Bir taraftan helâlleştiğime şükrederken, diğer taraftan da gidip son bir defa daha yüz yüze görüşemedik diye hayıflandım durdum.
İpek gömlek giyemem,
Haram lokma yiyemem,
Kalbimde yaşayanı,
Çekinirim diyemem.
***
Gece gündüz aklım fikrim hep onlarla. İki gün sonra tekrar aradım, eve çıkmışsa veya ziyaretçi kabul ediyorlarsa gitmek niyetiyle… Yine kızı telefona çıktı;
“Ragıp Amca, babam şimdi ruhunu teslim etti. Şu anda benden başka bilen yok. Biraz ileride annem ve kardeşlerim kendi aralarında sohbet ediyorlar ama henüz öğrenmediler. İkinci olarak siz duydunuz!” deyince başımdan kaynar sular döküldü sandım. Tepemden tırnağıma kadar su içinde kaldım, sırılsıklam terledim, sadece; “İnnâ lillah ve innâ ileyhi râci’ûn” diyebildim.
Bir taraftan helâlleştiğime şükrederken, diğer taraftan da gidip son bir defa daha yüz yüze görüşemedik diye hayıflandım durdum. Cenazesi ertesi gün öğle namazını müteakiben Şakirin Camii'nden kaldırıldı. Ailece gittik. Hanım hanımını ve kızlarını teselli etmeye çalıştı. Ben de oğullarını... Adaşım olan ailenin, en küçük ferdi şimdi pek yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Bana sarıldı;
“Babamın en sevdiği amcamsın, abimizsin” deyip ağladı, bizi de ağlattı!
Dünyanın bir hiç olduğunu, hayal olduğunu, rüya olduğunu bir daha anladım, anladım ama hain nefsime sözüm geçmiyordu hâlâ…
İnsanoğlu niçin söver, itişir?
Sayılı nefesi sona erişir.
Öğüt isteyene ölüm yetişir,
Akıllı ölmeden ölür mü bilmem!
Gözyaşım sel olsa yine de silmem!
Yörük göçü yolda sarar yükünü,
Kötülerin mutlak kazam kökünü,
İsterse durmasın gelsin yekûnü.
Su akar yolunu bulur mu bilmem.
Kötü olan yere gel desen gelmem!
Başını boş yere hiç gömme kuma!
HOCA kumaşına yakışmaz yama,
Güneş balçıkla hiç sıvanmaz amma,
Sen çamur at, izi kalır mı bilmem?
Çok şeyi bilsem de büyük söylemem!
***
Gökyüzünün açık güneşli olduğu bir ilkbahar günüydü. Sabah saat dokuza çeyrek kala TGRT'ye geldim. Bahçe araba kaynıyordu. Park edecek yer bulmakta zorlandım. Birden güvenlik elemanı imdadıma yetişti, çaresizliğime çare oldu. Arabanın anahtarını verdim ferahladım. Mühim misafirlerimi bekliyordum çünkü. Uzun bir yolculuk bizi bekliyordu. Filmlerimizle ilk kez yurt dışına görücüye çıkacaktık. Memleket dışında eserlerimize nasıl bakılacağını pek merak ediyordum. Bu yüzden, anlatılamaz bir heyecan ve tarifsiz panik içindeydim.
Hızla odama geçtim. Gelen evrakları kontrol ettim. Saatime baktım tam dokuzdu. Kapı tıklandı.
- Neredesiniz kardeşim? Saat kaç olmuş?
- Korkma Ragıp Bey! Her şey yolunda. Ne de olsa işi biz takip ediyoruz!
- !!!
Sadece gülümsedim. Gelen mühim misafirlerimle böyle şakalaşmayı severdik.
- Buyurun şöyle birer çay içelim, hı ne dersiniz?
- İçelim amma bir şartla.
- !!!
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...