Papa'nın gelişi, karşılanışı çok konuşuldu. İnsanımız türlü endişeler duydu. Gelen kişinin dinî liderliği yanında devlet başkanı olduğunu düşünürsek ziyareti normal karşılamak mümkün. İznik’e gitmesi de normal zira bu şehrin Hristiyanlık tarihinde büyük bir yeri var. Bu ziyaret ilk ve tek değil; 1967’de 6. Paul, 1979’da 2. John Paul, 2006’da 16. Benedict ve en son 2014’te Franciscus Türkiye’ye geldi ve hemen hemen aynı şeyleri yapıp gittiler. Dönemin şartlarına göre her birine ayrı tepki gösterildi.
Aslında Anadolu Hristiyanlık açısından fevkalade önemli bir coğrafya. Yani asıl mesele gelip bizim bu toprakları vatan edinmemiz. Öyle bir yere oturmuşuz ki aradan bu kadar zaman da geçse Hristiyan dünyası tarafından hazmedilemiyor. 25-26 Temmuz 1967’de Türkiye'ye gelen Papa 6. Paul, Türk makamlarına 1571 İnebahtı Savaşı'nda Osmanlı ordusundan ele geçirilen sancağı hediye etmişti ki bu hareket o tarihte büyük bir jest olarak görülmüş ve beğenilmişti.
Ancak aynı Papa'nın bizden çok önemli bir isteği vardı: Dinler Arası Diyalog!..
İşte günümüzün çok tartışılan ve sonunda ülkemizi 15 Temmuz işgal girişimine kadar vardıracak olan bu meşum faaliyetin yolları o günden itibaren döşendi. Maksat Türkiye eliyle İslam dünyasını Hristiyanlığa götürmekti. FETÖ lideri bunun için seçildi. Bütün yollar kendisine bunun için açıldı ve desteklendi.
Nitekim FETÖ elebaşı, 9 Şubat 1998’de teslimiyetini arz etmek üzere gittiği Vatikan’da dönemin Papa'sı 2. John Paul’e bir de mektup sunmuştu. FETÖ elebaşının o mektuptaki şu ifadelerini asla unutmamak gerekir:
“Sayın Papa cenapları. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler Arası Diyalog için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.”
FETÖ elebaşı diyordu ki; sizin misyonunuz bizim misyonumuzdur. Biz sizin bir parçanızız ve size bağlıyız. Siz bizim de Papa'mızsınız…
Dolayısıyla FETÖ, yıllarca Papalığın misyonuna hizmet etti. Saf alt kademe ise İslam’a hizmet edildiğine inanmıştı. Onlardan bir kısmı, olup bitenleri fark edince uyanmış olabilir fakat büyük kısmının hâlâ kendisini kandırıyor olması kuvvetle muhtemel. Hatırlayın, gömüleceği günün hava durumundan bile büyüklüğüne dair manalar çıkaran tipler vardı!
Türk devleti ve milleti bu büyük tehlikeyi son anda 15 Temmuz 2016’da bertaraf etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri ile Dinler Arası Diyaloğu Diyanet’in faaliyetlerinden kaldırdı. ABD ve Papalık bu defa Suudileri bu diyaloğun temsilcisi yaptılar. Ancak onların İslam dünyasında böyle bir projeyi hâkim kılmaları imkânsızdı. Dolayısıyla Türkiye’nin mutlaka dâhil edilmesi gerektiğini düşünmektedirler.
İşte papanın ana geliş maksadını bu noktadan dikkatle takip etmeli ve uyanık olmalıdır. Bakınız bugüne kadar âdet olmadığı veçhile ilk defa bir Papa logo ile geldi. Mesajını logo ile verdi. Logo’yu okumak ziyareti anlamaya yetecektir.
Papanın logosu ve mesajlar!
Logoya verilen form bir gemiyi andırmaktadır. En önde şişmiş yelkene benzeyen bir haç vardır. Gemi haçın verdiği kuvvetle yol almaktadır. Demek istenen şey şudur: Yıllardır sürdürdüğümüz Dinler Arası Diyalog yolculuğumuz devam etmelidir. Biz bunun inkıtaa uğramamasını istiyoruz.
Logonun sol ucunda küçük bir lale motifi var. Bu bizi yani Müslümanları ifade ediyor. Lale motifi diğer taraftaki haça göre çok küçük yapılmış. Sizin ağırlığınız bu kadar demek istiyorlar. Ana gövdesini Çanakkale Köprüsü’nün teşkil ettiği yelkeni haç olan gemi hedefe gidiyor.
Tabii tepeden ışık saçan(!) teslisi de unutmamak lazım. Güneşi andıran o motif yani kelt üçgeni teslisi ifade ediyor. Türk milleti teslisin ışığı ve haçın hâkimiyeti altında ilerliyor.
Bu arada geçilen yer de Çanakkale. Dolayısıyla Çanakkale’yi geçmiş oluyorlar. Gerçi yüz sene önce orada geçemedikleri Çanakkale’yi başka yollarla geçip İstanbul’u işgal etmişlerdi. Biz ise yıllar boyu Çanakkale geçilmez diyerek övünüp durmuştuk. Bilememiştik ki Çanakkale geçilmişti. Bilememiştik ki İstanbul’un işgali Çanakkale’nin geçildiğinin işaretiydi…
Şimdi de Avrupa ile Asya’nın arasını birleştiren Çanakkale Köprüsü görünümlü gemi, Dinler Arası Diyalog mesajı veriyor. Şimdi soralım: Yelkeni haç olan ve teslis ışığında ilerleyecek olan geminin kaptan köşkünde kim oturacaktır?.. Buna Papa'dan başka bir kaptan bulacak olan var mıdır?
Kültür Bakanı’nın bu mesajların farkına varmasını ve ona göre dikkatli olmasını isterdim. Buna rağmen üç dine mensup kişilerce 2007’de kurulmuş olan Hatay Medeniyetler Korosu’nun Papa'nın ağırlanacağı “Cihannüma” salonunda Talaal Bedru’yu söylettirmesi affedilecek bir hata değildir. Bu durum Cumhurbaşkanımıza sabotajdır. Talaal Bedru söylenirken Papa'nın salonda olmaması da bir şey ifade etmez. Elbette Papa'yı gezdiren Kültür Bakanı'nın bunların farkına varması imkânsızdır.
Koroya dair söylenecek şeyler de çok. Müslüman olduğu söylenen başörtülü kadının kıyafetinin rahibelerinkine benzemesini kim izah edecek, nasıl izah edecek? Demek ki diyalog mesajı bir şekilde verilmek isteniyor!
Bütün bunları yok farz etmek maalesef mümkün değil. Böyle düşünenler vaktiyle FETÖ’nün yaptıklarını da küçümsemişti. Mübalağa ettiğimizi düşünmüşlerdi. 15 Temmuz’u yaşayınca en ufak bir mübalağamızın olmadığını anladılar ise de iş işten geçmişti. Ne bedeller ödediğimizi unutmamalıdır.
Duruş ve vakar eksikliği!
Papalık her türlü hesabı yapabilir. Burası bizim için çok mühim değil. Niyet ve adımlarını istihbarat eliyle takip edip gerekli tedbirleri alırız. Bizi ve halkımızı endişelendiren husus "yine mi FETÖ!" dedirtecek cinsten görüntüler. İşi büyütmeye çalışan, yangına körükle giden insanlar geçmişte vardı bugün de var. Bunları dikkate almıyoruz. Ne var ki olup bitenleri görmezden gelmeye çalışanların da iyi niyetli olmadıkları ortada. Buna saflık demek mümkün değil.
Biz öteden beri ne diyorduk: FETÖ’yü bitirmek kolay değil çünkü FETÖ dediğimiz şey Gülen ve şürekası değildir. FETÖ, CIA’dır, FETÖ, MI6’dır, FETÖ, Vatikan’dır!.. Bu yapının Papa için tertip edilen bir faaliyette tekrar görünür olduğunu söylememiz lazım.
Belki görünen şey FETÖ değildi ama maalesef o programda böyle bir hava vardı. Milletimizin bunlar karşısındaki tepkisini kızarak değil takdir ederek karşılamamız gerekiyor. Asil milletimiz ceddinden devraldığı irfanla taşı çoğu zaman gediğine koyuyor. Ara ara yanılsa da ekseriyetle doğruyu buluyor. Bir konuda endişeleniyorsa orada gerçek bir tehlike var demektir. Millet böyle derken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak en hafif ifadeyle saygısızlıktır.
Din ya haktır ya batıl. Bugün yalnız ve ancak bir tek hak din var. O da din-i mübin-i İslam’dır. Devlet siyaseti gereği herkesle görüşülebilir. Herkesle diyalog kurulabilir. Lakin bu diyalog din sahasında olmaz. Zira öyle bir durumda batıl olan bir şey kaybetmez, olan hak olana olur... Hakikat bu merkezdeyken hâlâ dinler arası diyaloğu savunan kişi ya çok cahildir ya İslam düşmanıdır!
Bizler Allahü teâlânın birliğine inanırken onlar üç olduğunu söylüyor. Acaba bu noktada nasıl bir diyalog olacaktır? Hâşâ gelin ikide anlaşalım mı diyeceğiz? Onlar İsa aleyhisselamda uluhiyyet sıfatları olduğunu söylüyor. Gelin bunu da kabul edin dediklerinde ne yapacağız? Bir litre idrarla bir litre sütü karıştırdığınızda kim kaybeder?
Bu noktada Diyanet İşleri Başkanımızın Papa karşısındaki o oturuşu da milletimizi yaralamıştır. Türkiye Devleti’nin Diyanet İşleri Başkanı, İslam dünyasının dinî lideri gibi davranmaya alışmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımızın 23 yıldır gösterdiği duruşunu ve vakarını anlayamamak ve ona uygun davranamamak büyük idrak yoksunluğudur!..
Papalığın üçüncü bin yıldaki hedefi hemen herkesçe malum olduğu üzere Asya’nın Hristiyanlaştırılmasıdır. Asya’dan kasıtları hiç şüpheniz olmasın Türk ve İslam dünyasıdır. Diyaloğa bu kadar ehemmiyet vermeleri, Türkiye’den başka birçok İslam ülkesinde diyalog faaliyetlerini yürütmeleri bu istikametteki kanaatimizi teyit ediyor. Sanki İslam ülkeleri diyemedikleri için Asya diyorlar. İslam ülkelerinin kalbi de Türkiye’dir. Türkiye’yi Hristiyanlaştırmak için çalışıyorlar ve çalışacaklardır.
İslam’ı temsil makamındaki Diyanet kurumu bu gerçeğin idraki ile hareket edip milleti de uyandırmazsa gelecek sıkıntılı olacaktır!
TEFEKKÜR
Hidâyet senden olmazsa, dirayet neylesin Yâ Rab!
Arabça bilse de Bû Cehle âyet neylesin Yâ Rab!
Merzifonlu Cûdi
(Ya Rabbi! Senden hidayet gelmezse bilmek neye yarar!
Ebu Cehil Arapçayı iyi bilse de ona âyet ne fayda sağlar!)
Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...