Genç yöneticilerin inzivaya çekilmesinin sebepleri, sonuçları ve zararları…

A -
A +

Her şeyden önce “genç” tanımına gireyim. Dünyada 65 yaşının üzerindeki nüfus oranı, 5 yaşından küçük nüfus oranını geçti. Ayrıca insanlar rahat rahat 90 yaşına kadar yaşamaya başladı. Dolayısıyla 65 yaşındakiler “yaşlı ama güçlü”, 40 ile 55 yaş arasındakiler “genç yönetici” kıvamındalar. Şimdi asıl konuya geleyim:

 

Geçen yıl zorluklar içinde yaşayıp iş bulmaya çalışan bir dostumuza kendi kabiliyetleri doğrultusunda bir iş imkânı sağladık. Bir yıl geçmeden geldi ve ayrılmak istediğini söyledi. “Yeni bir iş mi buldun?” diye sorduk. Bulmamış. Sadece işinde mutlu olamamış. “Az kazanırım, mutlu yaşarım” dedi ve gitti. Saygı duyduk.

 

Bankacı, finansçı, CEO ya da CFO birçok üst düzey genç yöneticinin geride kalan zamanda işlerinden ayrılıp, sayfiye kasabalarına yerleştiğini ve bir daha geri dönmediklerini gördüm. Bir şey olmaya çalışmaktansa “hiçbir şey olmamaya” çalışmayı tercih ettiler. İnsan nasıl mutluysa öyle yaşasın. Ancak bu kadar kabiliyetli insanların bir anda ortalıklardan kaybolmasının küresel ekonomiye nasıl bir etki yaptığını incelemeden yapamadım.

 

Herkes garsonluk yaparken Avrupa’nın en önemli otel ve restoran zincirlerine sahip olanların hayatını ve banka memurluğundan banka sahipliğine gidenlerin hayatını konuluyor ama yukarıda bahsettiklerimi kimse konuşmuyor. Ben de bu sessiz kayboluşların sebebine, sonucuna ve varsa zararına göz atayım dedim. Gözlemlerim bu kişilerin eşleriyle değil çoğunlukla tek başlarına inzivaya çekildiklerini hatta çoğunun bekâr olduğunu bize gösteriyor. O zaman kimler yalnız yaşamak istiyor sorusuna cevap arayarak başlayalım:

 

ABD ve Avrupa’da yalnız yaşamın artmasının temel sebeplerinden biri, kentsel yaşamın ve bireysel özgürlüğün yükselişi. The New York Times ve The Guardian gibi büyük gazetelerde çıkan analizlerde, özellikle genç yetişkinler arasında, evden bağımsız yaşamın %50 civarında arttığı belirtiliyor. Mesela, ABD’de 1950’lerde %13 olan yalnız yaşayan oranı, 2020’de yaklaşık %28’e ulaşmış durumda. Bu, neredeyse iki kat artış anlamına geliyor. Biraz rakamla gösterecek olursak:

 

ABD’de 18-29 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık %55’i yalnız yaşamayı tercih ediyor. Bu oran, 1980’lerde sadece %30 civarındaydı. (Pew Research Center)

 

Avrupa’da ise bu oran ülkeden ülkeye göre değişmekle birlikte, özellikle Almanya, İtalya ve Fransa’da yurt dışında veya şehir merkezlerinde yalnız yaşayanların oranı %20-30 civarında. Almanya’da 2022 nüfus sayımı, yalnız yaşayanların oranının %24 olduğunu gösteriyor.

 

Bu trendin birkaç ana nedeni var:

 

Bireysel özgürlük ve bağımsızlık arzusu: Artık insanlar kendi hayatlarını kendi kurmak istiyor. The Economist’te çıkan bir makaleye göre, gençler kendi alanlarına, farklı yaşam tarzlarına yöneliyor ve geleneksel aile yapısından uzaklaşmak istiyorlar. Bu, özellikle şehirlerde yaşayanlar arasında büyüyor.

 

İş ve eğitim olanaklarının yaygınlaşması: Uzaktan çalışma ve online eğitim sayesinde, insanlar kendi evlerini tercih ediyor. Örneğin, Forbes’ta yer alan bir araştırmada, ABD’de evde çalışanların oranı 2019’dan bu yana %30’dan %45’e çıktı. Pandeminin etkili olduğunu kabul etmeliyiz tabii.

 

Değişen aile yapıları ve sosyokültürel faktörler: Artık evlilik oranları azalıyor ve boşanma oranları artıyor. The New York Times’ta yer alan bir inceleme, boşanma oranlarının Avrupa’da %40’lara yaklaştığını ve bunun da yalnız yaşamı teşvik ettiğini gösteriyor.

 

Ekonomik faktörler ve yaşam maliyetleri: Bazı ülkelerde, gençler yüksek kira ve ev fiyatlarıyla başa çıkmak zorunda kalıyor. Ama yine de, kendi başına yaşama arzusu bu durumu aşmaya çalışıyor.

 

Küreselleşme ve modern yaşam tarzları: İnsanlar artık uluslararası göç ve kendi alanlarını oluşturma konusunda daha özgür. The Guardian’da çıkan analizler, özellikle büyük şehirlerde yaşayanların %20-25’inin başka ülkelerden göçmen veya yeni nesil göçmenlerin, evlerinden uzak, bağımsız yaşamayı seçtiğine işaret ediyor.

 

Elbette yalnız yaşamak, hem avantajlar hem de zorluklar getiriyor. Bazı araştırmalar, yalnız yaşayan insanların psikolojik sağlık sorunlarına, özellikle de depresyona daha yatkın olabileceğine dikkat çekiyor. Ama yine de, özgürlük ve kendi kendine yetme hissi, bu yaşam tarzını cazip kılıyor. Şimdi meslek gruplarına işi bırakıp inzivaya çekilenleri bir inceleyelim:

 

Yüksek gelirli profesyoneller ve yöneticiler: Bu grup özellikle 40-50 yaş arasında, yüksek gelir ve prestijli mesleklerde çalışanlar. Mesela, Forbes dergisinde yayınlanan bazı makalelerde, bu yaş grubunun %60'ı yaşam kalitelerini artırmak veya stres yönetimi amacıyla yaşadıkları yerleri değiştirmeyi tercih ediyor. Bu kişiler genellikle, gelirleri yıllık 200.000 doların üzerinde olanlar.

 

Girişimciler ve finans profesyonelleri: Bu kişiler, yüksek kazanç sağlayan sektörlerde çalışıyor. Harvard Business Review’da çıkan bir makaleye göre, bu grup içinde %35 civarında genç yaşta, 40-45 yaş öncesinde yaşamlarını değiştirip, daha sakin bölgelere yerleşen insan var. Bunların gelirleri oldukça yüksek olup, genellikle yıllık 300.000 dolar ve üzeri.

 

Sağlık çalışanları ve mühendisler: Bu mesleklerde de, stres ve yoğun çalışma saatleri nedeniyle, genç yaşta daha sakin bölgeleri tercih edenler yaygın. Mesela, The Economist’te çıkan bir analiz, yıllık gelirleri 150.000-200.000 dolar arasında olan bu gruptan %20’sinin yaşam tarzı değişikliği yaptığına işaret eder.

 

Düşük ve orta gelirli kişiler: Bu grup daha az sayıda olup, ekonomik nedenlerle değil, yaşam kalitesini artırmak adına karar veriyorlar. Bu grupta, gelirleri genellikle yıllık 80.000 doların altında olsa da, yaşam ve stres faktörleri ön planda.

 

Dergilerdeki araştırmalara göre, bu kararın en önemli motivasyonu genellikle stres seviyesi, yaşam kalitesi ve kişisel tercihler oluyor. Ayrıca, özellikle COVID-19 sonrası, “küresel iletişim ve teknolojinin olanakları sayesinde”, bu kişiler daha kolay uzak bölgelere yerleşebiliyor.

 

Yani, özetle, yüksek gelir ve üst düzey yöneticilik mesleklerinden genç yaşta vazgeçip, daha sakin ve doğa ile iç içe yerlere yerleşenlerin oranı, genel olarak anketlerde ve makalelerde %10-15 civarında gösteriliyor.

 

Şöyle bir örnek vermek gerekirse: İngiltere veya Amerika’da, 40’lı yaşlarda yüksek gelirli bir yönetici, sonunda Kaliforniya sahillerinde yaşıyor veya İtalya kıyılarında küçük bir ev satın alıyor. Bu kişiler genellikle, %75 oranında büyük şehir hayatından uzaklaşmayı ve yaşam kalitelerini artırmayı tercih ediyorlar.

 

Şimdi kafamdaki üçüncü soruya geleyim: Bu kabiliyetli insanların iş bırakmalarının küresel ekonomiye zararları oluyor mu?

 

Öncelikle, birçok ekonomik analizde genç yöneticilerin ve girişimcilerin, inovasyon ve büyümenin önemli itici güçleri oldukları vurgulanmakta. Harvard Business Review’da yayınlanan bir makalede, genç girişimcilerin yüksek risk alabilme potansiyeli ve yenilikçi yaklaşımları sayesinde ekonomiye dinamizm kattığı belirtiliyor. Demek ki genç liderler, yeni fırsatları ve teknolojik gelişmeleri takip ederek, kendi işlerini bırakıp uzaklaşırsa, bu dinamizm zayıflayabilir.

 

Bir başka kaynak, The Economist’te çıkan bir yazı, genç yöneticilerin kararları ve girişimleri, istihdam oluşturmanın yanı sıra yeni pazarlar açmakta olduğu söyleniyor. Yani, onların bu kararları, küresel tedarik zincirlerini ve ekonomik çeşitliliği de etkilemekte. Bu noktada, genç liderlerin ticaretten uzaklaşması, yeni girişimlerin ve yatırımların azalmasına neden olacak gibi gözüküyor. Elbette bunları herkes söyleyebilir, şimdi yapılan araştırmalara bakalım:

 

Bir analize göre küresel girişimcilik oranlarındaki düşüş, genç yaşta yöneticilerin işlerini bırakıp uzaklaştığı toplumlarda %15-20 civarında artış gösterebilir. World Economic Forum’un raporları, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, gençlerin girişimcilikten uzaklaşmasıyla ekonomik büyümenin yavaşladığını ortaya koyuyor.

 

Forbes’da çıkan bir makaleye göre, genç liderlerin istihdam ettiği sektörlerde %25-30 civarında büyüme beklenirken, onları ikna edip işlerinde tutamazsak %10-15 seviyelerine düşebilir.

 

Ayrıca, küresel inovasyon hızında yavaşlama da bu kararların sonucunda görülebilir. Bloomberg’ten aktarılan bilgilere göre, genç liderler yüksek risk almakta ve risk sermayesi yatırımlarını yönlendirmekte. Bunun azalması, yeni teknolojik gelişmelerin ve çözümlerin olmasını engelleyebilir.

 

Özetle genç liderleri kaybedersek başımıza şunlar gelecek:

  • İstihdam ve üretkenlikte azalma,

  • Yeniliklerin ve teknolojik gelişmelerin yavaşlaması,

  • Yeni pazarların oluşumunun engellenmesi,

  • Ekonomik büyümenin yavaşlaması.

Bu arada sakin bölgelere göçen genç iş liderleri daha az risk alan veya geleneksel yöntemler uygulayan işleri alırken; yerine atananlar daha sakin daha az risk alan profiller olduğunda, daha yavaş ve durağan bir büyüme yaşayabiliriz.

 

Sonuç olarak, genç iş liderlerinin işlerini bırakıp uzaklaşması, küresel ekonomiyi hareketlendiren ve yenilikçiliği tetikleyen temel dinamikleri olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden, birçok ekonomist ve iş dünyası analisti, genç liderlere destek olmanın ve onların girişimcilik ruhunu canlı tutmanın üzerinde duruyor.

 

Ben kendi adıma neredeyse her ay birkaç kişiyi “yeter gidiyorum” havasından uzaklaştırmaya çalışıyorum. Onlar için iyisini yapıyor muyum bilemiyorum ama ülke için doğrusunu yaptığıma eminim.

 

 

 

Prof. Dr. Emre Alkin'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Fani 31 Temmuz 2025 07:15

Bizde bir atasözü vardır hocam, gönülsüz yapılan işten hayır gelmez. Mecburiyetten, mecburiyetten diye bir şarkı vardı işte öyle.