Girit bizim canımız feda olsun kanımız!

A -
A +
Yurt dışında yaşayan insanların millî hassasiyetlerinin daha fazla olduğu malumdur. Geçenlerde okuduğum bir kitapta bunu teyid eden bir hatıraya tesadüf ettim. Andreas Nenedakis, Büyükbaşlar 1922 adlı eserinde çocukluğunun Girit'ini anlatıyor. Bu kitapta belki basit ama hisli bir pasaj var. Okuyucularla paylaşmak istedim:
Başlar eğik, gözler nemli
"Babam 1912 tarihinde Osmanlıların mağlubiyetiyle biten Balkan Harbi'nde bulunmuştu. Memleketine dönerken, eline geçirdiği bir Osmanlı bayrağını da getirip dükkânına asmıştı. Türkler, dükkânın önünden başları eğik, temennâ ederek sessizce geçerlerdi. Bayrağın bir zayıflık emâresi olarak bir ganimet gibi çarşıda asılışı onları utanca boğdu. Her yerde bu konuşuluyordu. İmamlar şikâyet etti, müftü vâliye çıktı. Sonunda bir Türk dostunun ricâsı üzerine babam bayrağı indirmeye râzı oldu.
Küçük Asya macerası yılları idi (1921). Ali adında bir mektep arkadaşım bayrağı görmek istedi. Annemden izin aldım. İki ablası ile geldiler. Annem bir bohça açıp bayrağı gösterdi. Ali ile kızlar diz çöktüler, ellerini bağırlarına koyarak gözlerini hürmetle bayrağa diktiler. Şaşırmıştım, niye böyle davrandıklarını anlayamıyordum. Kızlar kırmızı kumaşı okşuyor, ay yıldızı öpüyorlardı. Çok duygulanmış olduklarını görüyordum. Gözlerinden yaşlar akıyordu. Annem sonra bayrağı kaldırdı.
Bir gün Ali, arkadaşlarının da bayrağı görmek istediklerini söyledi. Davet ettim. O gün gördüklerimi hiç unutmadım. Bütün çocuklar diz çöktüler. Sonra yüzlerini yere sürerek bayrağın ay yıldızını öpüyorlardı. Bunu birkaç defa tekrarladıktan sonra sessizce evden ayrıldılar. Türk çocukları o günden sonra bana karşı çok değiştiler. Bana onlardan biriymiş gibi davranmaya başladılar."
Son fethedilen toprak
Girit, en son fethedilen Osmanlı toprağıdır. Üstelik Rumlardan değil, Venediklilerden alınmıştır. Osmanlıların Akdeniz'deki emniyet ve asayişini tehdit eden ada, Sultan İbrahim zamanında kuşatıldı. Ada fethi zordur. Kuşatma senelerce sürdü. Çok zâyiat verildi. Ama neticede ada tamamen fethedildi. Girit, hep imtiyazlı şekilde idare olundu. Ada halkı pek çok vergiden muaftı. Geri kalan vergiler adanın ihtiyaçlarına harcanır; merkeze fazla bir şey alınmazdı.
Yunanistan istiklâlini elde edince, Girit'i ilhak etmek için çok uğraştı. Adaya ajanlar gönderdi. Gençleri artık çökmeye yüz tutmuş olan Osmanlı hâkimiyetine karşı çete faaliyeti göstermek üzere yetiştirdi. 1867'de nüfusunun dörtte üçü Hıristiyan olan Girit'te Rusya tahrikli bir isyan çıktı. İsyan bastırıldı. Bâbıâli kalıcı bir çözüm için Sadrazam Âli Paşa'yı fevkalâde memuriyetle adaya gönderdi. 1868 fermanı Girit'e imtiyaz tanıyan bir nevi anayasa hüviyetindeydi. Böylece Girit, neredeyse yarı müstakil oldu. Âli Paşa, bu reformlarıyla Girit'in bir mânâda Osmanlı ülkesinden ayrılmasına sebep olmakla suçlandı. Hatta amansız muhaliflerinden meşhur şair Ziya Paşa buna dair şu meşhur beyti söyledi:
"Kapıcızâde ile Köprülü'nün farkı budur:
Birisi aldı Girit'i, birisi verdi bugün!".
Burada Girit Fâtihi sayılan Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa'ya ve Âli Paşa'nın babasının Mısır Çarşısı'nda kapıcılık yapmasına işaret vardır.
Eriyen nüfus
Bu sıkıntılar sebebiyle adanın Müslüman nüfusu her geçen yıl eridi. 1889'da nüfus sayımının âdil yapılmadığı gerekçesiyle Girit Buhranı ortaya çıktı. 1896'da adalı Rumların başlattığı isyan ve kargaşa bahanesiyle Yunanistan adayı işgale kalkıştı. Ertesi sene Yunanistan ile harbe tutuşuldu. Harb kazanıldı; fakat adayı elde tutmaya yaramadı. Düvel-i Muazzama'nın müdahalesi sebebiyle Girit meselesi, Osmanlı Devleti aleyhine ve tuhaf bir şekilde mağlup Yunanistan lehine çözülmüş oldu.
Adaya Yunan Prensi Yorgi komiser tayin edildi. İstanbul'dan gönderilen vâli, bir nevi vâli vekili derekesine düştü. Prens'in milliyetçiliğinden şüphe duyan adalı bazı Rumlar, 1905'de meşhur politikacı Venizelos'un liderliğinde ayaklandı. Balkan Bozgunu ardından 1913'te Girit Yunanistan tarafından ilhak edildi. 1923 tarihli Lozan Muahedesi akabinde Yunanistan Müslümanları ile Türkiye Ortodoksları (İstanbul ve Garbî Trakya müstesna olmak üzere) mübadele edildi. Anavatanın "Girit bizim canımız, feda olsun kanımız" marşını söylemekten başka elinden bir şey gelmedi.

Bostana giren Giritli...
Girit, çok eski bir medeniyet merkezidir. Ada halkının antik çağda Mısır'dan geldiği zannedilmektedir. Ahali zaman içinde Ortodoks dini ve coğrafi yakınlık sebebiyle Rumca konuşmaya başlamıştır. Ancak şive, diğer Rumların anlayamayacağı kadar farklıdır. Osmanlı fethinden sonra ada halkının bir kısmı ihtida etmiştir. Mübâdele ile Anadolu'ya göçen ve Rumcadan başka lisan bilmeyip âdetleri de çok farklı olan Girit muhacirleri çok sıkıntı çekti. Çalışkan Giritliler, ot yemeklerine düşkünlüğü ile tanınır. Hatta "Baba, bostana bir inek ile bir Giritli girdi" diyen çocuğa babasının, "Giritliyi çıkar, inek doyunca zaten çıkar" dediği meşhur fıkradır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.