Türk milletinin zaferlerindeki sır!

A -
A +

Müslümânları, harp meydânlarında, zaferlerden zaferlere koşturan biricik arzû; âhirette şehîdlere verilecek sonsuz nîmetlere îmân etmeleridir!..

 

 

 

 

 

Gerek “Mukaddes İslâm” târihinde, gerekse şanlı “Türk Milleti”nin târihinde, târihe altın harflerle yazılmış pekçok “Zafer” vardır.

 

Bu zaferlerdeki başarıların sırrını, aslında bir cümlede özetlemek mümkündür; o da, Müslümânların “ölürsem sehîd, kalırsam gâzîyim” düstûruyla hareket etmeleri; gencinin ve yaşlısının gözlerini kırpmadan, aynı heyecânla âdeta ölüme koşmalarıdır.

 

Müslümânları, asırlar boyu, harp meydânlarında, zaferlerden zaferlere koşturan biricik arzû; âhirette şehîdlere verilecek sonsuz nîmetlere îmân etmeleri ve bunlara kavuşmak için cân atmalarıdır. Dünyânın fânîliğine, âhirette Cennetin ve nîmetlerinin sonsuzluğuna yakîn derecede îmân eden Müslümânlar, şehîd olmaktan büyük bir haz, zevk duymuşlardır. Harp meydânlarında kahramânca dövüşen ve düşmândan yılmayan Müslümân askerler, şehîd olmak arzûsuyla yanıp tutuşmuşlar ve düşmândan aslâ yüz çevirmemişlerdir.

 

İslâm târihinden, Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (radıyallahü anh), 83 yaşında İstanbul’un fethine gelmesi; Kıbrıs-Larnaka’da medfûn “Hala Sultân” diye anılan, Sevgili Peygamberimizin süt teyzesi Ümm-i Hırâm’ın (radıyallahü anhâ), 86 yaşında Kıbrıs seferine katılması; Osmânlı târihinden ise, Alasonya kahramânı Hâfız Abdülezel Paşa’nın, yine 86 yaşında kendini ata bağlatarak ordunun en önünde harbe gitmesi gibi, daha yüzlercesini sayabileceğimiz misâller dillere destândır ve doğrusu onların bu fedâkârlıkları insan hafsalasını zorlamaktadır.

 

Bütün kâmil Müslümânların, samîmî bir şekilde arzû ettikleri şehîdlik mertebesinin fazîleti, yüceliği hakkında pekçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf vardır. [Burada, seçerek, sâdece 3 âyet-i kerîme ve 3 hadîs-i şerîfin meâlini vermekle yetinelim.]

 

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde buyuruyor ki:

 

“And olsun, eğer siz, Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bir bağışlama ve esirgemesi, onların toplayacakları dünyâ menfaatlerinden elbette daha hayırlıdır. And olsun, eğer ölür veya Allah yolunda öldürülürseniz, muhakkak ki, Allah’ın huzûrunda toplanacak, hesâba çekileceksiniz.” (Âl-i İmrân, 157-158)

 

 “Allah katında öldürülenleri, sakın ölüler sanma. Doğrusu onlar Rableri katında diridirler, Cennet meyvelerinden rızıklanırlar. Onlar, Allah’ın kendilerine verdiği ihsândan (şehîdlik rütbesinden) dolayı neş’eli hâldedirler…” (Âl-i İmrân, 169-170)

 

“Kim Allah’a ve Peygambere itâat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nîmetler verdiği Peygamberlerle, Sıddîklarla, Şehîdlerle ve Sâlihlerle [İyi Kimselerle, Velîlerle] berâberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.” (Nisâ, 69)

 

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuşlardır:

 

“Allahü teâlâ, şehîdin, kul borcundan başka bütün günâhlarını affeder.”

 

“Allah yolunda şehîd olmayı gönülden isteyen kimse, şehîd olmasa dahî, şehîdlik sevâbına nâil olur.”

 

“[Bir Müslümân] malının yanında; kanını, dînini, ehlini korumak uğrunda öldürülürse şehîddir.”

 

 

 

Prof. Dr. Ramazan Ayvallı'nın önceki yazıları...