Boş bırakırsanız doldururlar!

A -
A +

Kim ki yerini ve iktidarını korumakta yetersiz olursa, birileri o boşluğu anında doldurur. Geçen hafta MHK'nın yetki ve sorumluluklarının birirleri tarafından ihlal edildiğini ima etmeye çalışmıştım. Daha sağlıklı bilgiler ulaştı. UEFA normları, sayın Başkan Mahmut Özgener'in arzusu, yeni yapılanma gibi gerekçeleri sıralarsanız ortaya şu çıkıyor: MHK giderek sembolik bir kurul olma yolunda. Eğitim, planlama, yapılanma, bütçe hepsi departmanlara havale ediliyor.MHK, bu departmanlardan talepte bulunacak. Onlar da yerine getirecek. Talepler dikkate alınmazsa, değer bulmazsa... Yapacak fazla bir şey yok! Hakemliğin patronu şimdiye kadar MHK'lardı. Bundan böyle kontrol ve idare departmanların olacak. Daha ilerisi... Departman veya direktör adına ne derseniz deyin. Tayinleri taslak olarak yapacak, MHK'nın önüne getirecek. MHK onay makamı olacak. Belki bir iki rötuş yapacak. UEFA Hakem Kurulu'nun yaptığı tayin modeli gibi. Bütün çevrem yakinen bilir ki ben bir Avrupa Birliği taraftarıyım. Batı normlarından yanayım. Ancak bu ülke coğrafi olarak büyük bir ülke. Bizim insanımız yakın teması ve ilgiyi sever. Gelişmeyi böyle sağlar. İstinye'den bu ülkedeki hakem eğitimini, hakem planlamasını yapamazsınız. Mahallinde Federasyon veya otorite hissedilmelidir. Gözlemciler ve Temsilciler Kurulu direndi, ama gücü yetmedi, gözlemciler kendilerinden ayrıldı. MHK fazla direnmiyor. UEFA istiyor dendi, gözlemciler MHK'ya bağlandı. UEFA istiyor deniliyor, MHK sembolik bir kurul haline geliyor. Bu UEFA yıllardır kulüpler için kriterler istiyor. Sahalar için, statlar için istiyor. Yerine gelmiyor. Hakem için isteyince anında görüntü! Ya da birileri UEFA'ya istettiriyor. Haftanın sorusu MHK'ya "Keita - İbrahim Üzülmez mücadelesini 90 dakika çok dikkatli izledim. Kart çıkmadı. Doğrusu bu mu? Uilenberg'i mi, sizi mi yoksa Fırat Hocamızı mı doğru kabul edeceğiz?" Benim kafam karıştı Artık ülkemizi "su yolu" yapmış olan Hollandalı hakem eğitimcisi Jaap Uilenberg bugün de Antalya-Trabzon maçını izliyor. 10 civarında Süper Lig gözlemcisi de bu maçtan rapor yazacak. Uilenberg'in iyi bir eğitimci olduğu konusunda şüphe yok. Sezon başında geldi, ara seminere geldi, ayda bir defa da eğitim için gelmeye devam ediyor. Gel gör ki, tayinlere baktığımızda Uilenberg'in verdiği eğitimin pek fazla bir öneminin olmadığı anlaşılıyor. Kafasına göre maç yönetenlerin boş haftası yok. Eğitimi dikkate almayıp, kendine göre kural koyanlar baştacı!. Ya gözlemciler? Bazı notları biliyorum. Kafam iyice karışıyor. Demek ki Uilenberg duvarlara ders anlatmış!. Gelecek yazımda son 3-5 haftaya maç maç, gözlemci notlarıyla beraber bu sütunlarda rastlarsanız kimse rahatsız olmasın lütfen! Hakem hata yapıyor, gözlemci hak ettiği notu vermiyor, MHK da insanları -çok kibar bir dille söyleyeyim- "saf" sanıyor. Bu cümleyi dikkate alınız! Hafta içinde ücra bir ilimizden bir klasman yardımcı hakemi ile karşılaştım. Henüz 27 yaşında. Mert bir Anadolu çocuğu. Duygularını bütün saflığıyla ifade ediyor. Lafı bükmüyor. Siyaset yapmıyor. Hiç kimseden şikâyetçi değil. Kendisiyle ve çevresiyle barışık. Ama bir cümlesini unutmak mümkün değil. Bu cümlesi MHK'ya, Federasyona, bu işe talip olanlara ders niteliğinde... Sohbet esnasında mekanın sahibi olan beyefendi şu soruyu sordu: "Hakemlikteki hedefin neresi?" O Anadolu çocuğu hiç beklemeden bükmeden şu cevabı verdi: "Abi hedef kalmadı!" Bu cümleyi biraz açalım. Askerlikte rütbeler var. Teğmenlikten, orgeneralliğe kadar... Emniyet teşkilatında komiser yardımcılığından, 4 yıldızlı emniyet amirliğine kadar... Memuriyette dereceler var. BAĞ-KUR'lularda basamaklar var. Akedemisyenler doktor, yardımcı doçent, doçent, profesör oluyor. İnsanlar hedeflerle yaşar. Önceden hakem ilden, klasmana çıkıyordu. C yardımcı oluyordu. Ardından C oluyordu. B için kendini movite ediyordu. Kendisini takdim ederken iftiharla "B klasman hakemi filanca..." diyordu. Ardından A klasmanına çıkıyordu. Bir rekabet, bir yarış ortamı vardı. Bütün bu kategoriler kalktı. Bir de düşme - çıkma yok. Hakemde heyecan ve hedef kalmadı. Acımasız rekabetten ben de çok şikâyetçiydim. Ama hedefsiz hakemleri gördükçe de gelecek için iyimser olmak zor. Dikkatinizi çekti mi? "Emre Belözoğlu'nu önce Lille, sonra Bursa maçında gördük. Kuzu gibi... Neden? Hakemden kaynaklanıyor! Ey MHK, ey fırça ve azar işiten hakem kardeşlerim, dikkatinizi çekiyor mu?" Hakan Özkan vak'ası! Hakan Özkan, İzmir Bölgesi hakemimiz. Elektronik mühendisi. 40 yaşında. Geçen pazar Kasımpaşa-G.Antep maçında penaltı ve kırmızı karttan 4. hakemi Hüseyin Sabancı'nın ikazıyla vazgeçti. Süper Lig'de ikinci maçıydı. Kupada ve Bank Asya'da önemli müsabakalarda görev almıştı. Bir hakemin başına gelebilecek en ciddi talihsizliği yaşadı. Ne kadar üzüldüğünü ancak hakemlik yapanlar hissedebilir. Ben hiç hakemlik yapmadım ama hakem duygularını iyi bilen biri olarak yaşadığı travmayı anlıyabiliyorum. Fakat önemli bir ayrıntı var bence. Hakan Özkan'ın bu hatasından dolayı hiçbir takım küme düşmedi, şampiyonluğu kaçırmadı. Hiçbir futbolcu haksız yere mağdur olmadı. Averaj ya da puan cetvelinde hiçbir değişiklik olmadı. Burada kaybeden tek kişi var. O da Hakan Özkan! Üzülen ve yıkılan tek adam yine Hakan Özkan! "Hakan Özkan'ın 3 metreden göremediğini Hüseyin Sabancı 50 metreden nasıl gördü?" diye soranları görüyoruz ekranlarda. 4. hakem o kareye odaklanmış olabilir. Doğruyu da gördüğü için kimse bir şey dememeli. Ben bu duygular içinde iken hafta başında uzun bir süredir görüşmediğim "usta" aradı! "Usta", Hakan Özkan için tek cümlelik bir yorum yaptı ve kafamı karıştırdı: "Kararından dönen hakem, iyi hakem değildir. Kararından asla dönmeyeceksin!" Boş bırakırsanız doldururlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.