Türk insanına "resmen ve alenen" etik anlamında rüşvet veriyorlar!. Türk insanına "resmen ve alenen" sportif anlamda şantaj yapıyorlar!. "Cep telefonunun rakip firmaya ait sim kartını iptal et, bizimkini al, sana maç naklen yayınlarını ucuz seyrettirelim!. Taksit yapalım!. Yoksa, vereceksin benim talep ettiğim parayı!. Taksit maksit de yok!." Bu nedir? "Cine - 5''i seyrettiğin dekoderi getir!. Bundan böyle Cine - 5''i seyretme!. Sana maç naklen yayınlarını ucuz izlettireyim, hem de taksit yapayım!. Yoksa, benim istediğim parayı vereceksin!. Taksit maksit yok!." Bu nedir? Teleoncuların "istedikleri parayı veremeyecek, hiç olmazsa peşin veremeyecek" binlerce insan, onbinlerce insan, "bu etik rüşvete, bu sportif şantaja zorunluluk sebebiyle boyun eğecek" ve "istenileni yapacak!." Fenerbahçe''yi, Galatasaray''ı, Beşiktaş''ı, Trabzonspor''u ve diğer takımları seyretmek uğruna!. Ben "onurlu" bir insanım!. Üstelik, "istenen parayı, hem de peşin olarak ödeyecek" mali gücüm de var!. Ama, "Türk insanının onurunu ayaklar altına alan" böyle bir sistemi uygulamaya koydukları için, "bu sistemden vazgeçene kadar" ben Teleon''a "abone olmayacağım!." Alsınlar, "naklen verecekleri maçları, başlarına çalsınlar!." Bugüne kadar, "maç naklen yayınları konusunda da, İstanbulspor''da şöhretli oyuncuları tasviye etmeleri konusunda da, Teleon patronajının kararlarından yana" tavır koymuştum!. "Bana göre" haklı idiler!. "Telsim''in futbolumuza yaptığı sponsorluk katkısı" konusunda da, "karşı çıkan" Bakan Fikret Ünlü için "yazmadığımı bırakmamıştım!." Amma... Bu defa "öylesine büyük bir yanlış yaptılar ki!." Ellerindeki "maç naklen yayınları gücünü" öylesine yanlış ve haksız bir yönde kullanmaya kalktılar ki, "onlara boyun eğmeyi" onuruma da, insanlığıma da yediremem, yediremiyorum!. "Bu sportif şantajın, bu etik rüşvetin" Ticaret Hukukumuza, Rekabet Kanunu ve yönetmeliklerine "uyup uymadığına" elbette "Türk Mahkemeleri karar verecek!." Elbette, "bu uygulamadan zarar görecek olan" müesseseler, haklarını korumak için "gerekeni yapacaklar!." Ama, "halkın haklarını korumakla yükümlü olan", halkın sesi durumunda olan "benim anlı şanlı medyam", bu "çirkin pazarlık" konusunda neden susup oturuyor? Bu sorunun cevabını "ben biliyorum!." Medyaya ve meslekdaşlarıma saygımdan "yazmak istemiyorum!." Bu sorunun cevabını, okuyucularım da, eğer "medya ilişkilerini yakından izliyorlarsa" kolaylıkla bulabilirler! Bulanlar, bulamayanlara anlatsınlar!. Ben "Teleon''a abone olmayacağım!." Taaa ki, "bu çirkin ve yanlış çark durana ya da durdurulana kadar!." Bu ülke "paranın herşeyi yapacağı ve herkese boyun eğdireceği" bir ülke olmayacaktır! Onurlu her insan, "bu çirkin pazarlığa" tavır koymalıdır! Koymalıdır ki, bundan sonra kimse teşebbüs etmesin; edemesin!. Görünen köy!.. Klavuzu "dibek dövücünü hınk deyicisi" olanların sonu "aynen" Beşiktaş''ın ve Trabzonspor''un sonu gibi olur; olmaya da devam edecektir. Zira, "dibek dövücünün hınk deyicileri" gerçekleri söylemezler, yazmazlar!. Böylece "önce kendilerini", sonra "dibek dövücüyü, daha sonra da "taraftarı ve camiayı" aldatırlar!. Ve de, "mumları" işte böyle "Haifa ve Hamburg maçlarına kadar ancak yanar!." Kimse kızmasın, gücenmesin!. Feldkamp Beşiktaş''ı aldatmıştır, aldatmaya da devam etmektedir! "Hans kafalı" Briegel ile Beşiktaş "bir arpa boyu" ileri gidemez! Briegel "fizik gücü olarak" tam bir "Rambo futbolcu" idi, ama "zekanın en ufak bir parıltısından yoksun olduğunu" her maçta belli ederdi! Nitekim, "İki Hapoel Haifa maçı" Briegel''in "ne olduğunu" ortaya koydu! "Tribünde oturup", yüzbinlerce markı cebine indirecek olan Feldkamp''ın "Beşiktaş''a ne kadar faydalı olacağı ise" hiç belli değil! "Toshack''ı ve Toshack''ın kurduğu takımı yıkmak için", Feldkamp''a destek verenlerin "şimdi hangi çıkmazın içinde kıvrandıklarını" görüyoruz! "Toshack''ın adamı" olduğu için yerden yere vurulan Selami, takımın en iyisi!. Açıkça görülüyor ki, Del Solar ve Ohen de bu takımda oynasa, Beşiktaş Hapoel''i "çok rahat elerdi!." Seyredin maçın kasedini tekrar tekrar, "Oyuna Mehmet girdikten sonra değil, Ersen Martin girdikten sonra" Beşiktaş "gol pozisyonları bulabildi!." Beğenmedikleri, "alay ettikleri" Ersen "gol ataklarında en faydalı ve en tehlikeli adamdı!." Söyleyin bakalım; İki Haifa maçının birinde Ertuğrul santrfor oynadı, ötekinde stoper!. Beşiktaş''a "santrfor oynadığı maçta mı, yoksa stoper oynadığı maçta mı daha faydalı oldu?" Ya, yere göğe sığdırılamayan Ayhan ne yapıyor? Aslında "bu konuda yazacak çok şey var" ama, "Haifa maçları herşeyi ortaya koydu"; daha fazla uzatmaya ne hacet!. Şampiyonlar Ligi''nde oynayan Toshack''ın Beşiktaş''ına bakın, bir de "ilk defa Avrupa Kupalarında oynama hakkını kazanan" Haifa''ya elenen Feldkamp''ın takımına!. Ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız!. Trabzonspor''un durumu ise daha kötü!. Hamburg gibi "sıradan" bir Alman takımına "hezimetle" yenilip dönen bordo-mavili takım, "Dibek dövücünün hınk deyicilerinin bütün gayretlerine rağmen" ne halde olduğunu ortaya koydu!. Takke düştü, kel göründü!. "Kendi takımına inanmadığı ve güvenmediği, Perugia karşısında eleneceklerini zannettiği için" Hamburg''u seyretmeyen ve "böylece gafletlerin en büyüğüne düşen" bir teknik adamın Alman takımı önünde ve "tam 180 dakika yan toplardan gelen gollere mani olamaması", koskoca Trabzonspor''un nasıl bir "teknik adam fakirliğine terkedildiğini" çok iyi gösterdi. "Bunları görmek ve eleştirmek için", bu iletişim çağında "Trabzon''da oturmanın şart olduğunu düşünecek ve söyleyecek kadar" dar bir görüşün esiri olanlara "inanmaya devam ettiği sürece", Trabzonspor Başkanı Mehmet Ali Yılmaz ve yönetimi, bugüne kadar düştüğü yanlışından çok daha büyüklerine de saplanıp kalacaktır! Açıkça görülüyor; "Bu takım kadrosu ile Hamispor olmaktan öteye gidemez!" Oldu olacak, bu takımın "teknik direktörlüğünü de Hami''ye versinler" olup bitsin! Kimbilir, belki de çok daha iyi olur!. Bu takıma, "çok iyi bir golcü, orta sahada çok iyi bir adam, defansı yönetecek çok iyi bir libero şart!" Bunlar alınmazsa, Trabzonspor "geçen yılki çizgisini bile" bulmakta zorlanacaktır! Lig yeni başlıyor, gerçi geç oldu ama, yine de "bu eksikleri tamamlama imkânı var!." Mehmet Ali Yılmaz, "bu eksikleri tamamlayacak" adımları atmalıdır!. Trabzonspor''u küçültmeye hakkı yoktur! Artık "bırakıp giderim" blöflerini de kimse yutmuyor! Şimdi zaman "Ya başaracaksın, ya başaracaksın!." zamanı... Aksi halde, "olağan genel kurulda" onu başkanlıkta kimse tutamaz! "Hınk deyicileri" bile!. Yanlış anladı!.. Rıdvan''a dedik ki: "Çok konuşma, az konuş, çok iş yap!." O yanlış anladı; küstü, kimseyle konuşmuyor!. Olmadı!. Fenerbahçe gibi bir kulübün "canı gibi baktığı" futbol takımının teknik sorumlusu "ifratla tefrit arasında gidip gelen bir saat rakkasına benzeyemez!." İfrat da, tefrit de, ne Fenerbahçe''ye, ne Rıdvan''a fayda getirir! Rıdvan orta yolu bulmalı; "küsmemeli, az ama öz konuşmalıdır!." Rıdvan, bilerek ve isteyerek, "bu büyük sorumluluğun altına girmiştir!" Başarılı olmak zorundadır! Başarılı olmak için de elinde "hâlâ büyük kozlar vardır!" Bu kozlarını "zamanında ve yerinde kullanabilirse" başarılı da olacaktır! Ama, "kozlarını biliyor mu, iyi seçebiliyor mu"; işte orada şüphem var!. Rıdvan, "bir an önce moral bakımından, ruh sağlığı bakımından toparlanmalı, kendine gelmelidir! "Bugünkü halet-i ruhiye ile" koca bir ligi götüremez! Rıdvan, medyadaki eleştirilere ve yazılara karşı dirençli ve dayanıklı olmak zorundadır! "Bunlar", en başarılı, en ünlü teknik adamlar için bile yazılmıştır, yazılmaya devam edecektir! Elbette, Rıdvan yazılanlardan ve söylenenlerden etkilenebilir, etkileniyordur da!. Ama, "bu etkilenişi mutlaka ve mutlaka kontrol altına almalı", itidalini hiç ama hiç kaybetmemeli, Fatih Terim''in düştüğü büyük yanlışa düşmemelidir! Medya ile, medyanın önde gelenleri ile "polemiklere girmek" ona hiç bir şey kazandırmaz, aksine çok şey kaybettirir! Biliyorum, "şu anda dostunu düşmanını ayırt edecek durumda değil!." Ama bilmelidir ki; "dostları, düşmanlarından çoktur!." Onun başarılı olmasını isteyenler, "istemeyenlerden çok fazladır!" Onun için "moralini bozmamalı, küsmemeli" ve işine bakmalıdır! Elinde "güçlü bir kadro var!" Ve "başarı" Rıdavan''ın avuçlarının içinde bulunuyor! "Eline hakim olamazsa" talih kuşu uçar gider!. Hem de bir daha yakalanmamak üzere, taaa Kaf Dağı''nın ardına!. "Kapa avucunu" Rıdvan, talih kuşu uçmasın!. Hukuk Kurulu ne yapar? "Stadlarda küfürü ve tribün terörünü önlemek için", özellikle TSYD Kupası''ndaki Fenerbahçe - Galatasaray maçından sonra "çok müsait bir hava yakalanmıştı!" Ne yazık ki, Futbol Federasyonu "bu müsait havadan yararlanarak yelkenlerini dolduramadı" ve gereken "yönetmelik değişikliklerini" yapamadı. Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy''un "hakem seminerinde", hakemlere karşı yaptığı konuşmada "şunları yapın" dediği hususların "önemli bir bölümü" yönetmeliklere yansıtılmadı! "Hakemlerin maçı tatil edip edemeyecekleri" ortada kaldı! "Mevcut yönetmeliğin bu yönde olduğuna" işaret etmekle iş bitmiyor!. O yönetmelik maddesi o kadar kötü yazılmış ki, Hakem Dernekleri Başkanı''nın "çok haklı olarak" söylediği gibi "o maddeden hakemlere, ne olursa olsun maçı tamamlayın talimatı çıkıyor!." Ne yapsın hakemler? Sonları Serdar Çakman gibi mi olsun? Kulüplere "bu yönetmeliğe aykırı hareket edildi" diyerek, itiraz yolu mu açılsın? Bu federasyonun "Hukuk Kurulu" ne yapar? "Yıllardır futbol ve yönetmelik hukukçuları" neden "susar otururlar?" Onlar "spor sahalarında anlaşmazlıkları azaltsınlar" diye mi, o koltuklarda oturuyorlar, yoksa "yeni yeni sorunlar çıkarmak için mi?" Futbol Federasyonu Başkanı''nın söylediği yönde, "ilgili maddeyi çok kolay anlaşılacak ve uygulanacak şekilde" yeniden yazsanız ya!: Sonra da "resmiyet kazanması için" ne gerekiyorsa yapsanız ya!. "Guguk Kurulu" olmak yerine "Hukuk Kurulu" olsanız ya!. Ne bekliyorsunuz? Buyrun size bir okuyucu mektubu!. Akhisar''dan veteriner hekim Kefayettin Öz yazıyor: "Federasyonun aldığı küfür eden seyircinin takımının maçını 24 saat sonra seyircisiz yeniden oynatma kararına, bizim gibi amatör sporla uğraşanlar kuşku ile bakmaktadır. Takdir edilen bu karar aslında küfürü arttırabilir. Düşünebiliyor musunuz; mesela Karşıyaka-İzmirspor oynuyorlar ve şampiyonluğa yakın olan Karşıyaka 3-0 mağlup! Karşıyaka seyircisi maçın durdurulmasını ve ertesi güne bırakılmasını sağlamak için neler yapmaz? Seyircisiz de olsa, yeni bir ümit imkânı bulacaktır takımı! Seyirci bunun için küfür temposunu arttırmaz mı? Eğer Federasyon küfür edilen maçı, iptal eden hakemin kararına saygı göstererek, küfür eden taraftarın takımını "hükmen yenik saymazsa", sıkışan ve zora giren takımların taraftarlarına "küfürle" maçı ertesi güne bırakma hakkı vermiş olmaz mı?" Buyrun bakalım, Federasyonumuzun Başkanı Haluk Ulusoy ve arkadaşları!. Buyrun bakalım, Hukuk Kurulu''nun anlı şanlı üyeleri!. "Spor okuyucuları bile", konuyla "sizlerden daha fazla ilgili" galiba!. Hiç olmazsa "üzerinde" düşünüyorlar, tartışıyorlar!. "Nutuk atıp" unutmuyorlar!. Hakemlerin yanlışı!.. Mevsim başında, ligler başlamadan oynanan özel turnuvalarda, hazırlık maçlarında takımlar, teknik diröktörler ne yapar? Bol bol oyuncu denerler, taktik denerler, tertip denerler!. Böylece "oyuncuları forma sokar", taktiklerini ve tertiplerini oturturlar! Peki, "bu özel turnuvalar ve maçlar" hakemler için neye yarar? Mevsim başında "maç paralarını ceplerine koymaya" mı, yoksa "forma girmeye" mi? Yoksa.. Yoksa.. Değişen bazı kaideleri "çalacakları düdüklerle" bol bol denemeye mi, FIFA''nın, Federasyonun, Merkez Hakem Komitesi''nin hakemlere verdiği talimatları" ciddi olarak ve "yerinde uygulamaya" ve "bu uygulamalara alışmaya" mı? Elbette "bu özel maçlar" hakemlerin "bunları yapmaları, yeni talimatlara alışmaları için" biçilmiş kaftandır! Ama, bizde tam tersi yapılır!. Hakemler, özel maçlara "Aman çocukları sıkmayayım, takımları üzmeyeyim, yöneticilerin ve medyanın şimşeklerini üzerime çekmeyeyim, ne şiş yansın, ne kebap misali idare edeyim gitsin" zihniyetiyle çıkarlar! "Yeni uygulamaların denemeleri" liglere, resmi maçlara kalır ve de kıyamet kopar!. Çünkü "her hakem", verilen talimatlardan, yeni kaidelerden değişikliklerden "kendine göre" hisseler çıkarır!. "Biri düdük çalar, öteki çalmaz!." "Biri kart çıkarır, öteki çıkarmaz!." Ve de, futbolcular, teknik adamlar, yöneticiler, kulüpler birbirine girer! Bu film de, yıllardan beri "oyuncuları değişerek" vizyonda kalır!. İşte "yeni" FIFA talimatı; hakemleri aldatmacaya hemen kart çıkacak!. Mevsim başı maçlarını seyredenler söylesin; "Bir tek kart çıktı mı?" "Arkadan müdahalelere, mutlaka kart çıkacak!:" Mevsim başı maçlarını seyrettiniz; "Kaç tane kart çıktı!" "Bu hazırlık maçlarında" hakemlerimiz "kart gösterselerdi", Trabzonsporlu Selim "Hamburg maçının daha başında iki kartla oyundan atılır mıydı?" Ya, hakemler kart gösterince, kıyametleri koparan teknik adamlar ve yöneticilere ne demeli? Bakın Avrupa''ya; elin oğlu kimsenin gözünün yaşına bakmıyor! Dün Trabzon''un başına gelenler, yarın Galatasaray''ın ve Fenerbahçe''nin başına gelirse, kimse şaşırmasın! "Orada kartlar", kaideler spor için çıkıyor, bizde ise "korkudan ve eyyamcılıktan dolayı" çıkmıyor! Bu nasıl kafadır? Müthiş bir teklif!.. Tabii, ben gazetelerin yalancısıyım!. Spordan sorumlu devlet bakanımız Fikret Ünlü, kendisine konuşma ve "Türk sporuyla ilgili görüşlerini anlatma imkânı veren" bir yemekli toplantıda "ciddi ciddi" demiş ki: "Milli Takım Teknik Direktörü Mustafa Denizli''ye söyleyeceğim, bundan sonra milli takımı kart görmeyen futbolculardan kursun!." Haberi okuyunca, nerede ise "yazlık şapkam kafamdan uçacaktı!." Ve böyle "müthiş bir teklifin sahibi" sopr bakanı, Ripley''in ünlü "ister inan, ister inanma" kitabına lâyıktı! Türk sporunun "bunca" önemli konusu varken, "Anaokulları Karması kurulursa düşünebilecek bir öneriyi", hem de ciddi ciddi Futbol Milli Takımı Teknik Direktörüne yapabilmek için belliydi ki, "Fikret Ünlü" olmak gerekiyordu!. Bir hususu daha ilave etmek zorundayım: Milli Takım Teknik Direktörüne, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı tarafından yapılacak bu teklifi görünce, benim de aklıma başbakanlara bir teklif yapmak geliyor: "Lütfen böyle müthiş buluşları yapabilecek kadar ileri görüşlü insanları spordan sorumlu devlet bakanı yapmayın! Aksi halde gülmekten boğulma vakaları artabilir!" Ve de çok daha "ciddi" bir soru: "Sayın bakan, milli takıma kimleri seçeceği konusunu Mustafa Denizli''ye bırakın da, asıl yapmanız gereken görevlere bir bakın! İkinci Lig kulüplerine biraz nefes aldıran maç naklen yayınları konusunu hiç mi duymadınız? Kuzum siz, iş yapmak için mi, yoksa gazetelere haber olmak için mi bakan oldunuz?" Bravo!.. Galatasaray''ın büyük başkanı Faruk Süren "Biz akıllı transfer yaparız, medyadaki bazı kişiler istiyor diye transfer yapmayız" buyurmuşlar! İyi de, teknik direktör Fatih Terim, neden haftalardır "transfer" diye dört dönüyor? Acaba "transferi medyadaki bazı kişiler" mi, yoksa "eksiklerini çok iyi bilen" teknik direktör mü istiyor? Gazete sayfalarına "yabanı transfer" konusunda "30''da sıfır çekti" başlığı ile düşen "tek Galatasaray Başkanı Faruk Süren''dir!." "Transferi bilen ve iş bitiren" bütün yöneticileri "takımından eleyen" ve "işi acemilere teslim ederek" yüzüne gözüne bulaştıran ilk ve tek Galatasaray Başkanı da Faruk Süren''dir! Ben Engin Atay''ın yerinde olsam, hemen oturur, "satış rekorları kıracak" bir kitap yazardım: "Hem gülün, hem ağlayın; Faruk Süren Galatasaray''da neler yapmış, anlayın!." Biliyorum, Engin kardeşim "Galatasaray''da olan bitenin dörtte birini bile yazmıyor!." Galatasaray çok daha büyük yaralar almasın ve "herkesin ağzına ciklet olmasın" istiyor!. Hayali stad projeleri, Hakan''dan Ueslei''ye kadar transfer trajedilerine, hacizli-icralı ama yüksek maaşlı yönetimlere kadar "çok malzeme var" sevgili Atay''da!. İnanıyorum ki, kitap çok satar, sevgili Engin''e çok para kazandırır, hatta ödüller bile aldırır! Tanburacı "Ali Şen''i yazmıştı"; neden Atay, Süren''i yazmasın?

