Olaylara "günlük" bakmak ve "bu kısır döngünün içinde tur atıp durmak" alışkanlıklarımızın başında geliyor!. Bu yüzden de "küçük sorunları çözmekte bile" zorlanıyoruz! "Çözelim" derken, büyütüyoruz ve sonunda da "içinden çıkılmaz" bir hale getiriyoruz!. Fenerbahçe''de "Almanya''nın kariyer yapmaya başlayan genç teknik adamlarından biri olan" Löw beğenilmedi; "stajyer" yakıştırmaları arasında, ülkesine gönderildi! Yerine, "şeytan" lâkabından öteye "teknik adamlıkta, yöneticilikte meziyetleri, nitelikleri, kariyeri belli olmayan" Rıdvan Dilmen getirildi! Neden getirildi, ne iş yapacak, nasıl yapacak, "bunları yapacak" altyapıya sahip mi, "altyapıya sahip olsa bile" acaba "üst yapı itibariyle" böylesine ağır bir sorumluluğu kaldıracak "tecrübesi" var mı? "Bütün bunlar tartışılacağına" ve Rıdvan ile "onu bu göreve getiren" Aziz Yıldırım "bu sorularla" sorgulanacağına, varsa da yoksa da "şeytan" lâkabı ve "bu şeytan lâkabına varan" bir "futbolculuk hayatı" öne çıkarıldı! Çok "cılız" olarak çıkan birkaç "ses" de "medya ve kulüp baskısı ile" adeta susmaya mecbur edildi ve "mevsime girildi!." Büyük paralarla, "büyük yıldızlar" transfer edildi, "ümit dağıtan açıklamalar" dağlar gibi medyanın TV ekranlarına ve spor sayfalarına yığıldı, şimdi "başlar duvara çarpmaya" ve "gerçekler mırıldanılmaya" başlandı!. "Alınan bir beraberlikten sonra" mutad basın toplantısına gelmeyecek, gazetecilerden kaçacak kadar "kendisini kaybeden" ve "bir duygu yumağı içinde" kimbilir belki de "içine içine gözyaşı döken" Rıdvan''la Fenerbahçe takımının "nerelere kadar gideceğine dair" kuşkular, gerçi "çok önce başlamıştı" ama, ön plana "Fenerbahçe Kulübü içinde menfaatlar - hizipler çatışmasının adamları olarak bilinen ve görünen" bazı "eski futbolcuların, futbol yorumcularının ön plana çıkması", sorgulamayı geciktirdi ve hedefini şaşırttı! "Bizi çekemiyorlar... Bizi yıkmak istiyorlar... İpleri başkalarının elinde..." savunmasıyla "karşı atağa geçen" Rıdvan''a ve Aziz Yıldırım''a sorulması gereken "asıl sorular" hemen hemen hiç sorulmadı! Şimdi ben soruyorum: Rıdvan Dilmen, "Fenerbahçe gibi büyük bir takıma, iddiaları çok büyük bir ekibe hocalık yapacak teknik ve taktik bilgiye sahip midir? Bu konuylardaki eğitimi nedir?" Rıdvan Dilmen, "Böyle geniş ve yıldızlarla dolu bir ekibe, yeterli idmanı verecek bilgi donanımına sahip midir?" Rıdvan Dilmen, "Dünyanın dört bir yanından gelen, ayrı dilleri konuşan, ayrı gelenekleri olan, ayrı eğitimler almış insanlara hocalık edebilecek kadar sosyolojik, psikolojik ve pedagojik bir altyapıya sahip midir?" Rıdvan Dilmen, "futbolculuğunda yaşadığı ve yaşattığı çarpıklıkları hocalık dönemine taşımamak için" ne gibi bir "eğitimden ve terapiden geçmiştir?" Rıdvan Dilmen, "hangi altyapı, hangi tecrübe ve hangi kariyerle, Türkiye''nin en büyük kulüplerinden birinin trilyonlar harcanan takımının başına getirilmiştir?" Rıdvan Dilmen, "küsen, kızan, öfkelenen, susan, konuşmayan, bazen tam aksine durmadan konuşan, aklına her geleni söyleyen, bu yüzden de sık sık çelişkilere düşen" görüntüsüyle, Fenerbahçe gibi bir kulübü "gerçekten" iyi temsil etmekte midir? Bu sorulara "uzmanları" başka sorular da ekleyebilirler? "Takımın durumunu analiz ederek", Rıdvan Dilmen''in "bu takıma neleri verdiğini, neleri veremediğini" bilimsel olarak ortaya koyabilirler! Ve "ortaya koydukları" bu tablo üzerine de "yeni yeni sorular" sorabilirler! İşte, "asıl tartışılması gerekenler" bu sorulardır ve "bu soruların cevaplarıdır!" "Rıdvan gerçeğinin sorgulanması" bu düzeyde yapılmadığı sürece, Rıdvan''ın da, Fenerbahçe''nin de "sorunları bitmeyecek, tersine artacaktır!." Elbette ki, "bu sorulara ve bu soruların benzerlerine" cevap vermeleri gerekenler önce Rıdvan Dilmen ve sonra da başkan Aziz Yıldırım''dır! Vermezlerse, veremezlerse, "sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacaklardır!" "Sorumluluk" onlarındır; "Rıdvan bir tanedir" diyen Ali Şen''in değil. Zira "Ali Şen''in ranseymanı", Rıdvan''ın "artılar kefesine değil, eksiler kefesine konulacak" cinstendir!. Rıdvan Dilmen, "üzerine düşen bu gölgeden kurtulmak zorundadır!." Ve bunu yapmalıdır!

