Son haftalarda bir moda çıktı; "Rıdvan''ı koruyalım!. Rıdvan başarılı olamazsa, ülkede teknik adamlık gene yabancılara kalır!. Aman, Rıdvan''ı fazla eleştirmeyelim, morali bozulmasın!." Aslında söylenmek istenen "başka" ama, diyelim ki; "o söylenmek istenenin, Rıdvan''ı korumak istekleriyle hiç bir ilgisi yok!." Şimdi, diyeceksiniz ki, "söylenmek istenen ama söylenmeyen, Rıdvan''ı korumak istekleriyle kamûfle edilmek istenen şey ne? Efendim, "Rıdvan''ı korumak" isteğinin arkasında "yatan şey" çok açık; "Fenerbahçe''nin şampiyonluğa ulaşması!." Elbette, herkesin "bu istekte bulunma hakkı" var!.. Amma.. "Rıdvan''ı korumak" gibi "Türk teknik adamlarının yarınlarıyla ilgili" duygusal lâfları etmek niye? 1950''li yıllardan beri "spor yazıyorum!." Futbol dünyamızda "Rıdvan kadar korunan" çok az futbolcu ve teknik adam vardır!. "Korunan ve kollanan!." Ne var ki, Rıdvan "hele futbolculuğunda" yöneticilerinin, başkanlarının, teknik adamlarının, spor yazarlarının, futbol yorumcularının "bütün koruma ve kollama gayretlerini" boşa çıkarmak için elinden geleni ardına koymamış, genç yaşta futbola veda etmek zorunda kalmış "büyük yeteneğini" olgun ve akıllı bir beynin hizmetine vereceğine ucuz günlük alışkanlıklar ve arzular içinde köreltip, bitirmiştir!. "Aynı şeyi", Fenerbahçe başkanı iken Ali Şen''in "teknik adamlık sınavında" kendisine verdiği "büyük fırsatı" çocukça kaprislerle harcayarak yapmıştır!. Ne yazık ki, "bugün de aynı yoldadır!." "İş yapmak yerine" durmadan konuşmakta, konuştukça da "etrafına" çok kişiyi karşısına alan bir "antipati duvarı örmektedir!." Hele hele, özellikle rakiplerin de güçlendirdiği, "korktuğu için karanlıkta ıslık çalıyor" hissi, işte bu "durmadan konuşmasının sonucudur!." Kendine güvenen, takımına güvenen, oyuncularına güvenen ve de "inanan" bir hoca, zamanlı - zamansız, yerli - yersiz "bu kadar çok konuşmaz!." Konuşuyor ve "hiç gereği yokken" ve durup dururken "Gece rahat uyuyorum" diyorsa, ortadadır ki, Rıdvan "rahat değildir", hem de hiç değildir!. Galatasaray maçının kasedini tekrar tekrar izlesin; "saha kenarındaki görüntüleri" hiç de "gece rahat uyuyacak bir insanı göstermemektedir!." Bilmelidir ki, gerek medya, gerek Fenerbahçe yönetimi ve camiası gerek kamuoyu "kendisine" kimselere verilmeyen bir "krediyi açmıştır!." Almanya''da "çalıştırdığı takım" gerek liglerde, gerek Avrupa Kupalarında "getirdiği yer" belli olan Löw''e "stajyer teknik direktör" diye "yıldırımlar yağdıran" Fenerbahçeli futbol yorumcuları, "Vanspor''u ikinci ligdeki grubunda şampiyon yapmaktan öteye" bir başarısı olmayan Rıdvan''ı, "Fenerbahçe''de tek yetkili olarak kabul ediyorlarsa", söyler misiniz bana, "Rıdvan daha nasıl korunacak ve kollanacaktır?" Türk teknik adamları olarak "Uluslararası alanda rüştünü ispat etmiş olan" Mustafa Denizli''ler ve Fatih Terim''ler bile, Rıdvan''a verilen şans ve krediye uzun süre hasret kalmışlardır!. Onlar "kalfalık dönemlerini" Derwall ve Piontek gibi "iki büyük hocanın yanında" yıllar süren bir çalışmayla geçirdiler!.. Hem Galatasaray''da, hem Milli Takım''da büyük başarılara imza attılar!. Aslında, "Rıdvan gerçekten korunmak isteniyorsa", yapılacak iş, onu "tepeden inme bir kararla" Fenerbahçe''de "futbolun patronu yapmaktan önce", tıpkı Denizli ve Terim gibi "Dünya''nın saygı duyduğu" bir "büyük" teknik adamın yanında bir-iki sezon "stajını yapması, kalfalık dönemini geçirmesini" sağlamaktı!. Bu yapılmadı, mevsim başı konuşmalarına ve tavırlarına bakılırsa Rıdvan da "bunu hiç ama hiç istemedi!." Böylece, hem Rıdvan, hem de "gene çok büyük paralarla kurulan" Fenerbahçe takımı "büyük bir riskin altına sokuldu!." "Rıdvan''ı koruyalım, kollayalım" demekle bir yere varılamaz! "Ok yaydan çıktıktan sonra", Rıdvan''ı "koruyacak olan", gene ve "özellikle" Rıdvan olacaktır! "Başarılı olursa" ne âlâ!. "Olamazsa", değil spor medyamızdaki "yazar - çizer takımı", hatta bütün Dünya "korusa ve kollasa", Rıdvan''ın "gönderileceği yer bellidir!." Şansal Abisi ile Erman Abisinin yanı!. Aziz Yıldırım''a ve yönetimine şaşıyorum!. Transfere trilyonları dök!. "Yıllardır şampiyonluk bekleyen" büyük bir camiaya söz ver!. Sonra da, herşeyi, "koruma" şartına bağlı "kariyersiz, genç bir adama" teslim et!. Bu nasıl bir mantık? "Rıdvan''ı korumak", konulara "ciddi ve gerçekçi yaklaşmakla" olur!. Onun için sormak gerekiyor: "Löw stajyer ise, Rıdvan nedir?" Bu sorunun cevabı "bilimsel olarak verilmedikçe", ne Rıdvan''ın korunması mümkün olabilir, ne de "Bu korumanın faydalı olması!." Biliyorum, şimdi "bu satırları okurken" Fenerbahçeli çok okuyucum bana kızacak! Ama bilinmelidir ki; "spor yazarının görevi, adamları koruma ve kollamak değil, gerçekleri söylemek ve doğru bildiklerini yazmaktır!." "Testi kırıldıktan sonra" yol gösteren çok olacaktır! Doğru olan "testi kırılmadan, testinin kırılmasını önleyecek doğruları ve gerçekleri söylemektir!. Acı da olsa!. Biraz sabır!.. Yıllardır Fenerbahçe''nin "en büyük düşmanı" nedir bilir misiniz? Bakınız, "kimdir" demiyorum, "nedir" diyorum. "Acûlluk!." Her transfer ayında "avuç avuç para harcanır", oradan, buradan "çok iyi" denilen oyuncular alınır!. Kodro nerede ise tamamına yakınına kadar yenilenir!. Üstüne üstlük her sezon başı "yeni bir teknik direktör" ve "teknik heyet" işbaşı yapar!. Sonra da, "daha ilk maçtan itibaren" teknik adamlara, futbolculara denir ki; "Her maçı kazanacaksınız, hem de açık ara!. Biz de tribünde keyifle puro içeceğiz!." Buyrun "puroyu yandan yakın bakalım!." Üstelik "yöneticilerin bu acûlluğuna", hemen ve "koro halinde" Fenerbahçe''nin "kulüp yazarları" da katılır!. Tabii, "ilk maçtan itibaren" istenen ve beklenen bir türlü olmayınca, "yavaştan yavaştan" kıyamet kopmaya başlar!. "Alınırken" ve hazırlık dönemlerinde "yere göğe sığdırılamayan" ve "övgüler yağdırılan" futbolcular teker teker "sıradan" ilân edilir, hatta içlerinde "sahtekâr olanlar" vardır. Teknik adama "ağır eleştiriler" başlar, sonunda "kuyruğuna nerede ise teneke bağlanır!." Ve "bu film" hemen hemen her yıl tekrarlanır!. Sadece "başrol oyuncuları değişiktir" o kadar!. Fenerbahçe, "başarı istiyorsa ve bekliyorsa", yazarlarıyla - çizerleriyle, yöneticisiyle, teknik adamıyla, taraftarıyla, seyircisiyle "acûlluktan vazgeçmeli, sabırlı olmayı bilmelidir!." "Şöhretler Karması" görüntüsünden "Takım olmaya" geçiş için "zaman ister, sabır ister!." Fenerbahçe bugün bir "Şöhretler Karması" hüviyetindedir! "Takım olmak için" çok çalışması gerekmektedir! "Bu teknik kadroya ve bu oyunculara zaman tanınmazsa, sabır gösterilmezse", başarı beklemek de hayal olacaktır! Yalnız "sakın" yanlış anlaşılmasın!. "Zaman vermek, sabır göstermek", yanlışlar yapıldığında, hatalar tekrarlandığında "eleştirmemek, hoş görmek" demek değildir! İstenen; "eleştirilerin yıkıcı olmamasıdır!." "Yanlışları söylemek, hataları göstermek" gerçek dostluktur! "Dibek dövücülerin" bütün "hınk deyicilerine" duyurulur!. Başkanımız okusun!.. Münih''ten "Ömer Şan" adlı okuyucumdan bir mektup aldım. "İltifatlarına" teşekkür ederim. Mektubunda, özellikle TSYD''yi ve başkanımız Attila Gökçe''yi, ilgilendiren "iki satır" var! Diyor ki: "TSYD üzerinde durun. Bence derneğiniz TSYD olarak değil, İSYD olarak anılmalı." "İSYD?." Yani; "İstanbul Spor Yazarları Derneği!." Taaa, Almanyalardaki futbolseverlerin kanaati buysa, derneğimizin "gerçekten" üzerinde durmamız gerekiyor!. "Spor sayfalarının ve programlarının" tamamen "İstanbul''un üç büyüklerine ayrıldığı bir ortamda", okuyucularımızın mesleğimize "İstanbullu" olarak bakması ve derneğimizin adının da "İstanbul Spor Yazarları Derneği" olarak değiştirilmesini istemesi, bizleri fazla şaşırtmamalı!. Manşetlerden inmeyen "Rıdvan''lar, Fatih''ler, Alpay''lar, Hagi''ler" bir yana, Avrupa Yüzme Şampiyonası''nın hem de "İstanbul''da yapıldığı halde", iç sayfalara itilmesi öte yana!. Trabzonspor''un, Avrupa Kupaları''nda, "bir İtalyan takımını eleyen "ilk Türk ekibi" olma başarısını bile "sayfalarda adeta görünmez hale getirme" öbür yana!. İşte onun için de, sporseverler "TSYD değil İSYD olmalı" diyorlar ve "dediklerinde de haklılar!." Bilmem, sevgili başkanımız Attila Gökçe ne düşünüyor? Trabzonspor''da eksik var!.. Eğer bu sezon "Trabzonspor''u Hamispor olarak görmek istiyorsak" seyrettiğimiz kadro "bu işi çok iyi yapar!." Yooo, "Trabzonspor''un Trabzonspor gibi olmasını istiyorsak", bu kadroya "mutlaka ve mutlaka" orta sahaya ve defansa "çok iyi iki adam gerekiyor". "Orta sahayı yönetecek", hatta "takımı yönetecek" bir adam!. "Defansı toparlayacak" ve "yönetecek" bir başka adam!. Bitmedi; "bir de istikrarlı çok iyi bir golcü!." "Bu transferler yapılmazsa", Erman - Tamer gençliği ile Hami tecrübesi, "Trabzonspor''u Trabzonspor yapmaya yetmeyecektir!." Hami oynarsa, Hami korner atarsa, Hami orta yaparsa, Hami duran toplara vurursa, Hami şut atarsa, Hami gol atarsa... Trabzonspor "iyi sonuç alacak!." İyi de Hami durursa... Ya da durdurulursa... Hami sakatlanırsa... Hami ceza alırsa... Hami formdan düşerse... Ne olacak? Kimse, "kendini aldatmasın!." Tabii başkalarını da!. Trabzonspor''un "önemli eksikleri var!." Bu eksikler, "çalışmayla giderilecek cinsten değil!." "İthal edilecek" cinsten!. Mehmet Ali Yılmaz - Necmi Perekli - Ahmet Suat Özyazıcı üçlüsü, "pohpohçuların övgülerine fazla kanmadan", gerçekleri görmeli ve "bu eksikleri tamamlamalıdır!." Aksi halde, Perugia, Hamburg gibi "sıradan takımların önünde bile zorlanan" Trabzonspor''dan "eski Trabzonspor''u beklemek" hayâl olacaktır! Vah Beşiktaş vah!.. Hani bu bizim "semt takımlarımızda olsa bile" eleştireceğimiz, "olmaz" diyeceğimiz yanlışlar, gaflar vardır ya, bu gaflar, bu yanlışlar "ülkenin en eski kulübünün, Şampiyonlar Ligi mücadelesi yapan takımında" yapılırsa, bilmem ki ne demek gerekiyor? "Hagi''den daha iyi" diye oyuncu alınır, sezonun ilk ve önemli maçına, "Şampiyonlar Ligi elemesine" lisansı yetiştirilmez! Amokachi gibi bir oyuncu nerededir, ne yapar, kimsenin haberi yoktur! Takım gol sıkıntısı çeker; "Oktay gibi bir golcünün yarını belli değildir!." "Feldkamp''ın büyük iddialarla transfer ettiği" bir Alman, maç sabahı "Ben sakatım oynayamam" der, sahaya çıkmaz!. Ve "en önemlisi", bir yıl önce kurulan ve ligi ikinci bitirip, Şampiyonlar Ligi''nde de "iyi sonuçlar alan" bir kadroyu darmadağın edip "yenisini kurmaya kalkan", bunun için de "trilyonlar harcatan" teknik direktör, sezon başlamıştır ama "takımın başında değildir!." İşin garibi "ne zaman olacağı, olup olmayacağı" da belli değildir! Her gün "papatya falı açılır gibi" yeni bir "haber gelmektedir!." Ve de, Beşikaş yönetimi, "komedi filmi seyreder gibi" olayları seyretmektedir! Meğer Toshack, "Beşiktaş gibi büyük bir kulüpte, yöneticiliğin Y''sini bile bilmeyen amatörler topluluğu" derken, "ne kadar haklı imiş! Böyle yönetim olur mu? "Böyle yönetim olursa", elbette "böyle" de teknik direktör olur!. "Böyle yönetim, böyle teknik direktör" olunca, işte böyle "karşısındakilere saygıyı bile unutan" ve bunu da "oturuş biçimiyle ortaya koyan" teknik direktör yardımcısı da olur!. Beşiktaş''ın işi çok, hem de çok zor!. Allah kolaylık versin!.. Galatasaray''a yakışmıyor!. Şampiyonlar Ligi ön elemesi ve lig geldi, Galatasaray hâlâ ve hâlâ Cem Uzan''ın "acıyarak verdikleri hariç" tek transfer yapamadı!. Takım bu yıl "çok meşakkatli, çok yıpratıcı kulvarlarda", üstelik her hafta "iki maç oynayarak" mücadele edecek, anlı-şanlı başkan Faruk Süren ile onun anlı-şanlı yöneticilerinde "iş yok, lâf çok!." Attıkları zaman mangalda kül bırakmıyorlar: "Borçları kapattık. Faizleri ödedik. Oyuncuların alacaklarını verdik. Paramız var. İstediğimiz oyuncuyu alırız!." İyi de, "Yaparız, ederiz" diyeceğinize, yapsanıza!. Teknik direktör Fatih Terim de, "aynı havada!." Sanki "Rapid Vien ile" Ninnispor oynayacak, sanki liglerde "Uyurgezerspor" mücadele edecek!. Hele durmadan "Beş yabancı kontenjanımızı da dolduracağız" lafı söylemiyor mu, beni "gülme krizi tutuyor!." Bırakın "beş kontenjanı" da, Galatasaray''a, Galatasaray tribünlerine "heyecan getirecek", takımın "büyük eksiğini kapayacak" bir tane "adam gibi" transfer yapın!. Galatasaraylılar "başka bir şey istemiyor!." "Para yoksa", çıkın "cesaretle" deyin ki; "Yok arkadaş, transfer mıransfer yapamayız, eldekilerle idare edeceğiz!." Ne o, ne öteki!. Galatasaray''ı "bu hale düşürmeye" hakkınız var mı? Bu kafayla, yarın Rapid Vien önünde "tur geçilemezse" ne olacak? Ne aranıyor? Yooo, anlıyorum ki, "aranan Hakan''ın yanına bir oyuncu değil!." "Hakan''ın yerine" bir oyuncu!. Yooo, anlıyorum ki, "aranan bir stoper değil!." "Popescu''nun yerine" bir oyuncu!. Bakınız, "bu yazdıklarımın altını çizin ve mim koyun!." "Eğer eldeki para yeter de", Fatih''in "haftalardır aradığı, peşinden koştuğu oyuncular" Galatasaray''a getirilebilirse, "ne dediğim" çok daha iyi anlaşılacak!. Terim''in, Popescu ile de Hakan ile de "yıldızı" hiçbir zaman "iyi barışmadı!." Terim, Hakan''a da, Popescu''ya da, güvenmiyor, güvenemiyor!. "Onun için adam arıyor" ama "aradığı ve bulduğu adamlara" da, Galatasaray yönetiminin kendisine verdiği para yetmiyor!. Yetmeyince de, Terim "kıvranıp duruyor!." Biliyorum ki, Fatih Terim şimdi "bu iddiamı kabul etmeyecek!." Gene, "ileri geri lâflar edecek!." Ama "kendisi de, Popescu da, Hakan da ve hatta işleri yakından takip edenler de iyi biliyorlar" ki, "bu dediklerimde büyük hakikat payı var!." İşte "Galatasaray''ın yılan hikayesine dönen, bir türlü gerçekleştirilemeyen" yabancı transferin altında yatan sebep!. "Söylenemiyor" ama yaşanıyor!. Yaşanmaya da devam edecek? "Hakan''ı Hakan olmaktan çıkaran" psikolojik yalnızlaşmanın ve yabancılaşmanın altında da "bu sebep" yatmasın? Nihayet başardı!.. Duyduk duymadık demeyin!. 57. Cumhuriyet Hükümeti''nin "en büyük bakanı" Fikret Ünlü''dür!. "Spordan sorumlu" Devlet Bakanı Fikret Ünlü!. Bugüne kadar "hiçbir bakanın yapamadığını yapmış" ve "40 yıllık futbol liginin adının değiştirilmesini" sağlamıştır!. Bu, "bugüne kadar Türk sporunun gördüğü en büyük reformdur!." Fikret Ünlü iftihar edebilir!. "Yatırım reformu" diyerek "seçim bölgesine" montabl spor salonları yaptırmakla "ünlendikten sonra", şimdi de "Ün''üne ün katacak ve kendisini spor tarihine geçirecek olan" bu başarısıyla, Fikret Ünlü''yü ne kadar alkışlasak azdır!. "Sponsorluk Yasası''nı çıkaracağım" diye övünen ama "Türkiye''de bugüne kadarki en büyük sponsorluk olayına" mahkemelere giderek "darbe vurmak isteyen" bir spor bakanımız olduğunu hiç ama hiç unutmayacağız!. İleride "bu türlü uygulamalara girmek isteyenlere" de hep ama hep onu örnek göstereceğiz! Uygar her ülkede uygulanan, "sporda ileri olan" ülkelerde yüzlerce örneği görülen "bir sponsorluk olayını", sırf Futbol Federasyonu''nu zora sokmak, "maç naklen yayınlarında sözünü dinlemediler" diye, "Vatan - millet - Sakarya" edebiyatı ile "gözden düşürmek için" mücadele bayrağı açan bir bakanı, Türkiye herhalde "bir daha görmeyecektir!." Onun için ey sporseverler, "Fikret Ünlü''yü dikkatle izleyiniz", hem de "çok dikkatle!." Emin olunuz ki, "bir daha böyle bir bakan görme imkânınız olmayacak!" Hiç olmayacak!. Merak!.. "Türkiye Olimpiyat yapabilir" diyenler, Avrupa Yüzme Şampiyonası''ndaki "yürekler acısı" tabloları görünce, bilmem ki hâlâ "düşüncelerinde ısrar ediyorlar mı?" Tribünlerde seyirci yok, "zorlama ile olanlar" da tribünleri doldurmuyor!. Açılış töreni, "bir okul müsameresinden öteye gidemedi!." "Canlı yayın - naklen yayın" olayı var mı, bilen var mı, gören var mı varsa "bunlarda istikrar var mı?" Yazılı basında "doğru dürüst" haber var mı, röportaj var mı, yorum var mı? Ama "bir şey" var!. "Güzel yüzücülerin, mayolu erotik resimleri!." Eee!. "Bu da" olimpiyat yapmamıza yeter de artar bile, öyle değil mi?

