Marketimize hoş geldiniz!.. Eski bir futbolcu olarak belirtmeliyim ki, Fenerbahçe''de yıllardan beri aynı senaryo oynanmaktadır. Para herşeyin neticesi değildir. Sayın Aziz Yıldırım Düzcespor''da kısa süre futbol oynamış, sonra Fenerbahçe''ye başkan olmuş ve milyarlar harcamış bir kişi. Ama olumsuz transferler sonunda hep hüsran. Gelelim asıl konuya. Rıdvan''ın futboluna şapka çıkarılır. Fakat Van''ı şampiyon yaptı diye Fenerbahçe''nin başına getir, yardımcılığına da hiç bir yerde başarılı olamamış ve kovulmuş Şenol Çorlu''yu tayin et, alt yapıdan da Turan Sofuoğlu''nu bunlara kat, olur mu? Avrupa Kupaları''nda başarı, lig ve kupada şampiyonluk bekle, olacak şey değil. - Serkan Gencer-Babaeski - * * * Fenerbahçe''nin süper transferlerini herkes gıpta veya kıskançlıkla izliyor. Alınanlar ve alınacaklarla çok iyi bir kadro oluşturulmaya başlandığı bir gerçek. Teknik ekibe gelince, orada duralım. Çünkü, anlayamadığımız ve arkadaşlarımla konuştuğumuzda merak ettiğimiz bir iki husus var. Birincisi: Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe''nin tek yetkili ve sorumlusu olarak, bir ara takıma yırtıcı ve hava hakimiyeti olan bir santrfor gerektiğini söylüyordu. Sonra "Keşke herkes Moldovan gibi olsa" demeye başladı. Şimdi de, biyonik Johnson''la beraber, aranan santrfor olmadığı herkesçe bilinen, üstelik bu transferler sonrasında yedek kalacağı gözüken Preko''nun alınmasını kabul etti. Forvet olarak vasat, başkaca meziyeti hiç dikkat çekmeyen Preko''da ne bulduğunu merak ediyoruz. Tıpkı hayran olduğu Moldovan''da da, neleri göremediğimizi, farkedemediğimizi merak ettiğimiz gibi. Yabancı kontenjanını bunlarla doldurmaya ve onca paraya değer miydi? İkincisi: Herkes Samsunspor Başkanı İsmail Uyanık''a soyadı yüzünden "uyanık" diyor! İsmail Bey de kendini uyanık bulup, uçtuğu için, Serkan ve Celil ile diğer oyuncularını pazarlayamıyor. Cenk''e ne rakamlar isterken, nerede ise Adana''ya bedava verdi. Buna karşılık asıl uyanık olan Gaziantepspor Başkanı Celal Doğan!. Boliç''in transferinde "KDV" olarak Mustafa''yı yamamıştı! Şimdi de Johnson''ı pazarlarken, galiba bu defa "ÖTV" olarak Preko''yu mu yutturdu? Havuz''a ne hacet, Fenerbahçe gibi bir derya, hatta umman var nasılsa!. Galatasaray gibi bir deniz, Beşiktaş gibi bir göl!. Her yıl bir kurunun yanında bir de yaşı sokuşturursun, olur biter! Yeter ki, Celal Bey gibi, kurusunu bulmakta mahir ol! - Faruk S.Kayganacıoğlu-İstanbul - * * * Bakıyorum Löw''ü savunanlar Rıdvan''a veryansın ediyor. Bu ne yabancı hayranlığı? Löw kim, ne yapmış? Fenerbahçe''de ne yaptı? O çok pahalı kadroyu rezil etti. Rıdvan bizim çocuğumuz. Ona verilen fırsatın sonuçları neden sabırla beklenmiyor? Neden morali bozuluyor ya da bozulmak isteniyor? Hadi rakip kulüplerin taraftarı olan yazarları anlıyorum, korkuyorlar. Peki ama ya Fenerbahçeli yazarlar? - Mehmet Ali Börtlücen-Adana - * * * Galatasaray üzerine yaptığınız eleştirilere bir Galatasaray taraftarı olarak çoğunlukla katılıyorum. Takımın başında Fatih Terim ve ekibi olmasaydı, takım bu başarılara ulaşamazdı. Başarılarda en büyük pay onların. Gelelim transfere.. Teknik adam hariç, bana göre en iyi transferleri Fenerbahçe yapmıştır. Ancak Rıdvan Hoca ne kadar başarılı olacaktır, zaman gösterecek. Ne var ki, Fenerbahçe yönetimi iyi transferler yapmasına rağmen, yanlış politikalar izliyor. Galatasaray kime el atsa, ya onu alıyor ya fiyat yükseltiyor ya da kaçırıyor. Tabii bunda Galatasaraylı yöneticilerin beceriksizliklerinin rolü de var. Görüyoruz ki, Galatasaray hâlâ parasızlık çekiyor. Ama Galatasaraylı taraftarlar artık bu tip sözler, bahaneler duymak istemiyor. Kulübü iyi yönetemiyorlarsa ya da paraları yoksa Galatasaray''ın yönetiminde ne işleri var? İyi transfer yapmak, pahalı transfer yapmak anlamına gelmez. Ama para yok diye de amatör oyuncuların peşine düşülmemeli. Sayın Şaşmaz olmasaydı, bu yıl Galatasaray transfer yapamayacaktı. - Mustafa Köprücüoğlu-Ankara - Alpay ve Halilagiç!.. Bir spor yazarı olarak "görüşüm" , eğer "mutlaka biri alınacak idiyse", Galatasaray''ın ya da Fenerbahçe''nin ya da her hangi bir başka takımın, "Alpay yerine Halilagiç''i tercih etmesinin, takım için de, kulüp için de çok daha yararlı olacağı" idi!. Hele hele "Bir Galatasaray sempatizanı" olarak, "sarı-kırmızılı forma altında görmek istemediğim birkaç futbolcudan biri olan" Alpay''ın Fatih Terim tarafından "neden ısrarla istendiğine" de bir anlam verebilmiş değilim! Alpay, kişiliği, özel hayatı ve futbolu itibarıyla "çok karmaşık, çok zigzaglı bir çizginin adamıdır!." Bir bakarsınız "Fair play kahramanı olur", döner gelir sahada "rakip oyunculara, hakemlere yapmadığı çirkiniliği bırakmaz!." "Kendi takımının oyuncuları içinde bile" kanlı-bıçaklı oldukları vardır! Her transfer ayında "yöneticileri, kulübü, takımı için söylemediğini bırakmaz!." "Hocalarını" karalar! İmzayı attıktan sonra ise, "bambaşka bir Alpay olur" çıkar! Tam bir "Doktor Jekill ve Mister Hyde" örneği! Üstelik, "Ne zaman Jekill''dir, ne zaman Hyde''dir" onu da "kestirmek" mümkün olmaz! Halilagiç de,"tıpkı" Alpay gibi "ben alacağım paraya bakarım arkadaş, profesyonelim. Paramı alırsam en iyi Galatasaraylı, en iyi Beşiktaşlı veya Fenerbahçeli olurum. Ama para yoksa, ben ne Galatasaraylıyım, ne Fenerbahçeli, ne de Beşiktaşlı" diyebilir, der! Amma.. Halilagiç''in "kişiliğinde, futbolunda, özel hayatında" Alpay kadar "karmaşıklık, zigzaglılık" yoktur! Meneceri Saffet Sancaklı''nın dediği gibi; "Adam gibi adamdır!. Tam bir profesyoneldir! okur, yazar, düşünür, yorumlar!." Daha da önemlisini ben ilâve edeyim: "Alpay''a verilen, verilecek olan paranın yarısını Halilagiç''ten esirgeyenlerin" yöneticiliklerinden de, "futbol bilgilerinden de şüphe etmek gerekir!" "Halilagiç konusunu, telefonda uzun uzun konuştuğum" Saffet Sancaklı''nın da "düşüncesi" işte aynen böyledir; "benimki gibidir!" Ne var ki, Galatasaray yönetimi, "herhalde bu transferde sadece ve sadece Uzan ile Şaşmaz''a güvendiğinden", Halilagiç işine "ciddi olarak" hiç ama hiç yaklaşmamıştır! Fatih Terim de öyle!. Alpay''a "üstelik o fiyatlara rağmen" göz kırpan, "stoper için Tunus seferlerine çıkan" Fatih Terim''in "Halilagiç için" kılını bile kıpırdatmamasını anlamak mümkün değildir! Kimbilir belki de "elini öpmediği" içindir! Galatasaray-Halilagiç ilişkileriyle ilgili olarak Saffet Sancaklı''nın "söyledikleri", bir büyük kulüp adına yürekler acısıdır. Diyor ki Sancaklı: "Bugüne kadar muhatap olarak tek Galatasaraylı yönetici bulamadık. Arada lâf getirip götüren ve kulübü temsil edip etmedikleri bile çok şüpheli olan bir-iki kişi karşımıza çıktı, o kadar!. Böyle transfer olur mu? Kulübünde kalırsa bir yıl için 450 milyar lira alacak olan bir futbolcuya, iki yıl için 450 milyar vermek ve bunun da peşinatını 3 ay sonra ödenmek kaydıyla 50-60 milyar lira olarak tespit etmek ne demektir? Görülüyor ki, Galatasaray Halilagiç''i istemiyor. İstenmeyen bir oyuncu gidip de, onlara yalvarsın mı? Halilagiç gibi kişilikli bir insandan bunu nasıl beklerler?" Telefon konuşmamızda anladım ki, Saffet Sancaklı "kendisi için yazdığım satırlara" üzülmüş!.. "Ben anlattığın kişi değilim, Öcal ağabey" dedi! "Ben Galatasaray''ın verdiği paraya Halilagiç''i Galatasaray''a versem 45 milyar lira kazanacağım. Ama kulübünde kalırsa tek kuruş almayacağım. Ne var ki, Halilagiç''e yapılan muameleyi ve haksızlığı kabul etmem mümkün değil. Bu tabloda Halilagiç''e ''git'' desem, alacağım 45 milyar lira bana haram olur. Böyle bir parayı cebime koyamam. Halilagiç gibi bir futbolcunun hakkı verilmeli! Adı-sanı duyulmamış 18-20 yaşındaki futbolculara verdikleri paralar ortada! Ben futbolcuma, bu rakamlar içinde ''Git Galatasaray''a'' demem mümkün mü? İşi ciddiye alsalar, karşımıza yetkili bir yönetici çıkarsalar, biraz uzlaşmacı ve insaflı olsalar iş çoktan bitmişti. Ama yanaşmadılar. Alacakları futbolcu onlara hayırlı olsun!" İşte Alpay ve Halilagiç cephelerine "Galatasaray penceresinden bakıldığında" görülenler bunlar! Bakalım, Tunus''a ve Brezilya''ya açılan pencerelerden neler görünecek? İşte spor!.. Fransa''da basketbolcularımız galibiyetleriyle, mağlubiyetleriyle adeta bir "spor destanı" yazdılar!. Gözleri "futboldan ve futbolcudan başka birşey görmeyen" medyamıza da büyük bir ders verdiler! Mücadelenin, inanmanın, sporun, azmin ne olduğunu gösterdiler! "En iyi adamlarını" peş peşe sakatlıklarla kaybetmesine rağmen "başarıya inanmış teknik adamları ve sporcularıyla" adeta düşmana Türk basketbolunun ve Türk Milli Takımı''nın ne olduğunu gösterdiler! Onları kutlamak, yüz defa, bin defa kutlamak gerek! Alınlarından öpmek gerek!. "Televoleci ve futbolcu" medyamıza da dönerek "biraz utandınız mı?" demek gerek! Gerek de, "dünü hemen unutup" bugün gene "Alpay''ın, Rıdvan''ın, Tugay''ın, Sergen''in peşine düşecek olan" medyanın umurunda mı? Galatasaray''a darbe!.. Yapılan, sadece Bülent''e "işkence ve hakaret değildir!." Yapılan, "Galatasaray Futbol Takımı Kaptanlığı" gibi bir ünvanı yıllarca taşıyan bir kişiye ve " o kişi vasıtasıyla" Galatasaray adına haksızlıktır, darbedir!. İnsafsızlıktır, iz''ansızlıktır! Yooo!. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç''un "Bu profesyonellik işidir, Bülent konusunda Galatasaray yönetimi doğru yapıyor" görüşüne katılmam mümkün değil! Eğer Faruk Süren''in "birkaç yılda" Galatasaray''a yerleştirmeğe çalıştığı "herşey paradır, gerisi fasa fiso arkadaş" zihniyeti camiadan "destek ve kabul görürse", bir asırlık Galatasaray "gelenekleriyle, görenekleriyle" yıkılıp gitti, demektir!. Elbette, "profesyonelce düşünmek" gerekir ama "İş Galatasaray kaptanlığına gelince", koca Galatasaray, "kaptanını bu duruma düşürmez!." Ya Bülent "bu muameleye, sıradan futbolcuların bile burun kıvıracağı bu paraya müstahak bir futbolcudur", o zaman sormak gerek: "Neden ligin son maçına kadar Galatasaray takımı kaptanı olarak, yıllardır koluna pazubant takılmıştır!." Aç parantez: (Pazubant değil, pazubent!. Kim uydurdu bilmiyorum, pazubantı!. Türk Dil Kurumu''nun lûgatine de bakan yok mu?) "Hagi kaptan olsun" diyenlere, bu arada "bize" de, lâf atan ve "Sadece yaşça ileri olmak kaptanlık için yetmez. Kaptanlık için yaştan önce gelen vasıflar vardır. Biz bu vasıflara göre kaptanımızı tayin ederiz ve ettik" diyen teknik direktör Fatih Terim''e de sormak gerek: "Hadi, Romanya Milli Takımı''nın yıllardır kaptanlığını yapan, Romanya''da heykelleri dikilen, bulvarlara, meydanlara, stadyumlara adı verilen, milli kahraman ilân edilen" Hagi''de "kaptan olacak özellikler yok" diyelim. Aslında var da, "acaba kıskançlıklar mı, kompleksler mi konuşuyor" tartışmasına girmeyelim ama ya Bülent? Yıllardır "Onu kaptan olarak tutan, sahaya çıkaran sen değil misin?" Bir zamanlar "sen de Galatasaray''a kaptanlık yapmadın mı?" "Kendisine karşı yanlış bir hareket yaptı" diye, adeta Faruk Süren tarafından "yok edilmek istenen", kamuoyu önünde "aşağılanan" ve "aşağılanmaya da devam edilen" Bülent''in durumu, seni hiç ilgilendirmiyor mu? Hadi Bülent ingilendirmiyor, ya "Galatasaray kaptanlığı ünvanı?" Bülent konusunda "çirkin" ve asla tasvip edilemez bir oyun oynanıyor!. Ve de Galatasaray büyük bir yara alıyor! Süren''in "çok şeyde olduğu gibi" bunda da "umurunda olan bir şey yok!." Ama, Fatih Terim''in olmalı! Mutlaka olmalı!. Sevsinler!... Faruk Süren "Galatasaraylı yazarlara" taş atıyor: "Onlara kalsa Fatih Terim''i kovmalıydık. Biz sonuna kadar savunduk, şimdi lehine neler yazıyorlar!." Hey gidi hey!.. Galatasaray''ı "tarihinin en pahalı transferlerini yaparak" çok güçlü bir takım kuran Galatasaray''ı o yıl "lider Fenerbahçe''nin 9 puan gerisine yaptığı yanlışlarla düşürdüğü için" eleştirdiğimiz Fatih Terim için "asıl" yönetim kurulu odalarında, stad protokol kulislerinde, Faruk Süren''in ve arkadaşlarının "neler söylediğini" çok kişi biliyor!. Alp Yalman-Adnan Polat yönetiminde, Polat "Fatih Terim''i teklif ettiğinde" Faruk Süren''in "neler söylediğini" bilenler, çok şükür yazıyorlar!. Üstelik Süren''in "hakkında söylediklerini" Fatih Terim de çok iyi biliyor! Şimdi "elele", fırsat buldukça "bizlere taş atmaya kalkıyorlar!." "Bizleri", kulüplerin "sebeplenen" yorumcularından zannediyorlar! Fena halde yanılıyorlar! Onun için de, "bunca başarıya rağmen" hâlâ ve hâlâ "diken üstünde oturuyorlar", hata, yanlış yapmamaya dikkat ediyorlar!. Hem daha çok dikkat etmeye, hem de "diken üstünde oturmaya" devam edecekler! Bizler oldukça.. Ve bizler yazdıkça... Dikkaaat!.. Daha ligler başlamadan, "baskı" başladı!. Fenerbahçe ve Galatasaray Kulübü Başkanları yanyana mesaj veriyorlar: "Merkez Hakem Komitesi hakkımızı yemesin, yoksa fena yaparız!" Bunun "tercümesi" şudur: "Ey Federasyon.. Ey Merkez Hakem Komitesi..Bu yıl trilyonlar harcadık, çok pahalı transferler yaptık. Mutlaka başarılı olmak zorundayız, yoksa bizi lime lime ederler. Onun için bizi diğerlerinden ayırın ve ona göre muamele edin. Yoksa âlimallah medyadaki silahşörlerimizle, sayfalarımızla, programlarımızla sizleri delik deşik ederiz!." 1999-2000 Futbol Sezonunu, "böyle kapkaranlık bir tehditle açan iki büyük kulübün başkanlarına kim aracılık ediyor? Ne yazık ki, "bir eski hakem!." Beşiktaş''ından, Trabzon''una, Gaziantep''inden, Göztepe''sine, Kocaeli''sinden, Adana''sına kadar bütün Birinci Lig Kulüpleri, "Bu çok yanlı ve çok tartışılır açıklamalara karşı" seslerini yükseltmelidirler! Merkez Hakem Komitesi ve hakem camiasının üzerine kurulmak istenen ve "aslında" izleri de var olan "bu baskıyı" ligler daha başlamadan kırmalıdırlar! Yanlış transferlerin, yanlış teknik adam seçimlerinin bedelini hakemlere, Merkez Hakem Komitelerine, Federasyonlara "ödetmek" yolunu "hâlâ terketmemiş görünen", Fenerbahçe ve Galatasaray başkanlarına "Haddinizi bilin" denilmelidir! Fenerbahçe ya da Galatasaray aleyhine olan hakem yanlışlarının çok fazlası Beşiktaş''ların, Trabzon''ların, Samsun''ların, Van''ların, Erzurum''ların, Altay''ların başına gelirken", bu iki anlı-şanlı kulübümüzün yöneticilerinin "Ama biz çok para harcadık, çok değerli oyuncular aldık. Onların aleyhine hata yapabilirler ama bizim aleyhimize yapmasınlar, yakarız" demeleri, diyebilmeleri, "çok tehlikeli" bir çifte standarttır ve maalesef "medya desteği ile" futbolumuzun altına "bomba koymaktır!" İnanıyorum ki, "bu tehditlere kimse ama kimse papuç bırakmayacaktır!" Rıdvan''ın yanlışı!... Bilmem Rıdvan Dilmen''in TV''lerdeki konuşmalarına dikkat ettiniz mi? Devamlı "Ben.. Ben.. Ben.." diyor". "Filanı ben aldım.. Falanı ben sattım... Ben yaptım.. Ben ettim... Ben... Ben.. Ben.." Ben "ruhbilimci" değilim!. Ama, bir kişi durup dinlenmeden "Ben.. Ben.. Ben.." diyorsa, bunun "ruhbiliminde bir adının olacağını" sanıyorum!. "Örnek aldığı ve taklide çalıştığı" Fatih Terim''e dikkat etsin! Terim, "gerekmediğinde" böyle "kendine dönük, tekil" zamirler kullanmıyor! "Biz" demeyi tercih ediyor! Neden? Çünkü; "Kendine inanıyor, güveniyor ve büyük olduğunu biliyor!" "Ben.. Ben.. Ben.." demeye ihtiyacı yok! Dilerim ki, Dilmen''in de "olmasın!." Ve en kısa zamanda "Ben.. Ben.. Ben.." demekten vazgeçsin! "Biz" sözü, "Ben" sözünden çok daha anlamlı, çok daha değerli, çok daha güzel ve çok daha güçlüdür!. "Ben" yalnızlığı ve hatta bu yüzden "Karanlıkta mezarlıktan geçerken ıslık çalmayı" hatırlatır, "biz" ise "koskoca bir takımı, koskoca bir kulübü, koskoca bir camiayı" niteler!. Bilmem, Rıdvan, "farkı" anlayabilecek mi? Trabzon''da hava kapalı!.. "Bu yıl da şampiyon olamazsak, sözüm söz, gideceğim!." "Dün verdiği sözden, bugün dönmeyi ilke haline getiren" Mehmet Ali Yılmaz, herhalde bavulunu hazırlamaya başlamıştır! "Eskimiş ve artık Trabzon''a faydalı olamayacak" yıldızları satma "doğrusuna" nihayet bu yıl varabilen, ama onların "yerlerini doldurmak için" hiçbir ciddi adım atmayan Trabzonspor yönetimi ve başkan Trabzonlulara bu yıl da hüsran yaşatacak! Nasıl bu kadar kesin konuşuyoruz? Görünen köy klavuz istemez de ondan!. İnter-Toto Turnuvası''nda "ilerleyen turlarda" ne demek istediğim çok iyi anlaşılacaktır! Hele "teknik adam tercihi?.." Futbol, "Bilgisayar çağı" yaşarken, "Dijital sistem" yerine "koltuk değneğini hatırlatacak" bir tercih yapmak bilmem ki Trabzonspor''a ne yarar sağlayacak? "Çağ dışı" dediğimiz Milne''in de "gerisine düşen" bir tercih sahibi, sanıyorum "bedelini çok ağır ödeyecek!." Trabzonspor''a bir daha dönmemek üzere, "gidecek!." Kimbilir belki de bunda, "şampiyonluktan da öteye bir hayır vardır!." Kurmak ama ne? Spor Şurası''nı, "gidemediğim için", TV''lerden, gazetelerden ya da sevgili Mustafa Tepe''nin göndermek lütfunda bulunduğu notlarından, yorumlarından takip ettim. Ve sonunda şu "garip" soruya takılıp kaldım: "Spor Konseyi mi kuracağız? Hayal mi kuruyoruz? Turşu mu kurduk?" Genelde "Spor Şuraları''nda hayal kurulur!." Sonra da "hazırlanan raporlarla, tebliğlerle, kitapçıklarla" turşu kurulur!. Ama bir türlü "İstenen ve beklenen şey" kurulmaz! Neden? "O istenen ve beklenen şeyi kuracak" bir "Godot beklenir!." Amma... O Godot "tıpkı kitabındaki gibi" bir türlü gelmez!. Cumhurbaşkanı Demirel "çok açık söyledi!." "Amerika''yı yeniden keşfetmeyelim. Ben Spor Bakanlığını kurmuştum, neden kaldırdılar?" "Spor Konseyi hayali", bir "Godot bekleyerek" gerçekleşmiyecektir!. Ama, "Demirel Cumhurbaşkanı iken", pekala "Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı yerine, teşkilat kanunu da çıkarılmak kayıt ve şartı ile" Spor Bakanlığı kurulabilir!. Kurulmalıdır!. Zira "onun", Godot''u beklemeye ihtiyacı yoktur!

