"Çocuklar, söz uzadıkça uzar, bugünkü dersimize gelelim..."

A -
A +

Yine diyorlar ki: “Steve Jobs gibi herkeste, derinden tesir bırakmış biri dünyaya daha zor gelir, öyle ki bıraktığı izler, gelecek nesillerce de hissedilecektir.”

 

- Farkında mısınız? Hepimiz de şu veya bu şekilde bu insanlar hakkında geniş malumat sahibiyiz. Nasıl beynimize işlemişler dantel gibi farkında değiliz. Kafalarımızı onlara kiraya vermişiz haberimiz yok! Bize ait olanlara gelince… Neyse beni fazla söyletmeyin!

 

- Bakın bizim tarihimizden bir misal vereyim büyük düşünme meselesinde.

 

- Var mı ki?

 

- İşte mesele de burada saklı! Biz bile tereddüt ettikten sonra gerisini siz düşünün.

 

- Anlat bakalım, bizimkilerin büyük düşünceleri neymiş?

 

- Gencin biri, gözleri âmâ yani görmeyen bir Allah dostundan nasihat istemiş. O mübarek zat da şu cevabı vermiş: “Delikanlı! Yürürken ya da koşarken dağa onun da en zirvesine bak. Sakın gözlerini zirveden ayırma! İşte o vakit, kilometrelerin ayaklarının altında eriyip gittiğini hissedeceksin. Çalılıkların, ağaçların, hatta nehrin üzerinden atlayıp geçtiğini hissedeceksin. Ne zaman hayatın zorlukları ile yüz yüze gelirsen, daima zirveye baktığını hatırla! Böylece hiçbir mesele ne kadar büyük görünürse görünsün, senin cesaretini kıramaz!”

 

- Ooo bayağı yüksek! Kocaman bir dağ gibi fikir.

 

- Ama söyleyen Bill Gates değil.

 

- !!!

 

- Neyse çocuklar söz uzadıkça uzar. Bugünkü dersimize gelelim.

 

- Peki babacığım.

 

- Peşinen söyleyeyim. Yanlış anlamayın. “Babam bizden hürmet bekliyor” diye laf atmayın. Bu okuduklarımız herkes için. Bilhassa sizin için hususi seçilmiş değiller.

 

- Tamam baba anladık. Ver ben okuyayım.

 

- Al bakalım. Sayfanın arasında bir kâğıt var!..

 

- Bir zat, sâliha hanımına sormuş: “Allahü teâlâ âhirette ‘Oğlunun hesabını sen gör...’ buyursa, oğlun da, günahlardan dolayı çok cezaya layık olsa, ceza verirken üzülür müsün?”

 

“Ne cezası? Evlada ceza verilir mi? Ona mükâfat veririm, hiçbir günahını görmem, doğru Cennete derim…”

 

“Niye hak ettiği cezayı vermiyorsun?”

 

“Sevgili ciğerpareme, canım yavruma nasıl ceza veririm? Hem de Cennetin en müstesna yerine yollarım!”

 

“Demek ki biz de kurtulacağız, çünkü senin şefkat ve merhametin, Allah’ın merhameti yanında ne ki?”

 

Bir mübarek zata da, “Âhirette, seni sorguya annen mi, baban mı çeksin deseler, hangisini seçersin?” denince buyurur ki:

 

“İkisini de kabul etmem, Rabbimin hesaba çekmesini isterim! Ana babamın merhameti, Rabbimin merhameti yanında deryada damla değildir. O bir damlayı da bütün mahlûkatına dağıtmıştır. Bunca canlıların yavrularına karşı olan şefkati, merhameti, o bir damladandır. Derya varken hiç, tek damlaya talip olunur mu?”

 

Bu büyük merhametine rağmen, eğer Hak teâlâ bir kuluna bir ceza veriyorsa, demek ki o kul, ana babasının kalblerini, çok kırmıştır. Kim bilir kaç defa üzmüştür? Yani gözden çıkaracakları kadar isyan etmiş olmalı ki, o cezayı hak ediyor. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.