"Sorumluluk taşıyan" insanlar, hele "devletle ya da büyük halk kitleleriyle ilgili önemli makamlarda oturuyorlarsa", ağızlarından çıkacak sözleri "çok iyi tartmalı" ve ondan sonra söylemelidirler!. Mesela... Ülkenin "AB''ne üye adaylığının kabul edilmesinin an meselesi olduğu bir dönemde..." AB ülkelerinin bunca yıl nazlandıktan sonra, "bir büyük deprem felaketi üzerine" nazlana nazlana geldikleri bu noktada "Demokrasi - asker dengesine ve hatta MGK''na çektikleri dikkatimizi, üyelik şartları arasına koydukları bir sırada..." Pakistan''da askeri darbenin olduğu ve dünyanın "askeri darbelerle ilgili hassasiyetinin ortaya konduğu" ve bu arada Darbeci Generalin "Türkiye''deki uygulamaları incelediklerini" söylediği günlerde... Defalarca başkanlık yapmış olan ve bugünkü koalisyon hükümetinin ortaklarından olan bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp da "Darbeyi önledik" diyemez!... "Dememişse", bunu tekzip etmek için nerede ise "bir hafta" bekleyemez!.. Mesela... Deprem yardımları konusunda çok hassas olan Batı Dünyası ortada iken ve Türk hükümetleri "deprem yardımlarını yerine ulaştırma ve dağıtma konusundaki kuşkuları" bir türlü giderememişken.. Deprem bölgesinde 10 binlerce insan ve binlerce aile gelen kışa ve bastıran yağmura karşılık "iskân sorunlarını yaşamaya devam ederken..." Bir bakan çıkıp da "IMF''den gelen deprem yardımlarını memur maaşı ödemek için kullandık..." diyemez!. Derse bunun bedelini "o makamdan ayrılmakla ödemek zorundadır!." Eğer o ayrılmıyorsa "Başbakan gereğini yapmak", eğer "o istifa etmek istiyorsa" Başbakan da "kabul etmek" zorundadır!. "Uygar ülkelerde" çark böyle işler, "büyük hata yapan" bedelini öder!. "Öder" ki, bir daha "böyle hata yapacaklar da böyle bir bedel ödeyeceklerini bilirler" ve "hata yapmamaya dikkat ederler!." Devlete ve halka karşı "saygının ifadesi", sorumluluk taşımanın ciddiyetidir bu!. Mesela... Bir Futbol Federasyonu Başkanı, ne kadar sinirlenirse sinirlensin "kendini haklı ya da haksız eleştiren" medyaya, medya mensuplarına "sinkaf edemez!." Etmemelidir!. Etmişse bunun bedelini ödemelidir!. Mesela... Bir büyük kulübün başkanı, "hakem hatası olan" bir maçtan sonra ağzına geleni "TV kameralarına söyleyemez", hatta kendini kaybedip "Bu taraftarı, bu seyirciyi kimse tutamaz, sahaya iner" diyemez!. Derse, "olabilecek her büyük olayın sorumlusu ve tahrikçisi olacaktır!." Derse, "bunun bedelini ödemek zorundadır!." Mesela... Bir büyük takımın teknik direktörü, bir "uluslararası müsabakada" o müsabakadan önce kalkıp, " o ülkenin gümrüğünde bir gümrük memurunun yaptığı uygar almayan hareketi", takındığı "ilkel tavrı" öne sürerek basın toplantısı düzenleyip "Biz de Türkiye''ye geldiklerinde onlara göstereceğiz, gümrükçümüz şöyle yapacak, polisimiz böyle yapacak" diyemez!. Ülkesinde "patlamaya hazır bir toplumun olduğunu" unutamaz!. "Çıkabilecek, olayların sorumluluğunu" taa en başta kulübüne ve devletine yükleyemez!. Kendisini, kulübünü, ülkesini, ülke insanını, devletini "bir gümrük memurunun yaptıklarına karşılık verecek kadar küçük düşürecek" bir tavrın, bir ilkel "kısasa kısas anlayışının zebunu yapamaz!." Yapmamalıdır!. Spor adamının "rakiplerine göstereceği yer", ancak ve ancak "spor alanlarıdır!." İşte "Fatih Terim''in Chelsea''ye ne gösterecekse, göstermesi için" fırsat gelmiştir; yeri bellidir, saati bellidir!. Bu gece.. Ve Ali Sami Yen Stadı''nda!. Çıkarsın... Evire çevire, kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde ve "spor kuralları içinde" yenersin!. Ve de, "spora yakışan, sana yakışan, kulübüne yakışan, ülkene, devletine ve ülke insanına yakışan bir şekilde" ne göstereceksen göstermiş olursun!. Bütün Avrupa TV''leri senden ve takımından "sitayişle bahseder!." Bütün Avrupa yazılı basını, spor sayfalarından "senden ve takımından söz eder!." "Sporcu" böyle gösterir!. Böyle de göstermelidir!. Hadi bakalım kolay gelsin!. Göster kendini Fatih Terim!. Gösterin kendinizi Galatasaraylı futbolcular!. Gösterin kendinizi "sportmen" Galatasaraylı seyirciler!. Gece bu gecedir, fırsat bu fırsattır!. Hodri meydan!.

