Harâm aylardan olan muharrem ayı

A -
A +
Araplar, İbrâhîm aleyhisselâmdan beri Arabî ayları kullanmışlardır. İslâmiyetten önce, Fîl Vak'asını başlangıç kabul etmişler ve seneleri buna göre saymaya başlamışlardı.

Muharrem ayı, İslâm hicrî-kamerî senesinin birinci ayı ve Kur'ân-ı kerîmde kıymet verilen 4 harâm aydan biridir. Muharrem ayının birinci gecesi, Müslümânların hicrî-kamerî yılbaşı gecesi idi.

Hicrî yıl, hicretin başlangıç kabul edildiği târih, senedir. Ayın hareketi esas tutulduğu için buna, "Sene-i Kameriyye" veya "Hicrî-Kamerî Sene" de denir.

Peygamber Efendimizin, Medîne'nin Kubâ köyüne geldiği târih [20 Eylül 622 Pazartesi günü], Müslümânların "Hicrî Şemsî" yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü yani hicretten 66 gün evvel, "Hicrî Kamerî" yılbaşı oldu. Bu da, târihçilere göre mîlâdın 622. yılındaydı. Temmuz ayının 16. Cumâ gününe rastladığı, Ahmed Ziyâ Beyin "Kozmoğrafya" kitâbında yazılıdır.

Kamerî takvîmde bir yıl 354,367 gündür. Bu süre, Ay'ın Dünya etrâfında 12 kere döndüğü zamandır. Güneş yılından 10,875 gün daha kısadır. Bundan dolayı, 32,5 yılda, bir yıl daha fazladır.

Araplar, İbrâhîm aleyhisselâmdan beri Arabî ayları kullanmışlardır. İslâmiyetten önce, Fîl Vak'asını başlangıç kabul etmişler ve seneleri buna göre saymaya başlamışlardı. Hicretle berâber başlangıç değişmiş ve her senedeki en mühim hâdisenin ismi ile anılmaya başlamıştı. (İzin yılı, emir yılı, zelzele yılı, vedâ yılı... gibi)

Fakat bu şekildeki tatbîkat, bazı târih karışıklıklarına sebep olduğu için, 2. Halîfe Hazret-i Ömer zamanında, hicretin on yedinci yılında alınan bir kararla, hicretin olduğu sene birinci sene olmak ve o senenin Muharrem ayı başlangıç kabul edilmek suretiyle, bu târih tespit edildi. İşte hicrî-kamerî târih bu târihtir. Osmanlı Devleti'nce devamlı kullanılan hicrî sene, Cumhuriyet döneminde bir kânunla kaldırılarak, yerine Avrupalıların kullandığı mîlâdî sene kabul edilmiştir.
Sevgili Peygamberimizin kıymetli torunu Hazret-i Hüseyin, 10 Muharrem'de şehîd edildi. O yüce İmâmın şehîd edilmesi, elbette bütün Müslümanlar için büyük bir musîbet ve üzüntüdür. Hazret-i Ömer, Hazret-i Osmân, Hazret-i Alî, Hazret-i Hasan ve Hazret-i Hamza'nın şehîd edilmeleri de, böyle büyük bir musîbet ve üzüntüdür.

Fakat, Peygamber Efendimiz, amcası "seyyidü'ş-şühedâ" Hazret-i Hamza'nın şehîd edildiği günün yıl dönümlerinde mâtem [yas] tutmadı; mâtem tutmayı da emretmedi. Mâtem yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber Efendimizin ölümü için mâtem tutulurdu. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Mâtem tutan, ölmeden tevbe etmezse, kıyâmette şiddetli azap görür." [Müslim]
[İnşâallah bundan sonra, makâlelerimizi, bir müddet Pazartesi ve Cumartesi günlerinde yazacağız.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.