"Sormayın! Az daha başımı belaya sokacaktım!.."

A -
A +

Takip ettiği, seyyar elbise satıcısı görünümündeki Suriyeli adam, tezgâha yanaştı, iri yarı biri oturuyordu. Arapça, bu getirdiği Türk hacısının çok parasının olduğunu, kafileden epeyce uzaklaştırdığını, öldürüp parasını paylaşmalarını teklif ediyordu... İş yeri sahibi olduğunu tahmin ettiği adam, hırsla kalktı. “Türkî Müslim, Türkî ihvan-i din…” diyerek, seyyar satıcıya vurmaya başladı. O da, ona derken onlar birbirlerine girince Lütfü Hoca, indiği merdivenlerden hızla çıktı. Ardına bakmadan koştu. Geldiği yollardan geri otobüslerine ulaşmaya çalıştı. Sokak ve caddelerde delicesine koştuğunu görenler, dönüp dönüp ona baksalar da aldırdığı yoktu. Sanki kanatlanmıştı. Arkadaşlarının yanına geldiğinde beti benzi solmuş, nefes nefese kalmıştı.

- Bu ne hâl Hoca?

- Sormayın! Az daha başımı belaya sokacaktım!

- Hayırdır! Ne belası, ne oldu? Kokutma bizi!

- Biraz önce elbise satan biri uğramıştı ya!

- Ee! Ben de ondan bu ceketi aldım! Ne var bunda?

- İşte sizin gibi ben de müşteri oldum, yanında bana göre münasip bir şey yoktu. “Ana merkezimize götüreyim…” dedi. Yakın olduğunu söyleyince, ben de peşine takıldım.

- Hay Allah! Deseydin, yanına bir iki kişi daha katardık Hocam!

- Basiretim bağlandı. O an bir şey düşünemez oldum. “Yakın bir yer…” deyince de gidip öğreneyim, hepinizi de alıp götüreyim, “Arkadaşlarım rahat alışveriş yapsın…” diye düşünüyordum.

- Yine bizleri düşünüyorsun! Ya sen ne biçim insansın? Biraz da kendini düşün! İki aydır koşturdun durdun, harap oldun, yoruldun, bir deri, bir kemik kaldın! Hakkını nasıl ödeyeceğiz?

- Öyle deme Hacı Dilaver Ağa! Baştan size söylemiştim, hizmet edeceğimi. Vazifemizi tam yapabildiysem ne âlâ, yapamadıysak, Allah muhafaza, haklarınızı nasıl öderim?

- Biz helâl ettik merak etme! Kafilede kim varsa sizden memnun! Olmayan yok Hacı Hocam. Biz razıyız Rabbim de sizden razı olsun! Eee sonra ne oldu?

- Peşine takıldım. “Ora senin, bura benim...” derler ya o kabilden o gitti, ben de gittim. Birkaç sokak geçince, adamdan şüphelendim, “Burada Ermeni çok demişlerdi, bana bir tuzak kurmasın!” diye aklıma kötü şeyler gelmeye başladı. Başladı ama geri de dönemiyordum. Aslında kötü bir şeyler olacağını sezmiştim lakin yiğitliğe toz konduramıyordum. Ancak şunu yapabildim; geçtiğim yerlerdeki mühim görüntüleri işaretledim. Mesela; “En yüksek apartmanın sağından, tek minareli caminin önünden...” gibi. Dönerken yolumu kaybetmeyeyim diye tabii. O adam da sık sık geri dönüyor, başıyla ha bire “gel” manasında işaret yapıyordu. Bir iş hanının önünde durdu, ben de ona yetiştim. Bu arada kulak tırmalayıcı bir metal şakırtısıyla kapıyı ittirip sürgülerini açtı. İçeri girince, doğru elbiselerin sıra sıra dizildiği bölüme gitti. Oldukça kaba hareketlerle askılardaki elbiseleri karıştırmaya başladı. Güya bana göre kıyafet arıyordu!.. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.