Geçen hafta özellikle iki maç; hakem performansları bakımından iyi okunmalı. F.Bahçe-Hatayspor ve G.Saray-Beşiktaş maçları mutlaka masaya yatırılmalı.
VOLKAN BAYARSLAN:
Volkan Bayarslan hem mühendis hem de profesyonel futbol oynamış bir hakem. 2011’den bu yana Süper Lig kadrosunda. Kimse acemi diyemez.
Bu denli hata yapması ve VAR’dakilerin bu kadar kontrolü kaybetmeleri üzerinde MHK’nın durması gerekir.
1) Hakem eğitiminde mi bir sıkıntı var? Bu maçta VAR kadrosu; altı yılın en majör hatasını yapmıştır. Önceki penaltı ile sonraki ofsaydı birbirinden ayırt edememişlerdir.
2) Volkan Bayarslan bu maça hazırlanamamış. Top auta çıkmış, kale atışına karar vermişsin. Dön, gel faule sarı kart çıkar. Sonra ofsayt diye iptal ettiğin penaltı için çıkardığın sarı kartı iptal et. Bakın; bunlar klasik birer hakem hatası değil! Hakem ekibi oyunda değil! Maç yönetmeye veya VAR’a oturmaya hazır değiller! Yatın kalkın, skora şükredin!
HALİL UMUT MELER:
Peki, aşağıdaki tablo; bir hakem için derbi öncesi normal bir trafik mi?
2 Ekim Pazartesi:
VAR üzerine ahkâm kesenler!
1) VAR odasına girerken, cep telefonlarınız alınır. İçeriye cep telefonu ile giremezsiniz.
2) MHK ya da TFF Başkanı, hakemler arasındaki konuşmaları dinlemek için girerler. Görüntü zaten yayıncı kuruluşta mevcuttur. Maçın özetinde ya da tamamında...
3) VAR sistemini ve işletmesini sağlayan Hawk-Eye firması UEFA ve FIFA’dan akreditasyonlu bir kuruluş.
4) Diyelim ki; bir hakem maç bitti ve VAR odasından çıktı. 15 dakika sonra içeri dönmek istedi. VAR’daki konuşmasını merak etti, dinlemek istedi.
Prosedür şöyle işliyor;
> TFF’deki Süha Bey’e yazılı bir e-Mail ile müracaat edeceksiniz.
Tabii bütün bunları bilmezseniz; sizi boş konuştururlar.
TFF, bu dedikoduyu sızdıranları ortaya çıkarmalıdır. Hukuki süreç başlatılmalıdır. Son bir bilgi notu daha: Hawk-Eye dahi VAR kayıtlarını en fazla bir yıl saklayabiliyormuş...
Riva'dakiler, Riva'da kalmalı!
TFF Başkanı ile MHK Başkanı baş başa görüşmeli. Yanlarında kimse olmamalı. Çok sık bir araya gelmelerine de gerek yoktur.
Yönetici, kulüpçü, danışman, icra kurulu üyesi yanlarında hiç kimse olmamalı. Birçok insan töhmet altında kalabiliyor.
Herkesin bilgi sahibi ya da kulak misafiri olmasına gerek yoktur.
1) Levent Bıçakcı, işi Sabri Çelik’ten sonra anahtar teslimi Ufuk Özerten’e bırakmıştı.
2) Rahmetli Hasan Doğan’ı hatırlarım. Bu konularda çok titizdi. Sessiz, sedasız çok radikal kararlar alırdı. Kimse, duymazdı, bilmezdi.
3) Mahmut Özgener, uzaktan takip ederdi. Ama gözünden hiçbir şey kaçmazdı.
4) Mehmet Ali Aydınlar, güvendiği Yusuf Namoğlu’na teslim olmuştu.
5) Yıldırım Demirören’in aylarca MHK’yı görmediği olurdu. Hiç karışmazdı.
“Kulüplerle diyalog ve iletişim içinde olunmalı” gibi bazı parlak fikirler (!) çok tehlikelidir. Hiç fayda sağlamamıştır.
MESAJ KUTUSU: “Ömer Faruk Bey, hafta içinde 2, 3. Lig ve BAL hakemleri online psikoteknik imtihandan geçeceklerdi. Sistem çöktü. Hakemler dört saat bilgisayar başında bekledi. Arıza giderilemedi, firma telefonlara cevap vermedi. Atletik testin tarihi üç defa değişti. Alt liglerde hakemlik bitti, kaçan kaçana...”