Garip bir ülke olduk, çıktık, vesselam!. Nereye baksan, "fısıltı gazetesinin yaydığı" çirkin iddialar, iftiralar, karalamalar, zırvalamalar!. Ve de garip bir millet olduk, çıktık, vesselam!. Bugüne kadar onlarcası, yüzlercesi, binlercesi "bu tip iddia ve iftiranın" belirli kişiler, çevreler tarafından çıkarılıp, "menfaat çatışmalarında kullanıldığını ortaya koyduğu halde", hâlâ ve hâlâ bunlara inanıyoruz, daha da önemlisi "inanmakta yarışıyoruz!." Ve de garip bir medya olduk çıktık, vesselam!. "Fısıltı gazetesinin yaydığı" bu tip iddiaların, "bir telefonla dahi mumları sönecekken", yazarıyla, çizeriyle, üst yönetimiyle, alt yönetimiyle hemen hemen "hepsini doğru kabul ediyor" hatta manşetlere oturtuyor, sonra da "yorumlar, makaleler döktürüyoruz!." Bunun adına da "gazetecilik" diyoruz!. Vay... Vay... Vay... Ve de... Vah... Vah... Vah... Elbette ki "ekonomimiz, siyasetimiz" bu tip iddia ve iftiraların nasıl istilasına uğramışsa, sporumuz da payını ve nasibini alıyor! İşte sonuncusu!.. Neymiş efendim; "Birileri bu sezon Galatasaray''ı şampiyon yapmamakta sözleşmiş" ve "bu sözleşme de uygulamaya konulmuş!." "Fısıltı gazetesinin yaydığı" bu çirkin iddia, hemencecik "Galatasaray''ın futbol patronu" Fatih Terim''in kulağına gitmiş!. O da gazetecilere "Kimse tevessül etmesin, yakarım ha!." demiş. Ve de "haberlerden yorumlara sıçrayan" iddiayı "ciddiye alan" bazı yazarlarımız da devreye girmekte gecikmemişler: "Hımmm!. Sakın ola ki kimse böyle birşeye tevessül etmesin, sonra Fatih Terim onları yakar!" Buyrun bakalım, biraz da "burda yakın!." Öyle bir "kuyruklu yalan" ki, neresini, nasıl düzeltelim, bunca tecrübemize rağmen, şaşırıverdik! Bir defa, "kim bu sözleşmeyi" yapanlar? Gerçi, Rıdvan''la Cemil Turan bir-iki hafta önce "İlk amacımız Galatasaray''ı şampiyon yapmamak" dediler ama, onlar bunu "birer Fenerbahçeli olarak" söylediler; sözleri "Fenerbahçe yönünden" bir anlam taşıyordu! Güçleri ancak "Fenerbahçe''yi şampiyonluğa ulaştırarak, Galatasaray''ı şampiyon yapmamaya yetebilirdi!" "Fenerbahçe''yi şampiyon yapamazlarsa, Galatasaray''ın şampiyonluğunu önleyecek bir güçleri" olabilir miydi; hayır! Tabii, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım''ın da durumu aynıydı! Beşiktaş''ın, Trabzonspor''un ve diğer kulüplerin de "Galatasaray''ı şampiyon yapmamak için sözleşme yapmaya pek niyetlerinin olması" mümkün değildi! Olsa olsa, Beşiktaş ile Trabzonspor "kendi takımlarının şampiyon olması için" mücadele edeceklerdi ve de ediyorlardı; işte o kadar! Demek ki, "Galatasaray''ı şampiyon yapmayacak sözleşme" başkalarına aitti!. Kime ait olabilirdi? Mesela, Federasyon Başkanı Halûk Ulusoy, Ceza ve Tahkim Kurulları Başkanları ile Merkez Hakem Komitesi Başkanı Hilmi Ok "bir araya gelip" böyle bir "sözleşmeye sözlü ve gizli olarak imza atmış olabilirlerdi!." Ve de, "Onlar, kurullarına da böyle bir sözleşmeyi tasdik ettirmiş olabilirlerdi!." Sonunda da, "hakemler maçlarda", Ceza ve Tahkim Kurulları "disiplin uygulamalarında" Galatasaray''ı yakabilirlerdi!. "Galatasaray''ı şampiyon yapmamanın" en garantili yolu "bu kişilerin aralarında yapacakları böyle bir sözleşme" değil miydi? Eeee!. Doğrusu ya, "böyle bir kararın alındığına, uygulamaya geçildiğine, Galatarasaray''ın Gaziantepspor''a mağlup edilmesi ve Fatih''e ceza verdirilmesiyle ilk adımların atıldığına dair" söylentiler, Fatih Terim''in kafasına girdiğine ve "oradan da gazete sayfa ve sütunlarına yansıdığına göre", şimdi oturup, "bütün bunlara kahkahalarla gülmemiz gerekirken", yazı yazmaya biz de katıldık! Şimdi "eğri otursak dahi" doğru konuşalım! "Eğer bazı Galatasaraylılar bu çirkin dedikodulara inanıyorlarsa", şimdi onlara sormak gerek: "Geçen yıllarda da aynı şekildeki dedikodulara" bu defa Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar inanıyordu! "O zaman bunlar doğru değildi ve çirkin birer dedikoduydu" da, şimdi "nasıl doğru olabiliyor?" Ya da tersinden okuyalım: "Bugünkü doğru ise, geçen sezonlardaki iddialar da mı doğruydu?" Yani, "bazı kişiler bir araya gelip, Galatasaray''ı şampiyon yapmaya söz ve karar vermişlerdi" de, Galatasaray "öyle" mi şampiyonluklara uzanmıştı? "Geçen yıllarda da kargaların bile güldüğü" bu iddialara inananlar vardı! Anlaşılıyor ki, "bu yıl da var ve olmaya da devam edecek!." Ne diyelim; yüce Allah akıl fikir versin!. Artık yazacağım!.. Uzun zamandır yazacaktım!.. Ama, "Bab-ı Âli, pardon İkitelli bu!." İnanıyordum ki, "çok kişi" yanlış anlayacak!.. Ama "artık" kim ne derse desin yazacağım!. Zira, "Sonuncu Mohikanları" yazdığım bir sayfada, "bu nitelendirmeyi çoktan haketmiş" bir "Sonuncu Mohikan" da yer almalı ve ona "özel başlık" açmalıyım!. Sezar''ın hakkı, Sezar''a!.. Sadık Söztutan''dan sözedeceğim!. Hem "spor müdürü" olarak!. Hem "spor yazarı" olarak!. Her yerde söylüyorum, onun için "artık" yazmakta da bir sakınca, görmüyorum: "İkisinde de gerçek bir son Mohikan!." "Spor proğramlarına, spor sayfalarına" bir bakınız!. "Bir-ikisini bir yana koyuyor" ama "çoğunluğu için" diyorum ki: "Hangi ilişkilerin içinde olarak, hangi taraflılıkla, hangi kulüpçülükle, hangi adamcılıkla yapıldıklarını" çok kolay anlarsınız! Söztutan, "bu menfaatçi, kulüpçü, ratingçi, tirajcı, ticari düzene" direnenlerden!. Biliyorum ki, sonuna kadar da direnecek! "Son Mohikan gibi!." Söztutan''ın "Spor bir hikayedir" sütunu ise, gençliğimin "Bütün Dünya" dergilerinde, bugün "Tavuk Suyuna Çorba" gibi kitaplarda okuduğum "enfes ve gerçek" olayları anlatıyor!. Üslûbu ile, "spor yazarlığını hikaye sayanlara", spor yazarlığı konusunda ders veriyor!. Yazar olmak!. Spordan anlamak!. "İkisini" genel kültürün, edebiyatın, sanatın uçsuz bucaksız potasında eritmek ve sonra "okuyuculara, izleyicilere sunmak!." İşte, "spor yazarlığında sonuncu Mohikanların yapmaları gerekenlere yaptıkları bunlar!." Teşekkürler Söztutan!. Dilerim ki, "yeni mohikanlar yetiştirirsin!." "Sonuncuların bir görevi" de bu olmamalı mı? Yürekten istemiyor muyuz: "Mohikanlar hiç bitmesin!." Not: Biliyorum, bir son mohikan daha var ama, yazmıyor! Yılda bir ya da iki yazısı çıkıyor, o kadar!. Neden acaba sevgili Söztutan? Neden Mazlum Uluç "son mohikanlar takımında değil?" Sonuncu Mohikan!.. Hagi''nin Prater''deki futbol resitali ve "gol solosu" üzerine, çok şey yazıldı, söylendi!. Avusturyalı spor yazarlarınınkiler dahil olmak üzere, "bütün bunların içinde" bir tanesi var ki, diğerlerinden hemen ayrılıyor ve "Hagi''yi en iyi şekilde anlatıyordu!." "O, sonuncu Mohikan!. Futbolun sonuncu Mohikan''ı!." Bu sözleri, Galatasaray Yöneticisi Mehmet Cansun söylemiş!.. Çok iyi etmiş!. Alkışladım!. Ortada "spor yazarıyım" diyen çok kişi dolaşıyor, yazıyor, hatta "güya" yazıyor, TV ekranlarında konuşuyor! Bir de, "bir gece önce" iş adamı, balıkçı, lokantacı, pazarlamacı, futbolcu, hakem, antrenör olarak yatıp, sabah "spor yazarı" olarak kalkanlar var! Sayfalarımıza "fanatizmi, adam kayırmacılığı, kongre kulüpçülüğünü getirenler!." Kavgayı, hakareti, sevgisizliği ve saygısızlığı getirenler!. "Tabii", istisnaları kastetmiyorum! Görülüyor ki, Mehmet Cansun "bir türlü dengede tutamadığı ve yalpaladığı" yöneticiliği bıraksa, Galatasaray "kötü" bir yönetici kaybedecek ama, spor medyası belki de "iyi bir futbol yorumcusu ve yazarı kazanacak!" Ne demektir; "spor yazarı?" "Sporu bir yazar gibi yazan!." "Bir zamanlar" evet evet böyle yazanlar, böyle konuşanlar" vardı! Muvakkar Ekrem Talû''lar, Pertev Tunaseli''ler, Halit Kıvanç''lar, Necmi Tanyolaç''lar, İslam Çupi''ler, Hıncal Uluç''lar, Kurthan Fişek''ler, Güneş Tecelli''ler, Attila Gökçe''ler, Talay Erker''ler, Doğan Koloğlu''lar, Ali Sami Alkış''lar, Zeki Çol''ler, Ümit Aktan''lar gibi!. "Dışardan gelenlerden" Turgay Renklikurt''lar, Yalçın Granit''ler, Erdoğan Şenay''lar gibi!. "Keyifle ve zevkle" okunan, her satırı "ayaklı kütüphaneler" denilen insanların "genel kültürle yoğrulmuş" yazıları; "yazarlıkla sporu nasıl ortak ettiklerini" ve bu ortaklığı "edebiyatın, cinasın, teşbihin enfes süslemeleriyle" nasıl doruklara tırmanabildiklerini ortaya koyardı! "Aramızdan" ebediyyen ayrılanlara Allah''tan rahmet diliyorum, yaşayanlara ve hâlâ yazanlara da "mesleğim adına" teşekkür ediyor, böyle yazmak isteyen gençlere de "ümidinizi kırmayın, devam edin" diyorum! "Benim anladığım ve anlatmaya çalıştığım" spor yazarlığı işte bu! Dedim ya, "Hagi, Monikanların sonuncusu" benzetmesini yapan, yapabilen bir Mehmet Cansun, "her yazıda özlemle beklediğim" bir spor yazarlığı "benzetmesi yapmakla", ilerisi için bana ümit verdi! Üzülerek belirtmekte yarar görüyorum ki; "mesleğimde de Mohikan''lar çok azaldı!." "Azalan Mohikan''lar" bile çoğunlukla "kendilerini, bugün sayfalarımıza, proğramlarımıza hakim olan" havaya kaptırıyorlar ve "spor yazarlığını" unutuyorlar!. Diliyorum ki, "kendilerinin spor yazarlığında son Mohikan''lar olduklarını hiç unutmasınlar!." Ve "hep öyle yazsınlar!." Diliyorum ki, "gençlere örnek olsunlar" ve "onları da böyle yazmaya zorlasınlar!." Ben... Ben... Ben... "Mesleğimi geri istiyorum!." "Son Mohikanlar", verin bana "aziz" mesleğimi!. Verin; ne olur!. Duymak istediğimiz ses!. Fatih Terim, Engin Atay''a demiş ki: "Galatasaray''daki ilk iki yılımız aşı dönemiydi. Üçüncü yıl çiçekler açtı. Bu sene meyvelerini toplayacağız!." "Yarınlar için" söylüyorum; "spor sayfalarımıza iyi yazacak bir yorumcu geliyor" galiba!. Terim devam ediyor: "Avrupa''nın altını üstüne getireceğiz. Bunu söylemek için bir hocanın futbolcusuna güvenmesi lâzım. Ben güveniyorum ve aslanlarımla beraber bunu herkese ispatlayacağız." Ve noktayı koymuş: "Daha önce finallere UEFA''nın davetlisi olarak gidiyorduk, bu defa davetsiz misafir olmak istiyoruz!" İşte, "yıllardan beri" Türk takımlarını çalıştıran teknik direktörlerden duymak istediğimiz "en önemli söz" buydu!. "En önemli hedef!." Elbette, her Türk gibi, Her Galatasaraylı gibi, her spor yazarı gibi, ben de "bu sözüm gerçek olmasını" istiyorum!. Ama, futbol bu!. Olmayabilir!. Şu veya bu engel çıkabilir! "Önemli" olan bir hocanın "bunu söylemesi!." Hem de "bir Türk Hocanın!." "İnançlı olmak", önce "beyinde kazanmak, kazanacağına inanmak" başarının yüzde 51''i!. Sonrası sahaya, sporcuya kalıyor!. Turgay Biçer''in "Doruk Performans" adlı kitabı "bu konuyu çok iyi anlatıyordu!." Bu kitabı bütün üyelerine hediye etmesini TSYD yönetiminden rica etmiştim; olmadı!. Futbol Federasyonu Eğitim Dairesi "Bu kitabı" bütün teknik adamlara göndermeli!. Terim "bu kitabı okudu mu", bilemiyorum!. Ama, "söyledikleri" ve "bu söylediklerinin neden söylendiği", işte o kitapta yazılı!. Terim''i Rapid Wien galibiyeti için kutlamıştım, ama "bu sözleri için" çok daha yürekten ve çok daha coşkuyla kutluyorum! Galatasaray, bu yıl Şampiyonlar Ligi''nde çok iyi işler yapacak! Yeter ki, bu inanç devam etsin!.. İsmet Sezgin!.. Okuyucularım bilirler; "bu sütunlara, spordan başka bir şey karıştırmam!." Bugün karıştıracağım!. Ama "gene" sporla ilgisi olacak!. Konu, İsmet Sezgin!. Benim için yılların "Baba dostu, İsmet Ağabey''i!." "Çok saygın" ve "rahmetli bir başka ünlü politikacının oğlu çıkıyor, İsmet Sezgin''e "çamur atıyor!." Gazetelere "Eşi ile İsmet Sezgin''in elele çekilmiş" resimlerini veriyor!. "Anlatmak, ima etmek istediği" şey apaçık!. "Çirkin ve iğrenç!." İsmet Ağabey''i nerede ise 40 yıldır tanırım!. Çok yerde beraber olduk!. Kokteyllerde, toplantılarda, meclis kulislerinde!. "Beraber yürürken", resim çektirirken, konuşurken "yakınlık duyduğu, sevdiği, kardeş gibi, oğul gibi, dost gibi kabul ettiği" kişilerin, erkek olsun, kadın olsun "elini tutar!." "Sevgiyle ve şefkatle!." Bir kokteylde, herkesin ortasında, poz vererek çekilen resimdeki "el elelik" de işte böyle birşey!. Bu el elelikten "başka anlamlar çıkarmak için", insanın "hem kötü niyetli, hem de İsmet Sezgin''i hiç ama hiç tanımayan" bir kişi olması gerekiyor! Sadece "İsmet Ağabey olduğu" için değil, Türkiye''nin "ilk spor bakanı" olduğu için de, "bu çirkin iftiraya" isyan ediyorum! Hem "ilk", hem de "Spor Bakanlığında bugüne kadar en iyi olmayı kimseye kaptırmamış" bir siyasetçidir, İsmet Sezgin! "Onu karalamak isteyenler", kendileri "karalanırlar!." Gerçek ortada değil mi; "karalandılar bile!." Doğrusu hangisi? Hemen hemen her gün oluyor ya!. "Son örnek", iyi örnek!. Aynı patronun, yani Aydın Doğan''ın iki gazetesi!. İkisi de "çok satıyor!." İkisi de, sporda çok iddialı!. İkisi de, spora trilyonlar akıtıyor!. Birinde haber: "Berti Vogts dalga geçti: Beşiktaş''ın kendisiyle ilgilendiğini söyleyen gazetecilere ''Bu beni sadece güldürür, hepsi bu. Beni rahat bırakın, yazacağınız başka bir şey yok mu'' dedi." Ötekinde haber: "Berti Vogts ''Şartlarda anlaşırsak, Beşiktaş''a gelirim'' dedi." Şimdi, "bu haberin hangisi doğru?" Bıraktım okuyucuyu, "sporla yakından ilgilenen" Aydın Doğan bu iki haberi okuyunca acaba "hangisine inanacak?" Birine mi? İkisine de mi? Yoksa, yoksa "hiçbirine mi?" Biliyorum ki; okuyucu "artık" üç ihtimali de "olabilir" diye karşılıyor! Spor medyamız adına ne kadar acı!. Olmadı, Doğan Ağabey!.. Meslek hayatımda tanıdığım "en ilkeli" ve "en sporcu" spor yazarlarından biridir, Doğan Koloğlu!. Ona "ağabey" derken, "içimde bu kelimenin hakettiği bütün anlamları" hissederim! Ama, cuma günkü Milliyet''te "Ünlü''ye mektup" başlıklı yazısını okuyunca "dondum, kaldım!." "Doping cezalı" Hasan Şaş''ın "Avrupa Kupası maçlarında oynatılması için Futbol Federasyonu Başkanı Halûk Ulusoy''un izin vermemesini"eleştiriyor ve "Onu, bakan Fikret Ünlü''ye şikayet ediyordu!." Fransa''dan ve İtalya''dan da "örnekler vererek", Ünlü''ye diyordu ki; "Durumu incelettir!." Yani... Yani; "Federasyon Başkanı hakkında soruşturma aç!." "Doping ve şike gibi" sporda "evrensel ve affedilmez" iki suçtan birinden "ceza almış" bir oyuncuya, "Avrupa maçlarında oynama izni vermedi" diye, "O başkan, Spor Bakanı''na şikayet ediliyorsa" ve bunu da "Doğan Koloğlu gibi" bir spor yazarı yapıyorsa, bize de herhalde "kalemlerimizi kırmak" daha da ötesi "fair play" denilen "büyülü rüyanın yerine", hadi üzerine basarak ve en hafif bir tabiri kullanarak söyleyelim; "Lümpen bir fanatizmin zincirlerini boynumuza geçirmek" kalıyor!. "Doping yapmış" çok ünlü futbolcuların, sporcuların "nasıl cezalandırıldıkları" ile ilgili onlarca, yüzlerce "örnek" ortada dururken, Fransızların ve hele hele "Makyavel''in torunları" İtalyan''ların "kirli örneklerini" öne çıkararak "Hasan Şaş''a izin verilmeliydi" demek, Doğan Koloğlu''na da, hele hele "onun geride bıraktığı bir ömürlük mücadeleye" hiç ama hiç yakışmadı!. "Şike ve doping!." Sporun "en büyük suçları!." Galatasaray "Rapid Wien''e Hasan Şaş''sız da üç attı!." Düşünebiliyor musunuz; "Hasan Şaş''a izin verilseydi", acaba Avusturya gazeteleri "Hagi resitalini mi, muhteşem Galatasaray''ı mı, yoksa dopingli bir oyuncunun oynatılmasını mı ön plâna çıkaracaklardı?" Evet, "kazanmak için, başarı için herşey mubahtır" diyenler vardır, olacaktır!. Hem de sayıları çok ama çok fazladır!. Ama, benim bildiğim, benim tanıdığım "Doğan Ağabey" onlardan olamaz! Hiç olamaz!. Herhalde, "dalgınlığına geldi!" Büyüklerin yarışı!.. Dikkat ediniz; "4 Büyükler" diyerek yere göğe sığdıramadığımız Galatasaray''ın, Beşiktaş''ın, Fenerbahçe''nin ve Trabzonspor''un yönetimleri, "dış transferde kulüplerini küçültmek için" adeta "geriye doğru yarışıyorlar!" Yıllardan beri "üç aşağı beş yukarı" hiç değişmeyen "bu görüntü, bu yıl iyice şirazeden çıktı!." Büyükler için "transfer, tam bir komediye dönüştü!." Sanki, rahmetli İsmail Dümbüllü''nün meşhur "orta oyunlarından birini seyrediyoruz!." Dümbüllü sahneye giriyor ve bağırıyor: "Palavracılar!." Üzerlerinde "Galatasaray-Beşiktaş-Fenerbahçe-Trabzonspor" yazan bir tarafları "uzay çağına, öte yanları gecekondu mahallelerine yakışan" görüntülere sahip binaların kapılarından, pencerelerinden "kafalar uzanıyor!." Süren''leri, Cansun''ları, Yıldırım''ları, Seba''ları, Yılmaz''ları, Kiğılı''ları, Onur''ları, Koray''ları tanır gibi oluyoruz!. İsmail Dümbüllü şöyle bir başını sallıyor ve elinde büyük tesbihi dönüp sahneden çıkarken gülüyor: "Amma da çok palavracı varmış yahu...!." Rahmet istedi; nur içinde yatsın!. Söyleyin Allahaşkına, "dış transferlerimizin" bu orta oyunundan farkı kaldı mı?

