Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, "Şampiyonlar Ligi grup kur''alarının çekilmesinden sonra", grup hakkında fikrini soran gazetecilere dedi ki: "Zaten hangi kur''ayı çekersek çekelim, gazeteciler hemen ''şeker gibi kur''a'' diyorlar, bu defa bari biz söyleyelim. En güçlü gruba düştük. Galatasaray elinden geleni yapacaktır. Evet, şeker gibi gruba düştük." Elbette ki, "daha şanslı ve daha iyi bir kur''a ve grup bekleyen" bir teknik adamın "karşısına, üç güçlü takımın çıktığı belli olunca" ortaya koyacağı tepkiler "türlü-çeşitli olabilir!." Ama, "kendi görüşlerine saygı gösterilmesini bekleyenlerin", asgari olarak "başkalarının da fikirlerine saygı göstermeleri" gerekmez mi? Bir grubu ya da kur''ayı "Ahmet" başka türlü, "Mehmet" başka türlü, "Hasan" başka türlü, "Hüseyin" başka türlü değerlendirebilir, yorumlayabilir! Birinin ve mesela Fatih Terim''in "şanssız" ya da "zorlu" gördüğü bir kur''ayı ya da grubu, bir başkası "şanslı" ya da "iyi" görebilir yorumlayabilir!. Elbette ki, "Milan''lı, Chelsea''li, Herta Berlin''li bir grubu, Galatasaray Teknik Direktörü "güç" bulabilir, "zorlu" görebilir ve "yorumlarını da buna göre yapabilir!." Ama, gazetecilerin "kur''adan hemen sonraki ilk sorularına", başkalarına "taş atarak başlaması", onun "hâlâ zaman tünelinde kaldığını", yani "geçmişi yaşamaya devam ettiğini" göstermez mi? Evet, açık-seçik söylüyorum ki, "Galatasaray şeker gibi bir kur''a çekmemiştir!." Amma... Fatih Terim için, yani "Milan''lı, Chelsea''li, gruba düşen" Galatasaray''ın teknik direktörü için bu kur''a "çok şanslı bir kur''adır!." Ve bu grup "şeker gibi bir gruptur!." Zira, "Galatasaray bu grupta ilk ikiye giremez ve çeyrek finale kalamazsa", kimsenin Galatasaray''a da, hele hele teknik direktörüne de "söyleyeceği pek birşey yoktur" ve olamaz!. Amma... "Galatasaray gerçekten şeker gibi bir kur''a çekip, şeker gibi bir gruba düşse idi" ve futbol bu ya "bu gruptan çıkamasaydı" Galatasaray için de, hele hele Fatih Terim için de "çok ama çok şey söylenirdi" ve "haklı olarak" da söylenecekti!. Bir adım daha ileri gidelim: "Böyle bir gruptan çeyrek finale çıkmak", bir teknik adam için "antrenörlük hayatında" eline geçebilecek "çok nadir fırsatlardan biri" değil midir? Stefan Zweig''in "Tarihte Yıldızın Parladığı Anlar" adlı kitabına lâyık bir "fırsat geçmiştir" Fatih Terim''in eline!. "Bu fırsatı" iyi kullanmalıdır!. "Kariyerini Avrupa standartlarına çıkarmak için" bu fırsatı da kullanamazsa, Terim daha ne kadar zaman bekleyecektir? "Böyle bir fırsat" acaba bir daha eline geçecek midir? "Birilerine taş atacağına", bunları düşünebilse ve "ona göre konuşabilse idi", Fatih Terim "Şampiyonlar Ligi''ne atılan ilk adımda" hem çok daha iyi yapmış olur, hem de "öğrencilerine" bu ilk adımda "büyük moral aşılardı!." Terim, görülecektir ki, "bundan sonra" bu grupla ve bu gruptaki maçlarla ilgili olarak "daha çok konuşmalar yapacak", değişik yorumlarda bulunacaktır!. Ama, "ilk günün açığını kapatması zor" hem de çok zor olacaktır. Evet, kur''a, Fatih Terim namına "şeker gibi" bir kur''adır!. Galatasaray için de "iyi bir kur''adır!." Zira, "Galatasaraylı futbolcular" da, bu maçlarda, daha "kolay bir grupta yaşayacakları stresi yaşamadan" oynayacaklardır! Milan''la, Chelsea ile, hatta Herta Berlin''le yapılacak maçlarda "kaybetmek", onlara "eleştiri oklarının çevrilmesine" belki sebep olacaktır, ama işte o kadar!.. "Kolay" denilen gruba düşüp "kaybetmek" ise onlara çok daha pahalıya mal olacak ve çok ağır "eleştiriler" getirecekti! Üstelik, Milan ve Chelsea''ye karşı, Galatasaray "Manchester United ve Juventus gibi" iki devle "başabaş" oynamış, "birini elemiş, ötekisini de eleme fırsatını, belki Fatih''in büyük hatası ile kaçırmış" bir rakip olarak çıkacaktır! Galatasaray "bu gruptan çeyrek finale çıkma şansına sahiptir!" Yeter ki, önce Fatih Terim, sonra da talebeleri "bu başarıya inansınlar!." Ve de "şeker gibi" kur''anın gereğini yapsınlar!. Kim bunlar? Fenerbahçe''nin "iki Aziz''i arasındaki savaş", bildiri ve açıklamalardan öteye, "gazetelere verilen sayfa sayfa ilânlarla" da devam etmiş ama "bizim haberimiz olmadı!." Zira "ilânların çıktığı sayfalar" sadece "İstanbul baskılarında varmış!." Gerisinin de üstünü, "anlı şanlı medyamız duymadığı, görmediği ve konuşmadığı için" kapattığından, haberimizin olmasına da imkân kalmamış. Taa ki, Dünya Gazetesi''nde "Nezih Demirkent ağabey''in sütununun altında çıkan "üç-beş satırlık haberi okuyana kadar!. O "üç-beş satırdan öğrendik" ki, "Aziz Yılmaz, bazı spor yazarlarını da ağır şekilde itham etmiş!." Kim bunlar? Aziz Yılmaz gibi "Fenerbahçe''de kuş uçsa haberi olan bir grup liderinin açık seçik suçladığı" bu spor yazarları kimler? "Gerçekten" spor yazarı mıdırlar, yoksa "bir sabah tepeden inme spor yazarı yapılanlardan" mıdırlar? "İşin iç yüzünü öğrenmek için" İstanbul''da "inandığım" birkaç kişiye telefon ettim, konuştum!. Ortaya bir başka "ilginç iddia" da çıkıverdi!. İddia şu: "Rıdvan''ı Fenerbahçe''nin başına Aziz Yıldırım değil, bir spor servisi müdürü ile Fenerbahçe''yi yazan bir spor muhabiri getirdi!." Başkan''ı "ikna", hatta "mecbur ettiler!." O da, "evet" dedi ve uyguladı!. Doğru mu, bilmem!. Ama, kaynağım "öyle atan ve tutan cinsten değildir!." Ve de ne derler; "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!." Fenerbahçeli spor yazarları, futbol yorumcuları için "bir-iki yıldır" çok ilginç iddialar ortaya atılıyor!. "İddialara" doğru dürüst cevaplar da gelmiyor!. Adeta "evet doğru" dedirtecek bir "sessizlik" hüküm sürüyor!. Bir başka iddia "daha" enteresan: "Bunların bir bölümü Ali Şen''den, bir bölümü de Aziz Yıldırım''dan işaret alıyor" ona göre "yazıyor, yorumluyor, eleştiriyor, övüyorlar!." Doğru mu? "Bunca ağır itham ve isnatlara karşı" ses ve soluk çıkmadığına göre, şimdi çıkıp da nasıl "değil" diyebiliriz? "Mesleğimiz" ne hale geldi, ortada!. Acaba Türkiye Spor Yazarları Derneği yönetim kurulu ne yapıyor?" "Sorunlar ve İlkeler Komitesi" neler yaptı, hangi kararlara vardı? "Böylesine çirkin iddia ve isnatlara muhatap olan" mesleğimiz için yapacağımız birşeyler yok mu? "Satılık adamlar" damgasını yiyenler ve "seslerini sedalarını çıkarmayanlar" daha ne kadar aramızda "spor yazarı" diye oturacaklar, dolaşacaklar ve yazacaklar? Allah aşkına bir bilen varsa, çıksın söylesin!. Söylesin de bilelim; "eğer böyle gidecekse" kendimize "yeni bir meslek seçelim!." Az daha unutuyordum!.. TV''lerde, gazetelerde gördüm ve "mesleğim adına" utandım!. Gazetelerde ve TV''lerde "spor yazarı" etiketiyle "baş köşeye oturtulan" bir eski" futbolcu, "Bu futbolcunun meneceri benim" diye ortaya çıkıp, "bir başka menecerle" herkesin önünde kavga ediyor "Basketbolcu alıp-satan" TV proğramcıları, "maç yorumcuları ve anlatıcıları" olduğunu biliyorduk, şimdi buna "spor yazarı" futbolcu simsarları da eklendi!. Bizler ise, "yani gerçek spor yazarları" yazarıyla-çizeriyle, fotoğrafçısıyla, muhabiriyle, derneğiyle, merneğiyle hâlâ ve hâlâ uykudayız!.. "Arada bir söylenen ninnileri" dinliyor ve "mışıl mışıl uyuyoruz!." İnşallah, "bu ninnilerle, bir gün gelir büyürüz!." Ondan bile ümidim yok!. Kafaya bakın!.. Trabzonspor Başkanı''nın "en büyük destekçilerinden olan" bir meslekdaşımız yazmasa, inanmazdım!. Ama o yazdığına göre, "mutlaka" doğrudur!. Mehmet Ali Yılmaz, "Bir santrfora ihtiyacım var, alınmalı" diyen teknik direktör Ahmet Suat Özyazıcı''nın bu önerisine "Trabzonspor maçlarda rakip ceza alanına girebiliyor mu ki, benden santrfor istiyorlar?" diyerek karşı çıkmış!. "Meslekdaşımız" da, Başkan''ın "bu teşhisinin doğru olduğunu" yazıyor!. İşte, yıllardır "karşı çıktığımız kafa" bu kafadır!. Bir "büyük kulüp, bu kafa ile yönetilmez!." "Trabzonspor gibi bir kulüp, bunca desteğe, bunca taraftara, bunca oyuncu transferine rağmen, hemde kendi sahasında rakip ceza alanına giremeyecek kadar korkak oynuyorsa" bunun suçlusu bellidir: Teknik heyet!. Peki, "bu teknik heyeti", hem de "Zaman tünelinden adam çıkarmayın, ununu elemiş, eleğini duvara asmış eski hocalar artık hatırlarda kalsınlar" diyerek "kendilerini uyaranlara karşı", adeta "inat eder gibi", kim iş başına getirdi, kim iş başında tutuyor? Bugünkü Trabzonspor Başkanı, bugünkü Trabzonspor yönetim kurulu değil mi? Şimdi, bu başkanın, bu yönetimin, teknik adamı "Takım rakip ceza alanına giremiyor?" diye eleştirmesi, üstelik de hâlâ seyretmesi ne demek? Ayrıca, bir teknik adam "Benim santrfora ihtiyacım var" diyorsa yönetimin yapacağı iki şey vardır: "Param var, santrforu alacağım" ya da "Param yok, santrforu alamam" demek!. "Bu takımın santrfora ihtiyacı yok" deme hakkı, başkanda ve yönetimde olabilir mi? "Doğru bir teknik direktör seçilmişse", elbette yok!. Amma... "Kimsenin inanmadığı" bir teknik direktör seçimi yapılmışsa, elbette ki Başkan''ın da çıkıp "Benden ne hakla santrfor istiyorlar" demek hakkı doğar!. İyi de, bizim de o başkana sormak hakkımız doğmaz mı: "Bu teknik adamı getiren ve hâlâ iş başında tutan sen değil misin?" Bir başka yorum!.. Şampiyonlar Ligi kur''a çekiminin ilk şoku: "Çok zor ve belki de en zor gruba düştük!." Milan... Oooooo!. Chelsea... Buuuuuuuuu!. Herta Berlin... Eh, işte!. Önce hemen söyleyelim, "Milan; bakmayın siz büyük bir sürprizle ve beklenmedik şekilde geçen yıl şampiyon olmasına", bilinmelidir ki; bir "Juventus''tan güçlü değil!." Chelsea''ye gelince!.. "Fenerbahçe''nin beğenmeyip attığı Högh, bu takımda direkt oynuyor. Acaba, Galatasaray''da olsa "direkt" oynar mıydı? Ya da, Galatasaray Högh''ü alır mıydı? Bu işin bir yanı... Bir başka yanı ise şöyle... Galatasaray "üçüncü torbadan kur''aya girdiğine göre", ilk ikiler değişmeyecek, Galatasaray hangi gruba düşerse düşsün "üçlü bir zor ve güçlü grup" yapacaktı!. "Tıpkı" Arsenal gibi... Hatta, "tıpkı" dördüncü torbadan giren Parma galibi Glasgow Rangers gibi!. Elbette "Spartak Moskova ve Bordeaux''nun bulunduğu grup" daha "kolay görünüyor!." Ama "sadece" görünüyor!. Acaba gerçek öyle mi? Lazio - Bayern Leverkusen''li, Barcelona - Fiorentina''lı, Borussia Dortmund - Feyenoord''lu, Manchester United - Marsilya''lı, Real Madrid - Porto''lu, Bayern Münih - PSV Eindhoven''li gruplar "sanki" daha azı mı zor? Şu gruba bakın: "Barcelona - Fiorentina - Arsenal!.." Ya şu grup: "Bayern Münih - PSV Eindhoven - Valencia - Glasgow Rangers?" Söyleyin bana kolay grup var mı? Galatasaray ve Fatih Terim "kendi gruplarına Glasgow Rangers düşmedi" diye dua etsinler!. Bence, Chelsea''den çok daha "iyi futbol oynuyor" ve çok daha güçlü Rangers!. Maçlar başladıktan sonra, "ne dediğim" daha iyi anlaşılacaktır! Galatasaray için "zor maçlar var!." Ama "hangi gruba düşse" zor maçlar olacaktı! Galatasaray, Ali Şen''in sıcağı sıcağına "Galatasaray gruptan çıkamaz" şom ağızlılığına rağmen, "turu geçebilecek" güçtedir! Bunu da, Ali Şen gibi düşünenlere rağmen, herkese gösterecektir! Sevilla''dan mesaj!.. Dünya Atletzim Şampiyonası "bir-iki yarış ve şampiyon dışında" çok tat vermedi!. Ama "gene" de seyre değerdi, nitekim de "keyifle izledim!." "Ana spor" atletizmin "kötüsü bile", insana keyif veriyor, zevk veriyor, heyecan veriyor!. Çok ülkenin "atletizm ekipleri" ise adeta "Babil Kulesi gibi!." "Dünyanın her tarafından" insan var!. Beyazı, sarısı, siyahı!. Kimse "o orada doğmuş, bu burada" diye bakmıyor, "vermiş yeni nüfus cüzdanını ve pasaportunu" kendi bayrağı altında koşturuyor. "Devşirme atlet istemiyoruz" diye bayrak açanlar bilmem ne düşünüyorlar, bu bir!. İkincisi, TRT''miz hâlâ ve göz göre göre, hem de israrla, mesela "6.60 - 6.65, 6.55 dolaylarında atlayışlar yapan" uzun atlayıcıları "7 metre civarında atladı" diyecek kadar "bilgisi ve gözleri zayıf" kişilere, "bu büyük şampiyonları neden anlattırır?" Sevgili kardeşim Hıncal Uluç "öfkelenmekte" hem de "çok öfkelenmekte" haklı galiba!. TRT "koca bir çuval inciri önümüze getiriyor" ama, "o koca çuval inciri berbat etmemek için" ise, hiç de titiz davranmıyor; olur mu? Futbolculara duyurulur!.. Okuyucularım telefon ediyor, faks çekiyor, mektup yolluyor!. Hepsinde aynı dilek!. "Transfer ayında yüzlerce milyarı, hatta trilyonları ceplerine indiren futbolcular, teknik direktörler, deprem felaketzedelerine adeta şov yaparak çok sembolik yardımlarda bulunuyorlar! Neden dişe dokunur bir yardım yapmıyorlar? Hiç mi yürekleri sızlamıyor?" Tabii, "gerçekten kazandığıyla orantılı yardımda bulunan" futbolcular ve teknik adamlar varsa, sözümüz onlara değil!. Ama "bir süpermarketten doldurduğu bir sepetlik malzeme ya da mal ya da gıdanın arkasında poz verip, resim çektirenlere" söyleyecek sözümüz var: Hadi, "doğru dürüst bir yardım yapmıyorsunuz", bari şov da yapmayın!. Kaptan Hagi!.. Fatih Terim''i alkışlıyorum!. Rapid Wien maçında Hakan Şükür''ün sakatlanıp çıkmasından sonra, kaptanlık pazubendini "kendi eliyle Hagi''nin koluna taktığı için!." Hagi, "bunu çoktan haketmişti!." Galatasaray da, "çoktan Hagi''nin kaptanlığını bekliyordu!." "Bu büyük futbolcu", Galatasaray''da adeta yeniden doğdu!. Hagi''nin de, Okocha''nın da, Amokachi''nin de "ilk geldiği" haftalardı!. Fenerbahçeliler Okocha için, Beşiktaşlılar Amokachi için "En büyük bizde... Hagi''ye baston lâzım... Emeklilik için Galatasaray''a geldi" diyorlardı!. Okocha''nın gidişi, Amokachi''nin bitişi, buna karşılık Hagi''nin giderek "büyüyen" futbolu ve "keyif veren, büyüleyen oyunu" işte ortada!. Rapid Wien maçı dolayısıyla, özellikle Avusturya basınının ortaya attığı "Saviçeviç mi, Hagi mi?" kıyaslamasının da "Saviçeviç adına tam bir hezimetle" bittiğini, gene hep birlikte gördük! Galatasaray Hagi''ye çok şey verdi!. Hagi de Galatasaray''a!. Hagi, Galatasaray''a yakışıyor!. Galatasaray forması da Hagi''ye!.. Ya kaptanlık? Hagi zaten yıllardır Galatasaray takımına maçlarda "fiilen" kaptanlık yapıyordu! Şimdi iş, resmiyet de kazandı! Hagi Şampiyonlar Ligi''nde de Galatasaray''a çok şeyler kazandıracaktır! Keşke Okocha da Fenerbahçe''ye, Amokachi de Beşiktaş''a "aynı şekilde hizmet edebilselerdi!." Korumayın bunları!.. Futbolu da, futbolculuk mesleğini de, sporculuğu da, dürüstlüğü de "erozyona uğratan", gençlerimize "çok kötü örnek olan" bu "sözde" şöhretleri korumayın!. "Maradonalar''ı nasıl korumamak" gerekiyorsa, "Tanju''ları, nasıl korumamak" gerekiyorsa, "Oktay''ları da korumamak" gerek!. "Bütün ikazlara rağmen", kimselere kulak vermeyen, "Süleyman Seba gibi" bir "tecrübe abidesini bile dinlemeyen", hep yanlış adımlar atan, "sporculara ve gençlere kötü örnek olan" Oktay''ları korumamak gerek!. Taaa ki, "burunları iyice sürtülene", doğru yolu görene "islâh nefs edene" ve "gerçekten dengeli ve dürüst" birer sporcu olana kadar!. Elbette, her insan gibi Oktay''ın da "yanlış yapma, bunalıma düşme hakkı" vardır!. Ama, bunun da "bir sınırı" vardır!. Başkalarının da "tahammül sınırı!." Oktay, "bu sınırı çok aşmıştır!." "Kulübüne döneceğine dair" haberler çıkıyor!. Temenni edelim ki, "aklı başına gelmeye başladı!." "İyi golcü olmak" elbette kolay bir şey değildir!. Ondan önce; "aslolan, iyi insan olmaktır!" Sonra "örnek sporcu olmak" gelir!. İşte, "en zor olanı budur!." Oktay "bu sınavı da geçerse", görecektir ki, "en yetenekli golcülerden biri" olarak, omuzlardan inmeyecektir! Bilmem, "bu gerçeği" anlamaya başladı mı? İnşallah!. Garip bir adam!.. Kompleksli olması "devamlı" olarak her konuşmasında, her yazısında "Ben yaptım, ben ettim, ben başardım, ben söyledim" demesinden belli!. Attığında mangalda kül bırakmayan ve "futbolu, uluslararası futbolu Türkiye''de en iyi ben bilirim" diyen de kendisi!. Şimdi de çıkmış diyor ki: "Şampiyonlar Ligi son olarak Fenerbahçe''nin katıldığı yıl oynandı. Şimdi bu oynanan Şampiyonlar Ligi değil, Avrupa Ligi!." Hımmm!. Demek istiyor ki; "Şampiyonlar Ligi''nin son senesinde, benim başkanlığını yaptığım Fenerbahçe vardı, ondan sonra Şampiyonlar Ligi bitti... Galatasaray bu ligde oynamıyor, Avrupa Ligi''nde oynuyor!." Aslında "kendini yüceltmek", Galatasaray''ın başarısını "Şimdi ikinciler, üçüncüler, dördüncüler bile oynuyor" diye küçültmek isterken, farkında değil, "Galatasaray''ı büyütüyor!." Zira, "gerçek ortada" ki, "Bugünkü şekliyle Şampiyonlar Ligi, geçen yıllarkinden çok daha zorlu!." Zira artık "sadece o yıl bir Avrupa ülkesinde şampiyon olmuşlar değil", Avrupa''nın "en güçlü bütün takımları bu ligde oynuyor!. Keşke adı "Avrupa Ligi olsa!." Ama, Ali Şen''in aksine, UEFA "Şampiyonlar Ligi adını ve logosunu muhafaza ediyor!." Vay cahil UEFA yöneticileri vay!. "Doğruyu görmek için", Ali Şen''e neden sormuyorlar, acaba?

