Kazamızdaki, mahallemizdeki dindarlara İslâmiyet hakkında sorular sormaya başladım...
Petrol istasyonunun patronu, heyecanla anlatıyor, biz de pürdikkat dinliyorduk:
-Hiç tereddüt etmeden bunu manevi bir işaret kabul ettim. Fakat ne yapacağımı, ne edeceğimi bilemiyordum. Kazamızdaki müftüye, mahallemizdeki cami imâmlarına gidip İslâmiyet hakkında sorular sormaya başladım. Aldığım cevapların hiçbiri beni tatmin etmiyordu.
Günü güne eklerim,
Gece gündüz beklerim,
Hoca, boşa mı çıkar,
Şu benim emeklerim?
- Yine böyle bir gün dert yakındığım bir arkadaş, "TGRT diye bir kanal yayında. Orada aradığın birçok şey var. Ne sağa sola yalpalıyorsun be kardeşim, onu takip etsene!" dedi. Hem kolay, hem de her yerde rahat bulabildiğimden mi ne; “olur" dedim. Tabii, işime de geldi. Bir iki derken müptelası oldum. Dîn, imân mevzuunda işin ciddiyetini artık iyice kavramıştım. Ebedî kurtuluşum için yapamayacağım şey yoktu. Kararımı vermiştim bir kere; “Dinimi öğreneceğim" diyor, başka bir şey demiyordum.
- Ee!
- Epey böyle geçti. Bir gün iş yerimde çalışanları topladım; “Bakın arkadaşlar ben Müslüman oldum!" Bu ifadeyi kullandığımda arkadaşlarım şaşırmışlardı. Hatta biri; "Ne şimdiye kadar kâfir miydin?" diye laf bile attı. Niçin öyle dediğimi, dilim döndüğünce anlattım. Sonra onlara; "Dinim hakkında cahil olduğumu, hiçbir şey bilmediğimi anladım. Şimdi dinimi öğreneceğim ve ona uygun da yaşayacağım... Hepinizden razıyım memnunum. Benim gibi Müslüman olmak ve lazım geldiği gibi yaşamak isteyen arkadaşlarım yanımda kalsın, işine devam etsin! Ne demek istediğimi anlamayan, mühimsemeyen, bize ayak uyduramayacaklar muhasebecimize uğrasın hesaplarını kessin, tazminatlarını alsın ayrılsınlar!” dedim!
- Allah! Allah! İş iyice büyümüş desene!
- Nasıl büyütmem Ragıp bey? Hayat, memat meselesi! Birkaçı hariç, çoğunluk kabul etti ve kaldı. Burada hep birlikte dinimizi öğrenmeye başladık. Asıl kılavuzumuz tabii TGRT oldu. Sizin çektiğiniz evliya filmlerinden çok istifade ettik. Bilmem nasıl anlatayım, belki inanmazsınız?
- Estağfirullah! Ne haddimize! Niçin inanmayalım ki? Seni anlatmaya mecbur eden hiçbir sebep yok.
- Ne bileyim, aklıma öyle geldi birden. Her neyse... "Filmlerimiz" ben öyle diyorum; bu filmler bizim için yapılmış, dolayısıyla da bizim filmlerimiz. Bazen gece geç saatlerde de yayınlanıyor. Karar verdik, o saat arkadaşlar birbirini uyandırıyor yine seyrediyoruz. Ertesi günü de karşılıklı anlatıyoruz.
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...