Nefsini tanısaydı, gafletteki insanlar, Âlem felâh bulurdu, düzelirdi noksanlar.

A -
A +

"Dünyayı ahirete tercih eden ve nefis denen bir belâmız var içimizde çocuklar! Başka düşmana, başka musibete ne hacet!"

 

 

 

 

 

Çocukların bu çocukça suâllerine ne cevap vermeliydim? Sultan’ımın yüzüne karşı edebe mugayir kelimeler konuşuldukça içim gidiyor, yağlarım eriyordu. O ise inadına yüzüme bakıyor “Hadi bu çocuklara en münasip olan cevabı verseniz ya!” diyordu lisan-ı hâliyle. Tam sıkışmıştım ki aklıma gelenleri anlatmaya başladım.

 

- Dünyayı ahirete tercih eden ve NEFİS denen bir belâmız var içimizde çocuklar! Başka düşmana, başka musibete ne hacet!

 

- Ne belâsıymış? Sen de her şeyi abartıyorsun be  Behlül Baba!

 

- Bu öyle bir belâ ki ehl-i îmânı can damarından yakalar. İnsanlar bu kuvvetli mıknatısın çekim sahasından kolay kolay kurtulamaz.

 

- O dediğin şey de nasıl olur?

 

- Görünmez bir elle çeker kendine doğru. Ona yakalanan bir çeşit kendinden geçer, sarhoş olmuş gibidir. Akli kuvveti fesada uğramış zanneder görenler. Ne yapıp etse de tam doğru işlemez. İfrat ile tefritten bir türlü kurtulamaz.

 

- Daha açıklasanız!

 

- Sokaklardaki sıradan ifadeler, içi boş sözler mihenge vurmadan alınıp doğru diye kabul edilebiliyor. Akıl şaşkın olduğu gibi vicdan da istenildiği gibi işlemez. İnsaftan hepten uzaklaşılır. Şefkat ve merhamet hisleri törpülenir. Hak ve hukuk mevzuundaki hassasiyet alabildiğine azalır. İç muhasebe maalesef yapılmaz. Kendimizi başkalarının yerine koyup tefekkür etmek hiç olmaz. Cahiliyye devirlerinin hususiyetlerinden olan; his, heves, nefsi meyiller insana hâkim olur. Çok ciddi ve derin bir muhasebe yapılıp tevbe edilmedikçe yaşadığımız hâlin, vaziyetin değişmesi mümkün görülmüyor. Veya arzî ve semavi bir tokatla aklımızın başımıza gelmesi ihtimali doğar…

 

- Sen de yani…

 

- Ben de ya! Fazla oluyorum değil mi çocuklar?

 

- Yani!

 

- İşte size bir beyit:

 

Ağaçtan meyve bekliyorsan dalını kırma,

 

İnsandan sevgi bekliyorsan gönlünü kırma!

 

- Kırılmak pek de makbul sayılmıyor…

 

- Hiçbir yerde kırmak ve kırılmak makbul değil!

 

 

 

Ne çok hileler yapmış, ne yalanlar uydurmuş,

 

Azla yetinmez, pek zalimdir, hem de kudurmuş.

 

Bütün doğru yolları kesmiş, önünde durmuş.

 

NEFSİNİ tanısaydı, gafletteki insanlar,

 

Âlem felâh bulurdu, düzelirdi noksanlar.

 

 

 

Kafası bulanıktır, her yanı dolu haram,

 

Bu mesele açıldıkça hep kanıyor yaram.

 

O kadar çokturlar ki, hangine merhem saram!

 

ŞEYTANI tanısaydı, uykudaki insanlar,

 

Dünya rahat ederdi, düzelirdi noksanlar.

 

 

 

Gördükçe hakikati, düğümler çözülüyor,

 

Nefsimin yandaşları, çırpınıp üzülüyor.

 

Doğru eğri ayrılıp imbikten süzülüyor.

 

KÖTÜYÜ tanısaydı, hayattaki insanlar,

 

Devlet rahat ederdi, düzelirdi noksanlar.

 

 

 

Bir an gelir, saçmalar, ayarsız densiz olur,

 

Îmân İslâm tanımaz, kıpkızıl dinsiz olur.

 

Bazen de şaşırır; melul, mahzun, kinsiz olur!

 

HAİNİ tanısaydı, savaştaki insanlar,

 

Meydan yiğit görürdü, düzelirdi noksanlar.

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.