Lütfü Hoca, yerden aldığı kâğıdı okudukça başı döndü, gözleri karardı, eli-ayağı buz kesildi, düşecek gibi oldu, sendeledi. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu. Hanımefendisine bir şey belli etmeden;
- Ben bir abdest tazeleyeyim diyerek Sütpınar gözesine gittiği ibriğini aldığı gibi dışarı çıktı. Biraz önceki güz aydınlığı cıvıl cıvıl havanın yerinde yeller esiyordu. Hafiften kar mı yağmıştı ne? Avlunun bacasına çıktı. Açık pencerenin etrafındaki ayak izlerini takip ederek Cenaze, köy tabiriyle Ceneze Mustafa Dayıların bakkalına kadar geldi. İzler orada kayboluyordu. Fazla üzerinde durmadan ve sağına soluna bakmadan doğru yeni dünürlerine gitti. Köşesindeki minderde oturan Ahmet Ağa, Lütfü Hocayı pek üzgün karşısında görünce şaşırdı.
- Hayırdır Hocam, betin benzin solmuş!
- Sorma ya Ahmed Ağa! Gelinimizi gördük, sizlerle muhabbetle sohbet edip eve gittiğimde avluda bu kâğıdı buldum. Damdaki pencereden atıvermişler!
- Allah Allah! Ver bakayım neymiş?..
Kâğıtta yazılı olanları okudukça Ahmed Ağa da pek üzüldü.
- Hocam aldırma! Bu bir cahilin hezeyanları! Belli ki bizim kızda gözü varmış, siz gelip isteyince aklınca bırakmanız için tehdit ediyor! Tek adam olduğunuzu arkanızda kimselerin olmadığını düşünerek korkutmak istemiş! Bilmiyor ki biz burada oldukça kılına kimse dokunamaz. Bunu yalnız ben demiyorum bütün Hacıgil ve bütün köyümüz adına söylüyorum! Siz tek adam değil, arkası kuvvetli bir köysünüz! Burada kimse sana yaklaşamaz. “İt ürür, kervan yürür…” derlerdi ecdadımız. Biz de aynısını tekrar ediyoruz.
- Çok ağırıma gitti Ahmed Ağa!
- Haklısınız! Sizin bu köye yaptıklarınızı dünya âlem biliyor. Çürümüş merek gibi camimizi ihya edip ayağa kaldırdınız, adeta saray yavrusu gibi bir camimiz oldu, köye su gelmesi için bir muhtar gibi gayret ettiniz, tuvalet nedir bilmeyenlere numune oldunuz; hem kendi evinize, hem de köye umumi helâ yaptırdınız, doğru dürüst bir yolumuzun olması için çırpınıp durdunuz, çocuklarımızı okuttunuz. Siz gelmeden önce müezzinlik yapacak biri yoktu. Şimdi namaz kıldıranlar, aşır okuyanlar, hatta Cuma hutbesine çıkabilecek kadar malumat sahibi olanlarımız var. Nasıl teşekkür edilmez ki. Bu yazılanları kabul etmemiz, ciddiye almamız mümkün değil! Belli tek kişilik, hissi bir hareket! Sakın yıkılma, dik dur Hocam. Zaten öylesin de ben de ilave ediyorum! DEVAMI YARIN