“Kendini bilmiş ve beğenmişler kulübü”ydü âdeta çevrem!..

A -
A +

Hatalarım çok olsa da bu hususta dürüst davrandığımın farkındaydım. Şeytanın tuzakları bitmiyor, kâfir nefsimin nerede ne yapacağı ise hiç de belli olmuyordu. Kötü arkadaş çevrem zaten bir “kendini bilmiş ve beğenmişler kulübü”ydü.

 

Nefis denilen içimizdeki düşmanı tam anlayamıyordum. Doktorumun misalleriyle; mütevâzı görünüp suret-i Hak'tan yana dururken de nefsin kendine pay çıkarabileceğini çok iyi öğrenmiştim. Onun için tetikteydim her daim. Buna rağmen tuzaklarından kurtulamıyordum…

 

Adamın biri, insanlardan çok uzak dağdaki bir mağarada, pek zor şartlar altında tam bir sene yaşamağa karar vermiş. Yalnız bir gün şehre iniyor, halkla görüşüp tekrar inzivasına çekiliyormuş. Üç yüz altmış beş günün üç yüz altmış dördünü tek başına ve tabiatın zor şartlarında çeşitli yırtıcı hayvanlardan, haşerat ve soğuk sıcaktan muhafaza edip korunmak, karnını doyurmak için mücadele ederek geçiriyormuş. Şehre indiği o bir günü bekleyen insanlar yollara dökülüyor, elini ayağını öpmeye çalışıyor, duâ talep ediyorlarmış. İnsanların, ikram ve iltifatları; nefsini öyle kabartıyor, şişiriyormuş ki bir sene dağda yalnız kalabilmeye yetecek kadar kuvvet alabiliyormuş bu tek günde.

 

Durmadan araştırma yapıp nefsi tam anlamaya çalışırken açtığım sayfaların birinde şöyle bir yazıyla karşılaştım:

 

“Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: Gençlik, ömrün en kıymetli, insanın sıhhatli, kuvvetli olduğu zamandır. Bu zaman, her gün geçiyor, azalıyor, ihtiyarlık yaklaşıyor. Yazıklar olsun ki, en şerefli, en lüzumlu iş olan, marifetullahı kazanmayı, hayal olan ömrün sonuna bırakıyoruz. En şerefli olan zamanlarını, en zararlı, en kötü şey olan nefsin arzularına kavuşmak için sarf ediyoruz. Peygamber efendimiz, ‘Yarın yaparım diyenler, aldandı’ buyurdu. Allahü teâlâ, insan ve cinleri marifetullaha ve Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmak için yarattı. Nefislerimizin arzuları peşinde koşan biz ahmaklar, ne zaman aklımızı başımıza toplayacağız? Ne zamana kadar bu nimetten mahrum kalacağız? Nefsi ve şeytanı sevindirmeye ve Allahü teâlânın rızasından mahrum kalmaya daha ne kadar devam edeceğiz? Dünya lezzetleri nefsin arzularıdır. İnsanın, Allahü teâlânın marifetine kavuşmasına mâni olan en kuvvetli düşman da nefsin arzularıdır. Bu arzular bitmez ve tükenmez. Hepsi de çok zararlıdır. ‘Maksudun, mabudundur’ sözü meşhurdur. ‘Nefislerinin arzularını ilah edinenler’ âyet-i kerimesi, bu sözümün vesikasıdır…"

 

 

 

Bir an gelir dost iken, yedi kat bir el olur,

 

Bendini yıkıp geçen kükremiş bir sel olur.

 

Bir an gelir, durulur, tatlı bir pınar olur,

 

Herkese gölge veren büyük bir çınar olur.

 

 

 

Bir an gelir para der, haram helâl ayırmaz,

 

Bütün dünya verilse, aç gözünü doyurmaz.

 

Bir an gelir inanır, hak ehlinin sözüne,

 

Vurur iki dizine, yaşlar dolar gözüne.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.