Derbi yaylandı!

A -
A +

Dün sabah gazeteye geldim, laptopumu açtım. Saat tam 09:18 olmuştu ki Federasyon bu haftanın Süper Lig gözlemcilerini açıkladı. Bir maça yapılan tayin dikkatimi çekti. Defalarca baktım, acaba satırları mı karıştırıyorum diye. Hayır, doğru satıra bakıyorum. Bu maça bu tayin, MHK'nın gözlemci tayinlerinde uyguladığı havuzdu, gruplandırmaydı, sınıflandırmaydı, hepsinin "adaletli olmadığının" belgesidir! Açık ve net... Temmuz 2009'da hiç beklenmedik bir şekilde Süper Lig gözlemci kadrosuna alınan bu gözlemci, bu sezon Süper Lig'de toplam 3 maça çıkmış. 4'üncü maçı ise, sıkı durun, yarınki Beşiktaş - F.Bahçe derbisi! Şimdi... "Yaylı" bir gözlemciyi bu maça verenlere soruyorum: Soru 1: Son gittiği Kayseri-F.Bahçe maçında yazdığı rapora mı hayran kaldınız? Soru 2: Hakemlik kariyeri, derbiler, Avrupa'da yönettiği maçlar mı sizi etkiledi? (Hakemlik hayatı boyunca Süper Lig'de yönettiği toplam maç sayısı 7. Yazı ile YEDİ. Hakemlik hayatı boyunca ne bir tane Beşiktaş, ne F.Bahçe maçına çıkmış!) Sen gel bu gözlemciyi bu derbiye tayin et! Bu gözlemci tebligatı aldığında inanamamıştır. Acaba A2 maçı mı geldi diye içinden geçirmiş olmalı. Benim sözkonusu gözlemcinin şahsıyla ilgili hiçbir problemim yok. Ben liyakatı anlatmaya çalışıyorum. MHK, bu iki sorunun cevabını kamuoyuna ve o derbileri onlarca defa yönetmiş gözlemcilerine verebilir mi? Biz hep bardağın dolu tarafını görmeye çalışıyoruz. İyi ve güzel şeyleri yazmaya çalışıyoruz. Ama gözlemcilikte uygulanan bu sistem iflas etmiştir! Bu şekilde ligin marka değerine katkınız yok. Zararınız var. Devre arasını beklemeyin, bu "gruplandırma - havuz" dediğiniz sistemden vazgeçin. Bu sınflandırma işini gözden geçirin. Hatalardan dönmek de erdemdir. Ömer Üründül, Hilmi Ok, Mevlüt Güzel ve Kemal Dinçer dönemlerinden hiç böyle bir uygulama hatırlamıyorum. Deseniz ki, sözkonusu gözlemci Oğuz Sarvan'a çok yakındır. Özel dostlukları vardır. Asla! Oğuz Sarvan'la en ufak bir ortak noktaları yok. Coğrafi, siyasi, kişilik, karakter, meslek, kuşak, dernek olarak birbirlerine taban tabana zıt ve farklı insanlar. Ama inanın anlamakta güçlük çekiyorum. Acilen bu sistemden vazgeçilmeli!. Çünkü adalet dağıtmıyor. Federasyon yönetimine... Federasyon yoğun günler yaşıyor olmalı. Dünya alem özel maç yapıyor. Milli Takım istirahatli. Hocası yok, ümit de yok! Peki anladık da... 14-18 Kasım tarihlerinde toplam 36 tane özel milli maç var. Bunlardan bir tanesinde Türk hakem görevli değil. UEFA Başkanı Platini bu yıl içinde 3-4 defa Türkiye'ye geldi. Süper ağırlandı. Demek ki, sohbetlerinizde gündem hep "boğaz - balık"tı. Beş yıldızlı oteller, siyah mersedesler, eskortlar, konvoylar... Tamam da... İsteseydiniz, en az bir hakem triomuz bu hafta bu özel maçlarda görev alırdı. Yeni yapılanma 3.Lig bölgesel olacak. Bu yıl 3.Lig'e takım alınmayacak. Düşme olacak. 2 sene sonra da 3.Ligler toplam 6 bölgede bölgesel lig olarak devam edecek. Her ilden bir takımın bölgesel ligde yer alması arzu ediliyor. Bu maçlara hakem ve gözlemciyi bölgesel hakem kurulları atayacak. Bu ne manaya geliyor? Geçen hafta yazdığımız gibi, MHK'da üye sayısının 3'e inmesinin altyapısı yavaş yavaş oluşturuluyor. 3 kişilik MHK, Turkcell Süper Lig, Bank Asya 1.Lig ve 2.Ligde (ki 2.Ligler de 2 grup halinde toplam 36 takım olacak) görev yapacak hakem tayin ve eğitimini yapacak. Bölgesel hakem kurulları bölgesel ligin hakem ve gözlemcilerinden sorumlu olacak. İl hakem kurulları da amatör maçlardaki hakem, gözlemci tayin ve eğitimine devam edecek. Şu eleştiri gelecektir: MHK yetkileri merkeze topluyor. Yerinden değil, merkezden yönetim ağır basacak. MHK işin tabanından kopuyor. PFDK'ya soru 8 Kasım'da oynanan Kocaeli-Kartal maçında taraftarın sahaya girmesinden dolayı ev sahibi 4 maç seyircisiz oynama cezası aldı. Cezada bu eylemin aynı sezon içinde ikinci defa tekrarlanmasına da vurgu yapıldı. Yine 8 Kasım'da oynanan Giresun-Altay maçında taraftarların sebep olduğu olaylar sebebiyle ev sahibine 1 maç seyircisiz oynama cezası verildi. Giresunspor'un bu sezon bu aldığı ikinci ceza değil mi? Tarih aynı, olaylar aynı, eylem aynı, ikisinde de suç sezon içinde tekrarlanıyor. PFDK aynı gün aynı toplantıda durumu değerlendiriyor. Biri birinden 4 kat daha fazla ceza yiyor. Hikmeti temsilci raporundan mı? Kocaelispor gözden mi çıkarıldı? Yoksa sahipsizlikten mi? Gizlenci gizlenemez! Taner Gizlenci Buca-Altay maçına verildi. Dün gazetelerde yeraldı. Altay'da 3 yıl futbol oynamış. Şimdi burada üç tane can alıcı nokta var: Birincisi, tayinler basına açıklanmadan önce bu maçın tebligatını alan Taner Gizlenci, "Bir dakika, ben Altay'da top oynadım. Bir sıkıntı doğurmasın?" diye bir hatırlatmada bulundu mu? İkincisi, Bölge Sorumlusu Ünsal Çimen, Taner Gizlenci'nin Altay'da top oynadığını bilmiyor muydu? Üçüncüsü, Oğuz Sarvan'ın elindeki hakem bilgi karnesinde bu hakemin Altay'da top oynadığı yazmıyor mu? Ya da bütün bunları bilen MHK şöyle düşünmüş olmalı: "Ya bu adam profesyonel futbolcuydu. Bir sürü takım gezmiş. Hiç önemli değil. Zaten rakibi olan Buca da bir İzmir takımı. Eğer bu mantıktan hareket edecek olursak, Taner'i Altay'ın rakiplerinin maçlarına da atayamazsınız. Konya, Karabük maçlarına da çıkamaz. Ben hakemime güveniyorum. Hakemimin de içi rahat." Bu şekilde düşünmüş de olabilirsiniz. Ama bu tayin kafa kurcalar. Hiç gerek yoktu. Hele de Federasyon Başkanı eski bir Altay Başkanı ise! Derbi yaylandı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.