Kâğıt üzerindeki notlara baktım; Elif, Zeynep, Banu, Betül, Ferdi, Enver, Ragıp isimlerini görünce bir tuhaf oldum.
Aşkın Bey:
- Sekiz çocuğum var, onlara niyetimi açtım. Hepsi de; “evet Müslüman olalım" dediler. Hattâ herkes kendine bir isim bile ayarlamış. Bak burada yazmışlar…
- !!!
Şimdi her şey pahalı,
İstemem dünya malı,
Doğru îmân isterim,
Tut elimi Ahalı!
Kâğıt üzerindeki notlara baktım; Elif, Zeynep, Banu, Betül, Ferdi, Enver, Ragıp isimlerini görünce bir tuhaf oldum. Şaşırdığımı anlayan arkadaşım başladı anlatmaya:
- Ragıp Bey, gece geç saatlerine kadar çocuklarla bu meseleyi enine-boyuna konuştuk. Bunlar ilk isimleri, şunlar da seçtikleri yeni isimler…
- Peki, bu Enver ismi?
- Onu mahzuru yoksa kendime aldım. Sekiz aylık bir oğlum var, müsaade ederseniz ona da senin ismini vermek istiyorum.
- Benim ismimi koymanın bence bir mahzuru yok da…
- Dahası da ne, şimdi ne yapmalıyım?
- Kelime-i şehadet biliyor musun?
Ben sözümü bitirmeden başladı: "Bir… iki... üç... Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûluhü.”
Öyle içten ve coşkuyla söylemişti ki, utancımdan kızardım, başımı önüme eğdim. Sadece; "Elhamdülillah! Elhamdülillah!” diyebildim...
***
Gece geç saatlerde Fatih'teki evime gelip içeri girdiğimde hanım ve kerimelerim bana tuhaf tuhaf bakıyorlardı.
- Sende bir farklılık var…
- Baba, hayırdır ne oldu?
- Allah Allah! Bana bir şey olmadı. Gördüğünüz gibi hep aynı adamım. Düne göre bir gün daha yaşlandığımızı kabul etmezsek tabii.
- Bize kül yutturamazsın baba! Gözlerinin içi gülüyor. Enver Abilerden bir teşekkür mü aldın, hadi doğru söyle?
- !!!
O günkü hava üzerime öyle sinmiş ki; evdekileri işin aslını anlatmaktan kurtulamadım. O gece sabahı nasıl ettiğimizi anlayamadık.
Ertesi günü, bütün çocuklar erkenden hazırlanmışlar, börekler, çörekler yapmışlar. Taksimdeki evlerine gidiyoruz. Telefon ettim, müsaitmişler, bizi kabul ettiler. Cıvıl cıvıl bir aile, en büyükleri 14-15 yaşlarında, en küçüğü 8 aylık, diğerlerini doğum gününü düşünerek bu iki çocuk arasına serpiştirin, çıkan tablo; aşağı-yukarı geriye kalanların yaş durumunu gösteriyor.
Uğramıyor yanıma,
Dokunuyor kanıma,
O çoktan karar vermiş,
Sıra geldi hanıma.
Ailelerimiz de çok çabuk kaynaştı. Evin hanımı bizim hanıma demiş ki;
“Aşkın, kendi başına çocukları almış, Müslüman olmaya karar vermiş. Benden de çekiniyormuş. 'Ya kabul etmez bozgunculuk yaparsa' diye... Evdeki fiskostan bir şeyler döndüğünü sezmiştim zaten. Sıkıştırınca da mesele anlaşıldı. Her şey ortaya çıkınca Aşkın Bey, açık konuştu. 'Biz dönüşü olmayan bir yola girdik, sen de bizimle beraber misin, yoksa eski şeklinle mi kalacaksın? Bak baskı-maskı yaptılar demeyeceksin! Tamamen serbestsin. Çocukları da zorlamadım, sordum sadece... Meğer benden önce hazırlarmış onlar, işimiz kolaylaştı' dedi. Ben de; ‘Siz neredeyseniz ben de oradayım, hep beraberiz…’ diyerek onlara destek oldum.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...