Sezon başı sloganım bu. Ve hemen ikinci sloganım; "Aziz kalsın, Özbek gitsin, şampiyonluk Galatasaray'da kalsın!.." Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular kızmasın; "Orman ve Hacıosmanoğlu ile şampiyon olunması için takımlarının inanılmazı başarması gerek..."
Urla'da bir Pazar sabahı... Karşı komşunuz Ali Bey ile tertemiz ve serin bir havada "erken" sabah yürüyüşünüzü yapmışsınız ve eşinin "tavşan kanı çayını içtikten sonra", evinize, "futbolda bir sezon başı sohbeti yazmak üzere" bilgisayarınızın başına dönmüşsünüz.
"Ne var ne yok" bakmak için, Türkiye Gazetesi'nin WEB sitesine giriyorsunuz, birkaç tıklama ve işte "o güzel tatil günü berbat eden" haber karşınızda; "Galatasaray taraftarlarının sahaya attıkları meşale ve ses bombaları sebebiyle Udinese maçı 35'inci dakikada tatil edildi!.."
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun; bu kaçıncı, "Almanya yasak etti, Türk takımlarının sezon başı kendi ülkelerinde hazırlık kampı ve maçı yapmalarını", şimdi sıra Avusturya'ya gelecek!..
Buyurun, sohbete "nasıl" başlayacaktık, "ne ile" başladık!..
Bir defa, "dünya âlem" sezon başı hazırlığı için Antalya başta, Türkiye'ye gelirken, "ne işi var" Galatasaray'ın oralarda?..
"Bedavaya gelsin" diye, oraların kasabalarında maç yapmak, "B takımında bile ancak oynayabilecek adamları" sahaya sürmek, sonunda "bugüne dek bir yığın Türk takımının ve de Galatasaray'ın da başına gelen bu 'hayvani hisler' kâbusunu" yeniden yaşamak; bu nasıl idareciliktir, anlamak mümkün değil!..
Hamza Hoca'nın böyle bir yanlışa düşmesine şaşıyorum; "Avusturya fantezisi ve hevesi", işte görsün, nelere mâl oldu!..
BAŞKANLAR!..
Neyse, biz gelelim "sezon başı" futbol sohbetimize!..
Lâfı uzatmadan söylemeye başlayayım!..
Sezon başı sloganım hazır; Özbek dursun, Fenerbahçe şampiyon olsun!..
Ve hemen ikinci sloganım; "Aziz kalsın, Özbek gitsin, şampiyonluk Galatasaray'da kalsın!.."
Beşiktaşlılar ve Trabzonsporlular kızmasın gücenmesin; benim "takımları için" sezon başı tahminim şöyle:
"Orman'la da, Hacıosmanoğlu ile de şampiyon olunması için takımlarının inanılmazı başarması gerek, ümit Kaf Dağı'nın ardında!.."
"Dursun Özbek yönetiminin ömrünü ne kadar görüyorsunuz?" sorusuna gelince.. Önce bir başka konuyu yazmam gerek. Galatasaray yazar - çizerlerinin pek çoğu, "Galatasaray'da başkanlık sistemi vardır, Başkan ne derse o olur" deyip duruyorlar. Çağın en önemli "yönetim ve yaşama" unsuru olan "ortak aklı" ve "biz sinerjisini" yok sayan bu "çağ dışı" görüş ve uygulamaya "karşı çıkmaları gerekirken", Galatasaray başta, Türk kulüplerini "bu hâllere düşüren tek adam yönetimlerine gaz veren" arkadaşlarım, üstelik bir de "en hatalı oldukları olaylarda bile", onları "haklı çıkarmaya çalışan" popülist yaklaşımların içine düşmüyorlar mı, onların çoğuna "Sen de mi Brütüs" diye haykırmamak için kendimi zor tutuyorum!..
İşte "Başkan'ın dediği olur" uygulamaları, Faruk Süren'lerden, Özhan Canaydın'lardan, Ünal Aysal'lardan, Dursun Özbek'lere kadar, "onca başarıya, oluk gibi akan onca paraya rağmen", Galatasaray'ı utanılacak bir "mâli krizin içine nasıl yuvarlamıştır" ortada. Hâlâ çıkıp da "Kanunda, tüzükte böyle bir kepazelik yok, nereden çıkarıyorsunuz tek adam yönetimini? Seçilen onca yönetici, süs biberi mi" diye kıyameti koparacaklarına, "kulüp yönetimini, futbolu bilmediğini daha 2 ay önce seçildiği genel kurulda bağıra çağıra söyleyen" bir Başkan'ın "tek adamlığa soyunmasını ve de Cüneyt Tanman gibi bir Galatasaray değerini yok etmesini" nasıl alkışlıyorlar, anlamak mümkün değil, pes doğrusu?..
"Bu destekler varken", Dursun Özbek "doğruları" nasıl bulacak; bulamayacağı için de "çok daha çabuk" Ünal Aysal'ın durumuna düşecek, yaşayıp göreceğiz!..
Galatasaray'ı çok konuştuk, gelelim bu sezonun başına damgasını vuran "Fenerbahçe'nin transferdeki çılgınlığı" diye vasıflandırdığınız tabloya. Kanımca bu çılgınlık, "Fenerbahçe'nin değil Aziz Yıldırım'ın imzasını taşıyor" ve onun, "Şike Davası'ndan beraat ederse", kimse şaşırmasın, "Ben gitmeyeceğim" diye bağıracağını gösteriyor. "Bu takım" başkaları için kurulmaz, bu takım Aziz Yıldırım için kuruluyor!..
Gülerek "Ya Quresma mı" dediniz; bana göre Fikret Başkan'ın yaptığı "çok nadir doğru işlerden biri" bu; "sahaya renk, tribünlere coşku getirecek", hatta "Nani de kim" dedirtecek bir futbolcu. Geçmişteki hatalarından ders almış olarak, Beşiktaş takımına büyük katkı koyacak!..
Trabzonspor konusunda merak ettiğim bir şey var; Hacıosmanoğlu Başkan, bakalım bu sezon istifa edecek mi, etmeyecek mi; camianın bir papatya falı açması gerek!..
Terim gizli bir güçmüş!
Sezon başı, elbette "cevap bekleyen" onlarca, yüzlerce soru var, gündemde olanları sohbetimize alalım:
"Eskiye dönük" bir soru, bugün "Tanman krizinin patlak vermesi ile gene gündeme girdi; "Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst'ün 2 kupa ve dördüncü yıldız başarısındaki payları nedir? Bu isimlerin yokluğu Galatasaray'ı ne kadar etkiler?"
Bu soruya, cevabım çok açık olacak; şampiyonlukta bu ikilinin toplam yüzde 25 payları vardı, ama bu sezon isimlerin yokluğundan çok, Dursun Özbek'in varlığı, Galatasaray'ın şampiyonluğunu etkileyecektir!..
Hep sorulan bir Galatasaray sorusu da şu; "Hamza Hocayı Galatasaray'a öneren Fatih Terim'in sarı-kırmızılı kulübü gizli bir güç olarak yönlendirdiği iddiası doğru mu?.."
Bu söylentilere başta inanmıyordum, ama sevgili Hamza Hoca gücenmesin; şimdi inanır hâle geldim. Hamzaoğlu'nun "gerçek kişiliğinin ramp ışıklarına bir türlü çıkamamasıdır", bu "perde gerisi" tablosuna inanılmasının sebebi. Melo Olayı sadece bir örnektir, hem Hamza Hoca, hem yönetim açısından!..
Melo'ya git diyemeyen bir hoca!
Galatasaray'dan başlayalım; eğer "stopere, sağ beke ve orta sahaya Avrupa kaliteli ve ilk 11'de oynayacak 3 nokta transfer yapılabilse idi"; Galatasaray, bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde geçen yılın kara tablosunu yaşamaz, hem de Süper Lig'in Fenerbahçe ile beraber en büyük favorisi olurdu. Amma, "60 günde kulüp yönetmeyi de, futbolu da öğreniveren" bir Başkan, "bütün ipleri eline alıp", kardeşini de "garip bir şekilde" doğrudan devreye sokunca, "Dünya'nın en iyi stoperlerini ve de orta saha yıldızlarını da getirse", Galatasaray'ın hele Avrupa'da başarılı olacağına inanmam mümkün değil. Dahası, kendini hâlâ Melo'ya mecbur hisseden ve "bunca rezalete rağmen" ona açık açık "Git seni istemiyorum" diyemeyen bir teknik adamın, Cüneyt Tanman gibi ağırlığı olan bir şemsiyeyi de kaybettikten sonra, başarılı olacağına inanmam da mümkün değil. Onu Fatih Terim bile kurtaramaz!..
Fenerbahçe, tarihinin en pahalı ve parıldayan kadrosunu kurdu. Ama "Reis çok, Kızılderili yok" sözüne uygun bir tablo var ortada ve asıl problem orada. Bu kadar reisin içinde "kulübede oturacaklar hariç", sayısı belki de üçü bulmayacak Kızılderili ile, koca bir mevsim, hem Avrupa, hem Türkiye arenalarında mücadele etmek nasıl mümkün olacak?..
"Stat sorununu çözemeyen" ve gene "Evliya Çelebi misali" yurdu dolaşacak olan Beşiktaş'ın işi zor, Allah Şenol Hoca'ya kolaylık versin.
Her yıl "onca para dökerek onca yıldız transfer eden" İbrahim Hacıosmanoğlu'nun da, bir "papatya falı" açması gerekiyor; "Şota ile olur mu, olmaz mı?", olursa da helâl olsun!..