"Hakem" kelimesinde yorumcu ve haberci meslektaşlarımız “vurgu hatasına çok düşüyor” ve de “vurguyu, ilk hecede” yapıyor; “Hakem” kelimesini “hâkim” kelimesi gibi vurguluyor.
TV’lerimizin spor programlarında “devamlı olarak yapılan” bir hata var; “bazı sözcüklerde yanlış hecede vurgu!..”
Dil bilgisi kitaplarında “vurgu” şöyle tarif edilir:
“Konuşma ya da okuma sırasında, söze duygu değeri katmak, dinleyicinin dikkatini uyandırarak anlamın kavranmasını sağlamak ve sesi, söyleyişi, sözdeki müziği canlandırmak gibi amaçlarla başvurulan, bir hecenin ya da sözcüğün ötekilerden daha belirgin, baskılı söylenmesi.”
Mesela “hakem” kelimesinde yorumcu ve haberci meslektaşlarımız “vurgu hatasına çok düşüyor” ve de “vurguyu, ilk hecede” yapıyor; “Hakem” kelimesini “hâkim” kelimesi gibi vurguluyor.
Halbuki “dil bilimi sözlüklerine baktığımız zaman” göreceğiz ki; “hakem” kelimesinde vurgu, “ikinci” hecededir!..
“Hâkim” kelimesi ise “hâkim” olarak, yani “a’nın üzerine “aksan sirkonfleks (^) konularak da yazılır ve okunuşunda da, söylenilişinde de “vurgu” ilk hecededir.
^; aksan sirkonfleks; yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için, okunuşları, vurguları uzun olan ünlülerin üzerine konur: adem (yokluk), âdem (insan) gibi, adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık) gibi, alem (bayrak), âlem (dünya, evren); alim (her şeyi bilen), âlim (bilgin); hakim (hikmet sahibi), hâkim (yargıç); hal (pazar yeri), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz).
Bir öğretmen arkadaşım var, diyor ki; “TV ekranlarında yapılan bu hata çocuklarımızı etkiliyor; onlar da hatalı vurgulama yapmaya başlıyorlar. Düzeltmemiz zor oluyor.”
TV yayınlarının 1968 yılında “siyah beyaz olarak başladığı, öğleden sonra birkaç saat görüntü verildiği günlerde”, Ankara’da bir gazetede “spor yazarlığı” yapıyordum. Benim gibi kardeşim Hıncal Uluç başta başka arkadaşlar da vardı. TRT Spor Servisi Müdürü arkadaşımız, “futbol, atletizm, güreş, boks, basketbol, voleybol branşlarına göre bizleri topladı” ve bir süre “TV yayıncılığı ve haberciliği, spikerlik, anlatım ve yorumculuk, dahası Türkçe sözcük, vurgu, telaffuz üzerine” dersler aldık. Sonra da ekrana çıkmaya başladık. Evet, “dersler” aldık.
Aradan bunca zaman geldi, ekranlarımızda hâlâ “hakeme ‘hâkem’ diyen” yorumcuları görmek, “programı yönlendiren ve yöneten” moderatörlerin ‘bu hatayı bir türlü düzetmediklerini, hatta bazılarının da yaptığını görmek” insanı üzüyor.
Hadi, “özel TV’ler” bu ve benzeri hataların üzerinde durmayabilirler, ama TRT’nin “hataları düzetmemesi” kabul etmek zor.
Moderatör meslektaşlarımızın “konuyu ciddiye almalarını ve bu hataya düşenlere gerekli uyarıları yaparak hatalarını düzelttirmelerini” beklemek hakkımızdır; bekliyoruz!..

