LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…

A -
A +
Lübnan, coğrafyası, etnik yapısı ve idare tarzıyla Orta Doğu'nun en enteresan ülkelerindendir.
 
Geçenlerde birkaç günlük bir seyahat için Lübnan’da idim. Coğrafi olarak Suriye’nin parçası olmakla beraber, etnik yapısı itibarıyla hep farklı bir memleket olarak görülmüştür. Osmanlılar zamanında da muhtar bir idareye sahipti. Burada pek çok din ve mezhep mensubu yaşar. Bu sebeple hep sosyal ve politik krizler yaşar.
Yavuz Sultan Selim’in fethettiği Lübnan’a Osmanlılar muhtariyet vermişti. Cihan Harbi zamanında çok acı günler yaşayan Lübnan’da, İttihatçıların kötü politikaları sebebiyle hayli kimse açlıktan öldü; nüfusun çoğu Fransa ve Amerika’ya göçtü. Nihayet 1918’de, Fransızlar tarafından işgal edildi.
Lübnan’da feodal bir yapı vardır. Tanınmış aileler, idarede de söz sahibidir. Politika Lübnan'da bir aile işidir. Sünnî, Şiî, Dürzî, Nusayrî, Marunî, Ortodoks, Ermeni, Katolik ve Protestan halkıyla bir mozaik gibidir. En son 1932’de yapılan nüfus sayımında, halkın %53’ü Hristiyandı. 1943 anayasasına göre, cumhurbaşkanı Marunî, başbakan Sünnî, meclis başkanı Şiî ve başbakan yardımcısı Ortodoks olacaktır. Mezhepler mecliste nüfuslarına göre temsil edilir.
Zamanla Hristiyan nüfus göç sebebiyle azaldı; ama bu nisbet değişmedi. 1975-1989 arası kanlı bir iç harb yaşandı; Beyrut harabeye döndü. Şimdi de 3,5 milyonluk memlekette, ayrıca acıklı bir hayat yaşayan 300 bin Filistinli ve 2 milyon Suriyeli mülteci vardır.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
Şimdi nüfusun takriben %40’ı Hristiyan, %5,5’u Dürzî ve %54’ü Müslümandır. Sünnî-Şiîler eşit sayıdadır ama, Filistinliler vatandaş sayılmadığı için, kıymeti yoktur. Harirî, Sünnî olmakla beraber, artık Sünnîlerin gücü iyice azalmıştır. Son asırda en çok acı ve kıyımı da onlar çekmiştir. Şiîlere, İran; Hristiyanlara, Fransa sahip çıkmaktadır. Sünnîler, hâmisizdir.
Memleket, milis gücüne dayanan Hizbullah’ın, dolayısıyla İran’ın kontrolü altındadır. Bilhassa memleketin güneyi, Sur ve Baalbek tamamen Şiî mıntıkasıdır. Beyrut’un tamamen Sünnîlerin yaşadığı en mutena semti Basta, şimdi bir Şiî mahallesidir. Şiîler, bir yandan İsrail’i tahrik edip, öte yandan halkı İsrail tehdidiyle korkutarak hükmünü yürütmektedir.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
 
*Sahile paralel uzanan dağları hep karlı Lübnan’ın. İsmi de buradan geliyor; Leben, süt demek. Bu sebeple sabah Şuf dağlarında kayak yapıp; öğleden sonra Biblos’ta denize girilebilir. Mart ayında hava 27 derece. Yemyeşil dağları süsleyen sedir ağaçları, Lübnan bayrağında sembolize olmuş.
*Fenike ve Roma harabeleri her yanda. Biblos ve Baalbek’ten başka Sur harabeleri görmeye değer. Efes’e benzer. Baalbek’teki sütunlar tanıdık. Bunlardan 4’ü Ayasofya’da, 1’i de Süleymaniye’de.
*Turistlerin en çok rağbet ettiği şirin sahil kasabası Biblos’ta, muazzam bir kumsal, antik kale ve harabeler, bir yanda da Osmanlı çarşısı; Sultan Mecid’in yaptırdığı zarif câmi; karşısında da ayrıca Mescidü’n-Nisâ (hanımlar mescidi).
*Etnik gruplar umumiyetle bir arada yaşamakla beraber, karışık köy ve kasabalar var. Yol üzeninde bir Hristiyan köyüne, oradan Sünnî; sonra Ermeni, sonra da bir Dürzî köyüne uğramak mümkün.
*Dürzî emirlerinin Deyrü’l-Kamer kasabası ve Beytüddin’deki Emir Sarayı görmeye değer. Bir salonda, sarayı tamir ettiren Sultan Hamid’in tuğrası var. Saray, her tarafa yayılmış mozaikleri ile meşhur.
*Çok acılar yaşadığı için olsa gerek, Lübnanlılar hayatı severler. Beyrut, benim çocukluğumda “Orta Doğu’nun Parisi” diye anılırdı. İç harbde harab olan şehir, şimdi yeniden ayağa kalkmış. Bir Avrupa şehri hüviyetini sürdürüyor. Kozmopolitliğinin getirdiği bir serbestlik var. Trafik berbat. Benzin dışında hayat ucuz değil. Asayiş problemi yok.
*Beyrut’ta fazla tarihî eser bulunmaz. Şimdi başbakanlık olan Osmanlı kışlası ile Memluklerden kalma Ömer Câmiinden başka. İlk devir müctehidlerinden İmam Evzâî’nin türbesini herkes bilir. Başura Kabristanı’nda; hayatını modernistlerle ve Vehhabilerle mücadeleye adamış büyük âlim Yusuf Nebhânî’nin kabri var.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
*Beyrut’a yakın Ci’ta mağaraları görmeye değer. Üstteki mağaralar rengârenk sarkıt ve dikitleriyle göz alıyor. Su içindeki alt mağarada motorla dolaşılıyor. Beyrut kornişindeki Güvercin Kayaları da mutlaka görülmesi gereken tabiat harikaları.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
*Vaktiyle vilâyet merkezi olan Sayda, şimdi mütevazı bir kasaba. Denizin ortasında, dalgaların zaman zaman boyunu aştığı kalesi meşhur. Sayda vâlisinin konağından kalanlar, şimdi kafe olmuş.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
*Kuzeydeki Trablus, câmileri, hanları, çarşıları, saat kulesi ile en çok Osmanlı kokan şehir. Halkın çoğu Sünnî. Mevlana Hâlid Bağdadî’nin meşhur halifelerinden Ahmed bin Süleyman Ervâdî’nin kabri burada Diba Mescidi haziresinde.
*Lübnan mutfağı, dünyaca şöhret yapmış. Umumiyetle meze ağırlıklı. Şavurma (döner), humus (nohut ezmesi), felâfil (bakla köftesi), kübbe (içli köfte) ve fetuş (kuru ekmekli salata) tercih edilir.
LÜBNAN NOTLARI: Sabah kayak, öğleden sonra deniz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.