Adamların hâl ve hareketleri, simaları bende dindâr, mütedeyyin insanlarmış gibi bir his uyandırdı. Başladım gazetemizi tanıtmaya.
Umumiyetle dükkânlara girerken kapı girişlerindeki vergi levhalarına bakar, isimlerinden Türk mü, gayrimüslim mi olduklarını anlamaya çalışırdım. O niyetle buraya da baktım, şüphe uyandıracak herhangi bir şey göremedim veya okuduğum ismi Müslüman ismi sandım. Sonra duvarlara bakıyor; eğer spor ve sporcuların resimleri varsa gazetenin spor sayfasını öne çıkararak tanıtım yapıyordum. Duvarlarda dinî tablolar, hat yazıları görüyorsam "Bizim Sayfa"yı öne çıkaran tanıtımlar yapıyordum. Eğer açık-saçık kadın resimleri, magazin dünyasıyla alâkalı işaretler görüyorsam, bu sefer de gazetemizin doğru haberciliğini öne çıkaran izahatlar yapıyor muhatabımı iknaya gayret ediyordum...
O kadar iş yerlerine uğrayıp uygunsuz tablolardan sonra buraya gelmem bende bir rahatlık peydahlamıştı sanki, gözüm kör olmuş, kulağım sağır gibiydim. Adamların hâl ve hareketleri, simaları bende dindâr, mütedeyyin insanlarmış gibi bir his uyandırdı. Başladım gazetemizi tanıtmaya. Birinci sayfayı, haber ve ekonomi sayfalarını, spor sayfalarını hızla geçtim, iyice “Bizim Sayfaya" odaklandım. Burada nelerden bahsedildiğini, işin ehemmiyetini öne çıkardım. Ara sıra oradakilere de alttan alttan bakıyordum. Adamların yüzünde hoş bir tebessüm vardı. Hep iyiye yoruyordum bu durumu.
Durmaz yüksekten atar,
Dikendir göze batar,
Tafrasından geçilmez,
Herkese çalım satar.
Kendi kendime diyordum ki; “Bunlar, ya eskiden beri gazetemize aboneler, biraz sonra masanın altında desteyle çıkarıp önüme koyacaklar, ya da bizi yakinen tanıyorlar… Benim şaşkınlığımı düşünerek; 'Ragıp abi bizi tanımadın mı? Falanca oğlu falanca değil miyiz? Aşk olsun abi!' deyip dalga geçeceklerdi." Böyle bir şey bekleyerek konuşmamı bitirdim. Diyeceklerimi deyip söyleyeceklerimi söyledikten sonra adam bana ne dese iyi:
"Biz Hristiyanız Bey!"
Başımdan kaynar sular döküldüğünü sandım. "Hiç olmazsa dinden imândan, ölümden, ahiretten bu kadar bahsetmeseydim" diye hayıflandım. “Bugün bütün terslikler de beni buluyor" diyerek içimden pek kahırlandım...
Muhatabımın öyle demesi üzerine başımı kaldırdım, duvarlara baktım, bir de ne göreyim; birçok kilise posteri, haç işaretleri asılı durmuyor mu? “Allah'ım nasıl göremedim, nasıl fark edemedim?"
Olacak oldu nasıl olsa, bozuntuya da vermeyeyim “söyleyene değil söyletene bak…" diye düşünerek, kendimden emin, tekrar dediklerimi özetledim.
“Sizin Hristiyan olmanız böyle bir gazeteye abone olmanıza hiç de mâni değil. Ben bilhassa bu hususiyetimizi öne çıkararak anlattım ki, yarın kapınıza gelen gazetenin mahiyetini yanlış bilmeyesiniz, ‘bizi aldattınız, yanılttınız kardeşim’ demeyesiniz diye detaylı açıkladım! Dinlediğiniz ve de gördüğünüz gibi biz böyle bir yayın kuruluşuyuz. Abone usulüyle de çalışıyoruz. İşte size de bu hususiyetlerimizi anlatmak ve abone etmek niyetiyle geldim. Kabul edip etmemek sizin elinizde. Elçiye zeval olmaz. Söz de karar da sizde…" DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...