Cennet içre safa sürmek istersen!

Sesli Dinle
A -
A +

27 Eylül 7 Ekim günleri "Mevlid-i Nebi Haftası" olarak kutlandı. Çeşitli programlarla Sevgili Peygamber Efendimiz yâd edildi. Bir kısım İlahiyatçılar adı “Kutlu Doğum Haftası” iken çok daha coşku ile kutlanıyordu diyerek eski FETÖ uygulamasının özlemini duymaktadır!..

 

Oysa ibadeti doğru yapmak önemlidir, herkesin yapması değil. İmanı, ibadeti, taati bozduktan sonra bütün dünya onu kılsa bir faydası olmaz.

 

İçine haram doldurulmuş işlerle Peygamber Efendimizi andığını ve onu sevdiğini söylemek ne büyük bedbahtlıktır...

 

O günler, içinde Peygamber Efendimizin olmadığı günlerdi. Adına “Kutlu Doğum” demişlerdi. Bir bilmeyen hâliyle kimdir o diyecektir!

 

Oysa günümüzde olduğu gibi “Mevlid-i Nebi Haftası” denildiğinde maksat en başından ortaya çıkmaktadır. Mevlid gecesi, Rebiulevvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta Mevlid gecesi Kadir gecesinden de kıymetlidir diyen âlimler de vardır. Zira âlemlerin hürmetine yaratıldığı Peygamber Efendimiz’in doğduğu gecedir.

 

Resûlullah Efendimiz, “Pazartesi günü oruç tutun zira ben o günde doğdum” diyerek kendi doğum gününe ibadetlerle hürmet edilebileceğini belirtmiştir. 

 

Dolayısıyla Müslümanlar Peygamber Efendimiz’in doğum gününü, en büyük bayram olarak telakki etmişleridir.

 

Resûlullah Efendimiz, mevlid gecelerinde Eshâb-ı Kirâm’a ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki hadiseleri anlatırdı. Hazreti Ebubekir de, halifeyken, Eshâb-ı Kirâm’ı toplar, Resûlullah Efendimiz’in doğumundaki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resûlullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır.

 

İslam âlimleri Mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazreti Mevlâna, “Mevlid okunan yerden belalar gider”, buyurmuştur.

 

“Allah, bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resûlullah’ı övsün, düşmanlarını kötülesin” hadîs-i şerîfine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resûlullah Efendimiz’i öven çeşitli mevlid kasideleri vardır.

 

Âlimler, “Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur”, demişlerdir.

 

Cennet içre safa sürmek isteyen, Şanlı Peygamber Efendimize çok salat ü selam getirmelidir. Mevlid de bunun bir vesilesidir.

 

 

 

Peygamber âşığı bir Sultan!

 

 

 

İlk resmî mevlid töreni dindarlığıyla bilinen ve iyi bir devlet adamı olan Selçukluların Erbil Atabeyi Ebû Said Muzafferüddin Gökbörü (1154-1232) zamanında yapılmaya başlanmıştır. Bu şenlikler Peygamber aleyhisselamın doğum tarihine dair iki rivayetin bulunması sebebiyle bir yıl 8 Rebiyülevvel, bir yıl 12 Rebiyülevvel’de düzenlenirdi.

 

Her yıl el-Cezîre, Musul, Sincar, Nusaybin ve diğer Müslüman ülkelerden âlimler, fakihler, sûfiler, hâfızlar, şairler ve halk bu kutlamalara katılmak üzere Erbil’e gelirdi.

 

Gökbörü mevlid gününden önce kale kapısından meydan civarındaki hangâha kadar uzanan dört veya beş bölümden meydana gelen yirmiden fazla ahşap barınak (kubbe) yaptırırdı. Bunlar son derece süslü olurdu. Sultan, bunlardan birisini kendisine diğerlerini devletinin ileri gelenlerine ve emirlere ayırırdı.

 

Gökbörü her gün ikindi namazından sonra bu kubbeleri birer birer dolaşırdı. Buralarda okunan Kur’ân-ı kerimleri, Peygamber Efendimizi öven şiirleri dinler ve zikir meclislerine katılırdı. Mevlid gecesine kadar böyle vaktini geçirirdi.

 

Mevlidden iki gün önce şölen için seçilmiş develer, inekler ve koyunlar, şehir meydanına getirilir ve kurban edilirdi. Buraya kurulan kazanlarda etler pişirilirdi.

 

Mevlid gecesi kalede akşam namazı kılındıktan sonra önünde Gökbörü’nün olduğu ellerinde iki veya dört adet yanan meşaleler ile binekleri üzerinde bir alay ile birlikte çıkılırdı.

 

Mevlid gününün sabahında kaleden hangâha sufilerin elleri üzerinde hilatler indirilirdi. Onlardan her birinin elinde bir bohça olurdu.

 

Ayanlar, reisler hangâhta toplanır ve burada vaazlar için kürsüler kurulurdu. Gökbörü için de kürsüleri, halkı ve askerlerin resmigeçitlerini yaptıkları şehir meydanını görecek şekilde tahtadan yapılmış bir burç dikilmiş olurdu.

 

Gökbörü bazen askerlerin gösterilerini bazen halkı, bazen vaizleri bazen de askerleri izlerdi. Askerlerin resmigeçitleri bitince meydanda halk için sofralar kurulurdu. Bu sofrada çeşit çeşit ekmekler, yemekler ve içecekler bulunurdu.

 

Hangâhta kürsünün yanında toplananlar için de sofralar kurulurdu. Yemekten önce mevlid şenliklerine katılan ayanlara, reislere, vaizlere, fakihlere ve şairlere hilatler verilir ve kurulan sofrada yemekler yenilirdi. Bu, akşama ve daha sonrasına kadar devam ederdi. Gökbörü’nün kendisi de orada kalarak sabaha kadar Peygamber Efendimize salat ü selamlar söylenir ve dualar edilirdi.

 

Şenliklerin bitiminde buradan ayrılanlara memleketlerine dönmeleri için bir miktar ödenek de verilirdi. Bu kutlamalar esnasında meyveler, kaymaklar ve tatlılar yenilirdi.

 

Sıbt ibnü’I-Cevzi, Miratü’z-zaman’da “Muzaffer Gökbörü’nün yaptırdığı mevlid şenliklerinden bazılarına katılmış bir zat, onun bu törende beş bin kızarmış koyun, on bin tavuk, yüz bin kase kaymak, yüz bin çanak yemek, otuz bin tepsi tatlı saydığını anlattı" diyerek nakletmiştir.

 

Gerçekten de Gökbörü her yıl bu şenliklere üç yüz bin dinar masrafta bulunurdu. Onun cömertliği dillere destandı. Dünyanın her yerinden ve her sınıftan yabancılar için misafirhanesi vardı. Bu misafirhaneye her yıl yüz bin dinar harcardı. Her yıl iki yüz bin dinarı esirlere fidye olarak tahsis ederdi. Yine her sene Haremeyn ve Hicaz’a su temini için otuz bin dinar harcardı. Bunlar sadece bilinen ve görünen cömertlikleriydi...

 
Gafil olma işbu söze kulak tut!
 
Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazılarında gayriresmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır.
Her kim mevlide iderse hürmeti
Hakk Teâlâ ider ana rahmeti
 
Can çıka teslim iderken ol civan
Güle güle çıkar canı şaduman
 
Her kim aşkıla dinler bunu
Resûlullah şol kadar sever onu
 
Hangi evde okunursa bu kitab
Ol evde Hakk’dan açılır feth-i bab
 
Ger dilersen sen de izzet kılasın
Mevlide cân ile hürmet kılasın
 
Bir kişi kim mevlide izzet kıla
Bî-hesap Allah ona rahmet kıla
 
Fahr-ı âlem mevlidin fikr idelüm
Şevkile vü zevkile zikr edelüm
 
 
TEFEKKÜR
 
Ger dilersen göresin nûr-ı Hüda
Es-salatü ve’s-selam eyle eda
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
BEKİR YENİPAZARLI10 Ekim 2023 11:41

Teşekür ederim güzel yazınınız için.