Kaydet
a- | +A

Abdullah’a ilk internet arkadaşı; kendini yirmi yaşında bir genç kız olarak tanıtmıştı. Çok da alımlı bir resim koymuştu profiline.

Saatlerce bir ekrana bakmanın neresi zevkti? Bir türlü mânâ veremiyordu.

- Hey Abdullah ne öyle aval aval bakıyorsun gel sen de konuş!

- Kimle, ne konuşacakmışım?

- Eee... gören de diyecek ki bu adam şehirde doğup büyümemiş! Köylülük yapma! Hadi gel!

- Tamam da ne yapacağım?

- Gel dedim! Uzatma!

- Tamam!

- !!!

Abdullah’a ilk internet arkadaşı; kendini yirmi yaşında bir genç kız olarak tanıtmıştı. Çok da alımlı bir resim koymuştu profiline. Karşısındaki herkes de ona sevda şiirleri yazıyor aşk ilan ediyordu. Neler yoktu ki içlerinde… Delikanlılar, genç kızlar, eş cinseller… Ara-sıra muhafazakâr, kültürlü kişilere de rastlanıyordu hani. Bazıları ne edebiyatlar parçalıyor, ne şiirler yazıyordu. Hem de kaliteli sanat eserleri.

Evliliği, şiir yazmasını da alıp götürmüştü ondan. Oysa ne hissî ve ne de güzel yazardı. Herkes severek okur; “bunları zayi etme, kitap hâline getir” diyenler de çoktu. Sanatçı yapılıydı, bu dünyaya yabancı sayılmazdı. Gece boyu ezberinde kalanları hatırlamaya çalıştı. Yeri geldi sessizce okudu zifirî karanlığa. Önce aşk şiirlerini mırıldadı, sonra ayrılık… Şuuraltından sökülüp gelenler; doyumsuz hatıralarını depreştirmiş olmalı ki buruk bir acı duydu. Kendine gülücükler dağıtan ekrandaki resme baktı, içi ısınıverdi birden. Yanında olsaydı neler demezdi ki kulağına? En sevdiği aşk şiirlerini fısıldayıp saatlerce ona “seni çok seviyorum” deyip sevdiğini söylerdi mesela… İlk aşk ifadesine; “sapık mısın ne?” yazan cümleyi görünce toparlandı, kendine geldi. Ne şiir kaldı, ne yeniden sevda… Hepsi bir anda uçup gitti. Hırsından bir paket sigara alıp çıktı odadan. Şiiri, aşkı, sevgiyi ve hayat arkadaşını, oğlunu zifirî karanlık geceye bıraktı, kendisi de sanki bir duman oldu, savruldu bir daha ötelere…

Ne desen yerindedir,

Bütün suçlar bendedir,

Dünya dolu yâr olsa,

Benim gönlüm sendedir!

***

Ertesi akşam yalnız başına internette sörf yaparken biraz ürkekti. Yeni bir nick bulması zor olmadı. Karşısındakinin tavrına göre gençleştirdi ifadelerini. Cinsiyetini değiştirmedi. Yine his dolu kıtalar, ağdalı, süslü cümleler yazdı tıpkı eskisi gibi. Sevenleri de oldu, adam sen de diyenler de… Bazılarını da o beğenmedi.

Artık alışkanlık yapmıştı internet; yepyeni bir pencere açılmıştı hayatında Abdullah’ın. İşten daha erken çıkıyor, hemen bilgisayarın karşısında yerini alıyordu. Yeni arkadaşları, dostları kaybetmek istemiyordu. Doyumsuz sohbetler yapıyordu geç saatlere kadar. Kimseleri hesaba kattığı yoktu. Oğlan başka bir mekânda kendi hayatında, hanımı kendi dünyasındaydı. Kimse kimsenin umurunda da değildi. O ise yolunu çizmiş, sayısız arkadaşlarından birine gönlünü hepten kaptırmıştı. Usta olmuştu internet âleminde. Onlarca kişiyle aynı anda konuşabiliyor, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordu bile.

DEVAMI YARIN

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR