"Bu projede yeni bir tarzı, metodu tatbik ediyor, heyecandan heyecana giriyorduk."
Kadromuzda;
Mustafa Güneş: Yapımcı, koordinatör, iş adamı.
Bekir Hazar: Atv İç Yapımlar Müdürü, meşhur köşe yazarı.
Aydın Arvas: İş adamı.
Bekir Gözüm: Kameraman, şimdi iş adamı.
Kıvanç Oğuz Canbekli: O zaman asistanımdı, şimdi iş adamı ve yazar. Ve her biri bir mücevher kıymetinde diğer çalışanlar...
Bu projede yeni bir tarzı, metodu tatbik ediyor, heyecandan heyecana giriyorduk. Yayın günü emeği geçenlerle birlikte programı seyredecek, müsbet veya menfi çeşitli notlar alacak ve gelen telefonlara cevap verecektik. Gelecek program için emsalsiz yeni mevzular da yakalayabilecektik.
Dişlerini fırçalar,
Sağı solu kurcalar,
Habersiz gelirlerse,
Paçalarım zilçalar!
Evden gelen bir telefon üzerine arkadaşlardan müsaade alarak bahçeye çıktım. İş yoğunluğundan eve hep geç gidip erken gelmemden dolayı henüz bir, birbuçuk yaşında olan kerimem Zeynep’le günlerce görüşemiyorduk. Ben geldiğimde onu uyuyor buluyor, sabah erkenden uyanmadan da ayrıldığımdan bir türlü karşılaşamıyorduk. Çocuk, günlerce babasını görememenin tesiriyle olsa gerek "baba, baba..." diye arayışa girince hanım, çocukların birine rica etmiş o da alıp yanıma getirmiş. Onları beklerken bir lacivert BMW'nin bahçe kapısından girdiğini fark ettim. Gayr-i ihtiyari o tarafa baktım. Binanın ana girişinde duran otomobilden bir güzel insan çıktı. Üstü başı düzgün, oldukça neşeliydi. El kol hareketleriyle oradakilere takılıyor, gülerek "peki de" diyor, etrafa neşe saçıyordu. Yakınından geçtiği birine lakayt davrandığı hiç görülmemişti. Ceketinin önünü düzeltmek istiyormuş gibi yaptı. Başını yukarı kaldırdı, lacivert okyanuslar kadar büyük, bir o kadar karanlık semaya baktı, baktı. Bir köşede süklüm püklüm bizi fark edince;
“Hayırdır inşâallah!”
Boyun büküp susmayı tercih ettim. Öyle ya, hayat boyu dolu dolu çalışan bir muhterem zata 'çalışıyoruz' demek hiç münasip olur muydu? Tabii bu gece vakti karşılaşmamdan dolayı hem sevindim, hem de utandım, lakin onlar kalplerin casusuydu;
"Hizmette sınır ve sinir yoktur" buyurarak üs kattaki genel müdür odasına çıktılar. Sonradan öğreniyoruz ki; "Bir amir elemanlarını çalıştırıp kendi yan gelip yatarsa onda hayır yoktur" mânâsında sohbet etmişler...
Böylece Allah rızası için çalışmada sinirlenmenin, kızmanın, öfkelenmenin, kendine sınır koymanın ne kadar yanlış olduğunu öğrenmiş, hayatımızda tatbik etmeye başlamıştık. Her sıkıldığımızda bu altın kelimeleri tekrar edip yolumuzda emin adımlarla ilerlemede kuvvet buluyorduk... DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...