Her şeyden önce kötü niyetli insanları tanımalıydı cemiyet

A -
A +

Akıllı insan, gençken biriktiriyor dostlarını da hatıralarının en güzelini de. Akılsız olanlar da bizim gibi bitirimlerle zoraki hatıra oluşturuyordu. Çoğu aklıma gelince hakikaten yüzüm kızarıyor.

 

O sebeple bu ateistin yaşadığı hayat, hayat olmadığı gibi kafa da kafa değildi. Belli yaşı geçmiş aktif olmaya çalışan ve bunu da abartılı bir şekilde paylaşmaya ihtiyaç duyan problemli insanlardan bu millete zerre kadar fayda gelmemişti, gelmeyecekti de.

 

Bilhassa erkek ve bekâr olanları tam birer serseri mayına dönüşüyorlardı benim gözümde. Birkaç kişiyle sınırlı olan müşahedelerimle geniş ve büyük genellemeler yapıyorum ama itiraf edeyim ki ben bir sosyoloji mütehassısı, ilim erbabı değilim, sadece yaşadıklarımdan hareketle insanları anlamaya çalışan basit, sıradan biriyim. Bu kadar tevazu göstermemi de Nefise Doktor’uma borçluyum. O doktorluğunu, üstün muvaffakiyetlerini bayraklaştırıp hiçbir meseleyi anlatmazdı. “Ben kulum, birçok hatam var, daha yapabilirim de... Hatamı anladığımda da hemen geri dönüp tamir etmeden öyle bırakmam…” derdi.

 

Dünkü oyun eğlence arkadaşım, bugünkü ateistin içine düşürüldüğü bu ruhi bunalım beni çok müteessir etmiş, fena üzmüştü. Uzun uzadıya klinik bir vaka olarak konuşulmalı, çareleri araştırılmalıydı. Yoksa gittikçe çoğalan bu bunalımlı insanlar, gözümüzün önünde birer fişek olup can yakacak, bomba olup hem can hem de mal yakacaktı. Bu gidişe ilmî, aklî müdahale şarttı bence. Her şeyden önce kötü niyetli insanları tanımak, sahte sözlerine, sahte yüzlerine inanıvermemek lazım geldiğini bilmeliydi cemiyet.

 

Güya en samimi arkadaşlarımdı. Merhametsizce ve de insafsızca şiddetli bombardımana tâbi tutuluyordum nahak yere! Derin dedikodular ayyuka çıkmıştı çoktan.

 

“Bu sosyete bozuntusu ne yapmak istiyor?”

 

“Eski köye yeni âdet mi getirecek?”

 

“Kafasını çelmişler galiba!”

 

“Birileri fena beyin yıkamış!”

 

“Nasıl olmuşsa bir yobaz doktora musallat olmuş, gericilerle samimiymiş!” Daha neler neler diyorlarmış?

 

Buna rağmen yakamdan da düşmüyorlardı. Her parti organizasyonunda, müzikli dans, oyun eğlence, gezi ve yemeklerde mutlaka davetiyelerimizi gönderiyorlardı. Her birine bir bahane uydurmaktan yorulmuştum.

 

Nefise Doktor gibi olamamıştım. Sadece küçük bir kıvılcım düşmüştü yürekciğime, onun sönmesini istemiyordum.

 

Tutuşsun yaksın günahlarımı, tertemiz olarak yeniden dünyaya doğayım, ahirete yüzü kara gitmeyeyim noktasındaydım lakin yakamdan düşmüyorlardı. Onun için kötü arkadaşlardan kurtulmanın tek yolu; kangren olmuş uzvun kesilmesi gibi, hasta kısmı hemen atmaktı.

 

Benim yavaş yavaş, biraz mühlet vererek ağırdan almam; muvaffak olamayışımın da ana sebebiydi. Ne yaparsam yapayım onları bataklıktan çekip çıkaramıyordum ama onlar beni kolayca çamurun dibine çekebiliyor, raydan çıkarabiliyorlardı her defasında. Bu inceliği iyice kafama sokmam lazım geldiğinin farkındaydım. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.