Forbes Dergisi, "WEB sitesi" ve diğer yayınları ile dünya iş âleminin en itibarlı yayın organlarından biridir ve "Dolar milyarderlerinin dergisidir."
Her yıl, "Dünya iş alemi ile ilgili" listeler yayınlar; "Dünyanın en zenginlerinden, en büyük şirketlerine, dünyanın en güçlü 100 kadınından, dünyanın en pahalı ya da en iyi iş yapılabilecek şehirlerine kadar!.."
Son listesi, "Dünyanın en değerli 20 kulübü" oldu ve bu listenin başında Real Madrid yer aldı. İkinci sırada Barcelona, üçüncü sırada Manchester United, dördüncü sırada Bayern Münih vardı!..
"2013-2014 sezonunda futbol kulüplerinin mali durumları incelenerek yapılan" listeye, 8 İngiliz, 4 İtalyan, 3 Alman, 3 İspanyol ve 1 Fransız kulübü ile beraber, bir de Türk kulübü girmişti; Galatasaray!..
Forbes Dergisi, "bir önceki sezona göre geliri 16 milyon dolar artarak 220 milyon dolara ulaşan" Galatasaray Kulübü'nü, "294 milyon dolarlık" bir değer biçerek listesinin 20'nci sırasına koymuştu.
Ve bu Galatasaray, sezonun başından beri, "paraları ödenmediği için kaçıp giden" onca oyuncudan sonra, kalanlara "antrenman boykotlarına rağmen" 3.5 aydır ödeme yapamayan, "isyan çıkınca", o da tümüne de değil sadece "gidebileceklerinden endişe edilen" 2-3 oyuncusuna ve de ancak "1.5'ar aylık ödeme yapabilen" bir kulüp durumuna düşürülmüştü!..
Daha da acısı, Euroleague CEO'su Jordi Bertomeu'nun "Bu haliyle bu kulübün erkek basketbol takımı Euroleague'de oynayamaz" açıklamasına muhatap olmuştu!..
"Galatasaray Genel Kurulu beni ibra etti" diye övünen Ünal Aysal'ın ve de "ondan sonra görevi devralan" Duygun Yarsuvat'ın ve yönetimlerinin "Dünyanın en değerli 20 kulübü arasına giren" Galatasaray'ı düşürdükleri durum buydu ve "bu iki başkan" hâlâ TV ekranlarında, gazete sayfalarında birbirleriyle "kayıkçı kavgası" yapıyorlardı!..
Son yıllarda üst üste kadınıyla, erkeğiyle Galatasaray'a "Türkiye şampiyonlukları, Türkiye Kupaları, Euroleague şampiyonlukları getiren" bir basketbol şubesi vardı ortada.
Ona, "durumu toparlayabilecek 3-5 milyon dolarlık bir sponsor bile bulunamamıştı", zira "Ünal Aysal, "kişisel tepkisi ve fiyaka gösterisi uğruna", erkek basketbol takımını, "sponsorunun görüşünü bile almadan" şampiyonluk maçına çıkarmamış, bir çuval inciri berbat etmişti.
Hiç olmazsa "bu yürekler acısı tabloyu ortadan kaldıracak" birkaç milyonluk bir sponsorluğu, şirketlerinden birine yükleyebilir, "kulübüne ve kulübünün basketboluna yaptığı büyük kötülüğün bedelini ödeyerek", camiadan özür dileyebilirdi. Ama "kendisini ülkenin en tanınmış insanları arasına sokan, hatta Avrupa iş alemindeki tanınmışlığını ve itibarını kat kat arttıran" kulübüne, "bu desteği bile çok görmüş", her şeyi yüzüstü bırakıp, gitmişti.
Gazete haberleri arşivlerde duruyor; sonra da "alay eder gibi" ve de "özetle" demişti ki; "Evet basketbol takımına sponsor olabilirdim ama camia 'Ucuza kapattı' diyebilirdi, onun için yapmadım!.."
Ya, Duygun Yarsuvat Yönetimi'nin basketbolla ilgili yöneticisi olarak TV ekranlarında her gün boy gösteren Cem Kınay "bugün" nerelerde; birdenbire yok oluverdi. Sevgili ve sevimli yönetici, Jüpiter gezegenine bir turistik gezi mi yapıyor, yoksa orada 10 yıldızlı bir otel açmanın hazırlıklarına mı gitti?..
Bilmem ki, "3-5 milyon doları bir araya getiremedikleri için, dünyanın en değerli 20'nci kulübünün basketbolcularının Euroleague'nin kapısının önüne bırakılmasından" dolayı yüzleri kızarıyor mu?..
Bu konuda hiç mi Aziz Yıldırım'dan ders almıyorlar; yazıklar olsun hepsine!..
Göztepe!..
Göztepe, nihayet "içinden gelen bir başkan ve onun kurduğu bir yönetim buldu"; hak ettiği hedefin ilk adımını gerçekleştirdi, PTT 1. Lig'e çıktı. Başkanıyla, yönetimiyle, teknik kadrosuyla, futbolcularıyla, taraftarıyla, emek ve destek verenleriyle tebrikler, tebrikler, tebrikler!..
İnanıyorum ki, "ikinci adım" da gecikmeyecek; merhaba Süper Lig!..
Zira, inanç var, "başarılı yeni yönetimden öncekilerin" ne yazık ki "yabancılaştırdıkları camia-kulüp birlikteliğinin sinerjisi var", para var, plan var, proje var, hedef var; neden olmasın?..
Yıllar sonra, "aynı ligde buluşan Göztepe-Karşıyaka'nın "Atatürk Stadı'nın tıklım tıklım doldurarak rekorlara imza atan" dillere destan rekabeti de yeniden başlıyor"; dostça, kardeşçe olması dileklerimizle!..
Büyük Altay!..
Göztepe çıkarken, Altay düştü; Üçüncü (Aslında 4'üncü) Lig'e düştü!..
Altay'ı "Altay yapan" büyük ailelerden kopuş, yavaş yavaş bu gidişi hazırladı, "yönetimlere gelen başkanlar" ne yazık ki, Altay'ın "büyüklüğüne göre", giydikleri elbisenin kendilerine çok bol geldiğini anlayamadılar; hizipleşmelerle, iç kavgalarla "bugünü hazırladılar!.."
Şimdi "Büyük Altay", gidenlerin alacaklarını almak için "gelirlere koydurdukları tedbirleri çözecek" ve kulübü "hiç olmazsa düşülen ligde tutabilecek" başkan arıyor, yönetim arıyor; yoksa gidiş İzmirspor gidişi; Amatörlük ve BAL Ligi!..
Çok yazık!..
Bucaspor!..
Büyük ve örnek bir "alt yapı hamlesi ile", ligleri birer birer atlayıp, Süper Lig'e çıkan, ama "bir teknik adamın transfer dengesizliklerine 'hayır' diyemeyen yöneticilerin büyük hatası ile", kaldıramayacağı bir borç yükünün içine düşüp, tekrar PTT 1. Lig'e düşen Bucasspor da, çok zor durumda!..
"İç anlaşmazlık sonucu" alt yapıya büyük emeği geçen yöneticisinin "Altınordu'nun futbolunu sahiplenerek" bırakıp gitmesiyle de iyice sarsılan Bucaspor, şimdi "İkinci Lig'e düşmemek için" çırpınıyor ama durum kritik!..
"Düşerse", tekrar gelmek çok daha zor; yazık!..
Neden?..
İzmir'de "yarına ümitle bakan" iki kulüp var; Göztepe ve Altınordu; ikisinin de sahipleri "ne yapacaklarını biliyorlar, mali imkânları var"; alt yapı ve tesis konusunda "çağdaş düşünüyorlar" ve gereğini yapıyorlar!..
Karşıyaka sallanıyor, "mali durum" iç açıcı değil, hiç değil. Bucaspor'un durumunu özetledim. Rahmetli Metin Oktay'ın kulübü "koca" İzmirspor "çoktan" gitti...
1.5 saat ötedeki Akhisar'ın takımı Süper Lig'de oynarken, İzmir'in takımlarının durumu bu!..
Neden? Bu sorunun cevabı; "Küçük olsun, benim olsun" zihniyeti!..
İzmir "bu kadar profesyonel takımı" kaldırmıyor, kaldıramıyor; "birleşmeler olmalı" ama "kimse yanaşmıyor!.."
"Birleşerek ayağa kalkmak, zirveye oynamak varken", tam aksine "bölünerek, rekabeti düşmanlığa dönüştürerek, borçlar içinde sürünmek" İzmir futboluna damgasını vuruyor.
Böyle gelmiş, böyle gidecek!..
Şiddet "böyle" önlenir mi?..
Gazete haberini okuyunca, tüylerim diken diken oldu. Yer önemli değil, iki Galatasaraylı arkadaş, TV'de "Akhisar Belediyespor-Galatasaray maçını seyrettikten sonra" sokağa çıkıyorlar ve "galibiyetin sevincini yaşıyorlar", el çırpıyor ve "Cimbom" diye tezahürat yapıyorlar, İki kişi onlara hücum ediyor, görüntüler var ve çok açık. İki genç bıçaklanıyor, bıçaklanıp yere düştükten sonra tekmeleniyorlar, hastaneye kaldırılıyorlar. Birinin "hayati tehlikesi" var.
Saldırganlar hakim önüne çıkarılıyorlar; "tutuksuz yargılanma kararı" ve adliyeden ellerini kollarını sallayarak çıkıyorlar. Sporda şiddet "böyle" mi önlenecek; "özel kanunlar" bunun için mi çıkarıldı?..
"Lokum çalanlar" tutuklanıyor, "adam bıçaklayanlar" serbest; insanın aklına "Adaletin bu mu dünya" şarkısı geliyor!..