Pascal Nouma'nın yorumculuğuna ses çıkarmayanlar, Marcus Merk'e isyan ettiler; işte "marka değerimizi belli eden" kıstas!.. Ortada, Fenerbahçe ve Milli Takımın kaptanlığı yapmış bir futbolcuya "düğününe sevdiği eski bir Fenerbahçe Başkanını çağırmaması için" çok ağır psikolojik baskı yapan bir Fenerbahçe Başkanı var; ama bir iki yorum dışında, bu çirkin olayı seyreden bir spor medyamız da var ortada; işte "marka değerimizi belli eden" bir başka kıstas!... İşine gelmeyen haber ve yorumları yazanlara, "Ahlâksızlar" diyecek kadar kendinden geçen Galatasaray Başkanı'na "böyle açıklamalar yapmayı bir daha aklına bile getirtmeyecek" bir tepkiyi gösteremeyen spor medyamız ve meslek kuruluşumuz da ortada; işte "marka değerimizi gösteren" bir başka kıstas daha!.. "Doğru" bir haber yazdığı hâlde, Hürriyet Gazetesi'nin Spor Müdürü'ne "ağır küfürler eden" bir Basketbol Federasyonu Başkanı'na karşılık, "Gaziantep olayında, canım hakem çok yanlış kararlar vermiş olsa da, hiç onu yaralayacak bir madde atılır mı" diyenlerin, hem de "haklı" olarak diyenlerin, "Canım bir gazetede çok yanlış ve doğru olmayan bir haber çıksa bile (ki, haber dosdoğru) sövülür mü" diyemedikleri bir spor medyası da var ortada; işte "marka değerimizi gösteren" bir başka kıstas!.. Dahası, yapılan şikâyet sonrası, Genel Merkez Yönetim Kurulu'nda görüşülen alınan kararla "adeta alay edilircesine", birileri(!) tarafından "iyice sulandırılıp" yayınlanan sözüm ona bir açıklama ile "geçiştirilmeye çalışılan" bu olayın, Derneğimiz ve Dernek Başkanımızla ilgili "ciddi" iddiaların ortaya çıkmasına sebep olduğunu görmezden, duymazdan gelen bir meslek camiamız var; işte "marka değerimizi ortaya koyan" bir kıstas daha. Toplantıda "Basketbol Federasyonu Başkanı, iddia edilen küfürleri etmemiş, sadece 'b.yı alırsınız' demiş" diyerek, şecaat arz ederken sirkatin söyleyip, "uzun yıllar ekmeğini yediği gazetenin ve onun spor müdürünün hakkını savunması" gerekirken, "para aldığı federasyonun başkanını korumaya çabalayan" ve böylece "Basketbol Federasyonu'ndan hizmet karşılığı aldığı paranın hakkını veren" bir başkana sahip TSYD'nin, büyük çoğunluğu "tepkisiz" üyeleri de, "marka değerimizi gösteren" bir başka kıstas değil mi?.. Dahası, Ankara Şubesi'nde olanlara ve iddialara "şube kongresi öncesinden başlayarak" seyirci kalan, geçen hafta ise "üç yöneticisinin istifası" ve birkaç yöneticisinin de "istifalarının ceplerinde olduğunu" açıklaması üzerine, tam tersini yapmaya çalışarak Ankara'ya "istifa edin" diyen ama Ankara Şubesi'nden gelen "çok sert istifa mesajını" da yiyip yutan bir Genel Merkez Yönetimi var karşımızda; işte "marka değerimizin nelere düşürüldüğünü gösteren" bir kıstas daha!.. Sıkı durun, "benden duyun" ve de şu "şaşkınlığa" bakın; bir yandan Şube Yönetimine "İstifa edin" diye baskı yapan, bir yandan da aynı yönetime, "iddialarla ilgili olarak" Derneği "Maliye'de ve mahkemelerde temsil yetkisi ve vekâlet veren" bir Genel Merkez Yönetimi ile karşı karşıyayız!.. Ankara Şubesi yönetimi, Genel Merkez'e gönderdiği mesajda bas bas bağırıyor; "Maliye Denetçisi'nin Denetim Raporu'nda bizim yönetimimize suç atfeden tek cümle yok, aksine suçumuzun olmadığını yazıyorlar. Sahte fatura meselesinde de, dergimize alınan reklamlarda 8 üyemize verilen yüzde 25 komisyonlarda da suç unsuru yok. 8 üyemize 'aldığınız paranın KDV'sini ödeyin' tebligatı var, o kadar. Ortada ciddi olarak sadece, bunca yıldır sürüp gelen 'tek kasa sistemimizi' kabul etmeyen ve 'Ankara ayrı işyeridir' diyerek, 'Genel merkezimizin kestiği faturaları yok sayıp' yeniden vergi tahakkuku yapan, gecikme cezası koyan bir Maliye Denetçisi'nin raporu ve ona karşı bizim açtığımız davamız var, kararı yargı verecek, böyle bir tablodan 'bizim suçlu olduğumuzu çıkarak' istifamız için baskı yapan bir Genel Merkezle karşı karşıyayız" diyor; ama Genel Merkez "gene" susup oturuyor; bu nasıl bir kaos?.. Neden Genel Merkez, "Maliye Denetçisi'nin raporunun esaslarını" açıklamıyor; neden "Ankara Şubesi'nde kan davası hâline gelen" olayın, Dernek'te de "iyileşmeyecek" bir kansere dönüşmesinin önünü kesmiyor?.. Ankara Şubesi yönetimi "haklı" ise, ki, Genel Merkez'e gönderdikleri zehir gibi açıklamaya göre, "haklılar", Şube üyelerinin "100'e yakını da onlara hak vermiş", peki, buna karşılık Genel Merkez ne yapıyor?.. Neden Başkan'ının "hizmet karşılığı" para aldığı Basketbol Federasyonu'nun Başkanı kadar bile korumuyor şubesini; işte "marka değerimizi ortaya koyan" bir başka "müthiş" kıstas daha!.. Ankara Şubesi "istifa ederek" onurlu bir iş yaptı; ama Genel Merkez yönetimi hâlâ koltuklarına yapışmış oturuyor; öğreniyoruz ki, Ankara Şubesi'nin istifasını sağlayan istifacı arkadaşlarımızın bazıları da "bu karanlık tablo ortada iken", istifalarını geri alıp, koltuklarına dönmüşler; alkışlar!.. Demek, Türkiye Jokey Kulübü'ne profesyonel danışmanlık yapan, Basketbol Federasyonu ile iliş kileri ortada olan bir "TSYD Başkanı'nı hazmediyorlar", hazmedebiliyorlar; afiyet olsun!.. Ama ben hazmedemiyorum ve de günlerdir, kendi kendimle hesaplaşıyorum; bunca yıl yönetimlerinde bulunduğum, tüzük taslakları hazırladığım, tüzük kongrelerinde onca uğraş verdiğim, meslek ve dernek kimliği için bütün bir ömür mücadele ettiğim bu dernekten ben de mi acaba sevgili kardeşim Hıncal Uluç gibi istifa etsem?..