Erol Abi, oturduğu koltuktan doğruldu, pek efkârlıydı...

A -
A +

Konuşulacak çok şey var da, burada noktayı koyalım. Sen o film setlerinden anlat çok merak ediyorum.

 

 

 

Erol Abi:

 

- Hasretini çekmemek mümkün değil Ragıp’çığım.

 

- Çok! Çook haklısın muhterem abim!

 

Erol Abi, oturduğu koltuktan doğruldu. Pek efkârlıydı.

 

- Konuşulacak çok şey var da, burada noktayı koyalım. Sen o film setlerinden anlat çok merak ediyorum.

 

- Peki efendim.

 

 

 

Menfaat, rant için akıyor kanlar,

 

Canımız sıkılır, sebep bilinmez!

 

Caniler kalleşçe alıyor canlar,

 

Yükselen albayrak bir daha inmez!

 

Yürekler yakılır, sebep bilinmez!

 

 

 

Sevenler yok olur, zora gelince,

 

Kimseler görünmez dara gelince,

 

Dostların çoğalır para gelince,

 

Hak hukuk olmazsa bu ateş sönmez!

 

Zahire bakılır, sebep bilinmez!

 

 

 

Kumar, içki, fuhuş, bitmeyen yara,

 

Ahlâk kalmaz, vicdan uğrar dumura,

 

Eşler aldatılır, bitmez macera,

 

Tam îmân olmazsa bu fitne dinmez!

 

Aile yıkılır, sebep bilinmez!

 

 

 

     HERKES HER ŞEYİ MERAK EDİYOR!..

 

İkinci defa çağrılıyorum huzura. Anlıyorum ki şikâyet de çok rağbet de... Kendine has vücut diliyle ha bire ellerini ovuşturan Erol Abimiz, odasının önünden geçer geçmez önümü kesti:

 

- Ne var yine? Niçin acele ediyorsun? İnsan abisine bir selâm vermez mi?

 

- Kusuruma bakmayın efendim! Genel müdür çağırmıştı. Ekip bekliyor, çekimlere gideceğim, acelem ondandır.

 

- Şimdi Resul abimizin, senin "büyüklerimizi ağlatan yazdıklarını merak edip yeniden sormadığını mı" demek istiyorsun?

 

- Bu sefer onlara ilaveten başka şeyler sordu.

 

- Daha mühim ne olabilir? Allah Allah!

 

- Bilmem, nazikçe hesap sordu!

 

- Nasıl, ne hesabı? Bu kaçıncısı?

 

- Şikâyet edilmişim yine. O da haklı olarak üzülmüş. Bir idareci, beraber çalıştığı arkadaşların birbirleriyle iyi geçinmesini ister tabii...

 

- Hımmm tamam! Şikâyetin nereden gelebileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Sizin camiadan olanlar dolaşıyorlardı. Bana da bahsetmişti biraz. Her neyse gelelim sadede. Eee?

 

- Efendim, film setlerinde, iyi kötü birçok hâdisenin şahidi oldum. Canımı sıkanları, beni üzenleri yazmadım. Kimseyi de kimseye şikâyet etmedim. Hattâ öyle şeyleri imâ edecek herhangi bir işarette dahi bulunmadım.

 

- Bir kapta ne varsa o sızar. Onların nimet olduğunu biliyorsun değil mi Ragıp?

 

- Evet!

 

- Daha ne düşünüyorsun? Üzüntüler olmasaydı o zaman korkacaktın!

 

- Tabii Erol abim, işin ehemmiyetinin farkındayım.

 

- Gül geç!

 

- Bu film boyunca karşılaştığım hâdiseleri oluş sırasına göre bir A4 kâğıdına yazıp arz etmiştim malumunuz.

 

- Aynı şeyi tekrar tekrar soruyorlar değil mi? Bana da anlat ki ben de aynı heyecanı duyayım!

 

- Lütfen Erol Abi, abartmayalım. Ben safça yaşadıklarımı yazdım o kadar, çok da büyütülecek şeyler değil. Ama büyüklerimiz hassas oldukları için memnun olmuşlar, muhabbet dolu memnuniyet gözyaşları akıtmışlar. Biz de onun için mesuduz, bahtiyarız elhamdülillah!

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.