Kısa bir vakitte bütün hayatı yaşadım. Rabbim neylerse güzel eyliyordu da biz göremiyorduk sadece...
O gün kızgın güneşte kavruldum, fırtına çıktı içinde titredim, yağmur altında sırılsıklam kaldım, çok korktum, pek ümitlerle doldum. Kısa bir vakitte bütün hayatı yaşadım. Rabbim neylerse güzel eyliyordu da biz göremiyorduk sadece...
Devlet için sâlih halk, şüphesiz büyük nimet,
Mutlaka hikmeti var, halk sultana emanet,
Rabbin emanetine etmeli çok riayet,
Öfkelenince insan, verir çok yanlış karar,
Meşhur söz, keskin sirke, küpüne verir zarar.
Ahaliyi üzmemek, iyi geçinmek gerek,
Ev işine karışmaz, huzur isteyen erkek.
Tatlı dilli olmalı, hem de olsa engerek!
Kızınca akıl gider, şeytan etrafın sarar,
Malum söz, keskin sirke, küpüne verir zarar.
Mümin ahali nimet, kadir kıymet bilmeli,
İyi insanlar er geç, kötüden seçilmeli.
Anadan babadan hem de yârdan geçilmeli!
Sevinince insanlar, etrafında dost arar,
Doğru söz, keskin sirke, küpüne verir zarar.
Dine zarar vermeyen kusuru görmemeli,
Dünya işleri için, halkını yermemeli.
Vara yoğa söylenip tebâyı germemeli!
Haklı haksız bilmeden, kırınca neye yarar,
Arif söz, keskin sirke, küpüne verir zarar.
HOCA isen kusurun, olsa bile görülmez,
Edepsizse iyilik etsen değer verilmez.
Çok güzel olsa bile, kurumuş gül derilmez.
Muhabbetle yaklaşan, verir çok iyi karar,
Altın söz, keskin sirke, küpüne verir zarar.
***
HER ŞEYİ İSTEME...
O gün hem sıcaktan yandım, terledim hem yağmurdan ıslandım, titredim, fırtınalarla savruldum, perişan oldum! Bir gün deyip geçmeyin; bütün hayatımın basamaklarını kısa zaman içinde yaşadım. Hem sevinip güldüm, hem korkup ağladım. Zaten bir ömür de bu hislerin med ve cezirlerinden ibaret değil miydi?
Kimseyi dil-teng-i âzâr etme sultânlık budur.
Kalb-i mûrı tahtgâh eyle Süleymânlık budur.
Gerçi her bir derde vardır bir tabib-i çâre-sâz,
Nabz-gîr-i kalb-i mahzûn ol ki Lokmânlık budur.
(Kimseyi azarlayıp gönül sıkıntısı verme, hakiki sultanlık budur.
Karıncanın kalbini kendine taht eyle, Süleymânlık budur.
Her derdin kendine göre bir devası ve tabibi olsa da…
Sen hüzünlü kalplerin yanında ol, Lokmânlık budur!)
Hani fazla konuşmadan vücut diliyle meselelerini anlatana "Ağzı var dili yok...” derlerdi ya, fazla sessiz oluşumdan dolayı bana da öyle diyorlardı. Çenem açılınca da “Amma da hikmetli laf ediyormuş!” deyip pek şaşırıyorlardı. Ben de “Siz söyleyene değil söyletene bakın…” der, latife ederdim nefsimin azmaması için...
Bu sene yaz oldukça sıcaktı. Güneşin en şiddetli olduğu vakitte dışarı çıkmıştım. Yani diğer bir ifadeyle gölgelerin hepten kısaldığı vakitlerdi… Hava öylesine sıcak, öylesine bunaltıcıydı ki tarif edemem. Ufak bir harekette bile boncuk boncuk ter damlıyordu alnımdan aşağı. DEVAMI YARIN