Bizim dindâr olduğumuzu duymuşlar, birileri de; 'onlardan iş almak istiyorsanız siz de öyle görünün...' tavsiyesinde bulunmuşlar...
Bu meşhur beyler de kendi aralarında konuşuyorlar. Hep dinden imândan bahsediyorlar. Din, imân kelimelerini duyunca kulak kabarttım hâliyle.
Bizim dindâr olduğumuzu duymuşlar, birileri de; 'onlardan iş almak istiyorsanız siz de öyle görünün...' tavsiyesinde bulunmuş olmalı ki, mevzu hep bu minval üzere.
Dayanamadılar; ceplerinden birer kartpostal çıkardılar. Yan gözle takip ediyorum. Birinde karınca duâsı yazılı, diğerinde de ortada Besmele-i şerif, sağ ve solunda iki yuvarlak daire içinde; "Allah celle celâlühü, Muhammed aleyhisselâm" yazılıydı. Uzaktan da olsa tanıdım. Birbirlerine göstererek münakaşa ediyorlar, ben ise iyice işime gömüldüm. Onların elindekileri görmüyormuş gibi davranıyordum. Baktılar bu adam elimizdekileri görmeyecek:
- Ragıp Bey biliyoruz, görüyoruz da çok meşgulsünüz. Bir hayırlı olsun diyelim demeye geldik.
Benim başımı kaldırıp baktığımı görünce de ellerindeki kartları uzatarak:
- Ragıp bey ikimiz de dini bütün sanatçılarız. Evden çıkarken "Allah" diyerek çıkarız, arabaya binerken yine "Allah" deriz. Hiç ağzımızdan bu güzel kelime düşmez. Bu yüzden Yeşilçam'da da sevilmeyiz. Biz de kendi kendimize dedik ki: 'Bundan sonra sırtımız yere gelmez. Daha ne olacak bize, sahip çıkacak bizden bir kurum yayına başladı. Onlar aralarına alsalar ne olur, almasalar ne... Ceplerimizde şu duâları taşıyoruz. Fakat arkadaşımla anlaşamıyoruz. Ben diyorum benim cebimde taşıdığım daha efdal, o diyor ki; yok benimki daha efdal. İşte yalnız bu meselede hemfikir değiliz. Siz ne dersiniz? Hangimizin taşıdığı daha efdaldir? Bir danışalım dedik...
Başımdan kaynar sular dökülmüş gibi oldum. Utandım, sıkıldım, terledim.
"Hele insanların düştüğü şu garip hâllere bak. Aman Allah’ım! Şimdi ben bunlara ne cevap vereyim?" Çaresizlik içinde sıkışmış durumdayken sekreter imdadıma yetişti:
- Hocam, herkes geldi, araçlar hazır sizi bekliyorlar.
- !!!
Müsaade isteyip ayrıldığımda kafamda hâlâ o soru vardı: "Ragıp Bey, hangimizin taşıdığı daha efdal?"
İçi dışı boş olana nasıl aldandın?
Nice cahili, sapığı allâme sandın!
Hep böyle gamsız, şuursuz gidersen yandın!
İmdat diye feryat eden, sesi duymasam,
Neye yarar ki insanlık, böyle Yeşilçam?
Zındıklar çıkmış meydana, olmuşlar rehber,
İslâmiyet’i yıkmaya hepsi seferber,
Bunlar ümmetim değil der, görse peygamber!
Başım, kolum, kanadım hem kırılsa kalçam,
Döner miyim Hak yolundan, söyle Yeşilçam?
HOCA der ilm tahsil etmek, büyük hazine,
Bu devirde rastlanır mı, mürşid izine?
Bulursan yalvar yakar kulak ver sözüne?
Çamurlarda gezer isem, kirlenir paçam,
Dünya fâni, ahret baki, öyle Yeşilçam?
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...