Öfke böyle bir illet işte, insanın aklını örtüyor!

A -
A +

"Bizler mesaimiz bittikten sonra böyle mevsime, şartlara göre bir nevi halkımızı ziyarete çıkıyoruz. Gazetemizi, ürünlerimizi tanıtıyoruz."

 

 

 

Her gün eve telefon ediyor; “şofben bağlandı mı hanım?" diye soruyordum. Beklentime inat, hep “yok" cevabını alıyordum. Geçenlerde yine telefon ettim. Hanım ne soracağımı bildiği için ben bir şey demeden o; “bağlandı" dedi... Dedi ama sesi bir tuhaftı. İşkillendim doğrusu. Akşam geç saatlerde eve gittiğimde ilk işim banyoya uğramak, şofbene bakmak oldu. Kapıyı açar açmaz ne göreyim? O özene bezene aldığım güzelim fayansların birkaçını usta diye gönderdiğiniz o acemi adam çatlatılmış. O çirkin manzarayı görünce tüylerim diken diken oldu. Beynimden vurulmuşa döndüm âdeta... Allahü teâlâ razı olsun hayat arkadaşım beni teselli etti:

 

- Bey kendine gel! Canın sağ olsun gelen mala gelsin! Üzerimizde bir nazar vardı, bununla çıktı. Ya sana bir şey olsaydı, ya bana, ne bileyim, Allahü teâlâ muhafaza çocuklarımıza…

 

- !!!

 

- Evimin sultanının önümü görmeme, sıhhatli düşünmeme yardım etmesi biraz ferahlandırsa da kendi kendime ahd ettim ve o gün bugündür de o ustaya kızgınlığımdan firmanızdan gelenleri buradan içeri sokmuyorum...

 

Yerden göğe, gökten yere kadar haklı olduğunu söyledim, dilim döndüğünce. Matbaacı kardeşimin anlattıklarından fevkalâde müteessir olmuş, kolum-kanadım kırılmıştı. Bu halet-i ruhiye içinde yine de havayı değiştirmek istiyordum:

 

- Ben hariç… deyip dizine şefkatle dokundum.

 

Yüzüme dostça baktı;

 

- Sen damardan girdin!

 

Onun gözü kararmış,

 

Beti benzi sararmış,

 

Belki bulurum diye,

 

Köşe bucak ararmış.

 

Zoraki de olsa hava biraz olsun yumuşadı, gülüştük. Ona dönerek, Allahü teâlâya hamd ettim ve;

 

- İyi ki buraya gelmişim, İyi ki sizi dinledim, iyi ki siz de mertçe anlattınız sıkıntılarınızı. Bak kardeşim; iş isteyenler "Abi, elimden her iş gelir, her şeyden anlarım ve verdiğiniz her işi de seve seve yaparım" diyor, “zordayım, dardayım, ne olur” yalvara yakara işe girmeye çalışıyorlar. Girdikten sonrada sanki o insanlar gidip başka birileri geliyor. Az çok siz de eleman çalıştırıyorsunuz ne demek istediğimi anlamışsınızdır.

 

- !!!

 

- Müessesemizin ne suçu olabilir ki bir acemi çalışanı yüzünden herkesi cezalandırıyorsunuz! "Tanıdığım, samimi olduğum çok kişi var" demiştiniz. Bu karşılaştığınız durumu onlara niçin anlatmadınız? Problemi niçin vaktinde çözmediniz?

 

- Öfke böyle bir illet, insanın aklını örtüyor!

  • Bizler, yani bütün çalışanlar mesaimiz bittikten sonra böyle mevsime, şartlara göre bir nevi halkımızı ziyarete çıkıyoruz. Gazetemizi, ürünlerimizi tanıtıyoruz. Beğenenler varsa neyi, niçin beğendiğini, beğenmeyenler varsa; neden şikâyetçi olduklarını dinliyor not ediyoruz. Bu yakinen şahid olduklarımızı müessesemizde ilgili birim amirlerine yer, tarih göstererek aktarıyoruz. Onlar da iyi yönlerimizi muhafaza etmeye çalışıyor, eksiklerimizi gidermek için tedbirler alıyorlar. Bu akşam dinlediklerimi yetkili abilerime götüreceğim, sizin bu probleminizi de Allahü teâlânın izniyle çözeceğiz inşâallah.

 

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.