello'nun direkten dönen sert şutu ve kaleciye karşı karşıya iken atamadığı gol, Beşiktaş'ın maçı garantiye almasını engelledi. Fenerbahçe gol atmak için bastırıyor, Yusuf ve Bobo'nun pasifliğine rağmen, sarı-lacivertlilerin geriye koşmayan yıldızları yüzünden, her Beşiktaş kontratağı gol pozisyonu doğuruyor ve "ilginç bir rastlantı", Yusuf "üçüncü golü" ve Bobo'nun ağları bulan kafası, siyah-beyazlı tribünleri bayram yerine çeviriyordu. Hemen akabinde Mustafa Denizli Yusuf'u oyundan alarak, Uğur'u sahaya sürüyor, "böylece" en azından skoru garantiye alacağını gösteriyordu!.. Ama gol açlığı bitmeyen siyah-beyazlılar, ligin de, son yıllarda art arda gelen Fenerbahçe mağlûbiyetlerinin de acısını çıkartmak istercesine, Beşiktaş'ın en iyisi Holosko'nun enfes golünü de skora yazdırarak, Kupa'yı "muhteşem" bir sonuçla müzelerine götürüyorlar, sarı-lacivertlilere de "kupa hasreti daha sürecek" kabusu kalıyordu. Denizli ise, "Üç büyüklere kupa kazandıran tek teknik direktör" unvanını cebine koyup, "Darısı Süper Lig'e" diyerek, İstanbul'a dönüyordu!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.