"Tanju'yla Kardeş olduğumuzdan şüphem kalmamıştı artık!.."

A -
A +
"Tanju, hastaneye Jale'yi ziyarete gelince bir tuhaf oldum. Babamın tıpkısıydı, neredeyse aynı yumurta ikizi gibi benziyordu."
 
Doktor Nefise:
-Benim annem Meryem babam Yusuf. Tanju'nun da anneciği Rabia, babacığı Yusuf.
- İnanılacak gibi değil!
- Dedim ya çok enteresan! Tanju, hastaneye Jale'yi ziyarete gelince bir tuhaf oldum. Babamın tıpkısıydı, neredeyse aynı yumurta ikizi gibi benziyordu. Heyecanım had safhaya çıktı. Bir yolunu buldum “Kimdir, necidir?” diye araştırdım. Kardeş olduğumuzdan şüphem kalmamıştı. Kalmamıştı da bu durumu bu insanlara nasıl anlatacaktım? İrtibatımı gevşetmedim. Kitapları verdim, okumalarına suâl sormalarına sebep oldum. Doğru îmân, doğru itikat mevzusunda da mesafe almak kolay olmadı. İşte neredeyse bir ömür geride bırakmışız bu noktaya gelene kadar.
- Tevekkeli değil. Ben de diyordum ki “Bu doktor hanım ne kadar hastalarıyla alakadar oluyor?” Meğer işin içinde başka kuvvetler de varmış. Kimin aklına gelir?
- Evet merak başka şey tabii. Tanju ev, araba, eşya aldıklarını sonra hepsini icra yoluyla kaybettiklerini, şimdi şehrin bir varoşunda mütevazı bir hayat sürdüklerini... yani başlarından geçen ne varsa her birini tek tek anlattı. Hayat hikâyelerini kendim yaşamış gibi ezberlemiştim. Hem üzüldüm, hem de gökte aradıklarımı yerde değil kucağımda bulduğuma çok seviniyordum. Bu içinde bulunduğumuz eski bir villayı ve yanı başındakini anneciğimden kalan parayla satın aldım. Meşhur mimarlarla anlaşarak Jale Hanımefendinin zevkine münasip yeniden dizayn ettirip bu son hâline getirdik.
- !!!
- Daha da doğrusu bina alındıktan sonra Tanju devreye girdi. Bir haftalığına yurt dışına gidip geldi. Sabrederek buranın Jale Hanımın sevebileceği tarzda yeniden tamir ve dekorasyonuna yardımcı oldu. İş tamamlanınca da bir sürpriz yapalım dedik buraya çağırdık.
- Ne diyeceğimi bilemiyorum. Masallar âlemindeymiş gibiyim. İbrahim Edhem Hazretlerine sormuşlar: “Ramazan-ı şerifi nasıl ihya edelim?” O mübarek de şöyle cevap vermiş çok kısa ve net: “Açığı kapa, kapalıyı aç…” Yani buyurmuşlar ki: “Dilini kapa, elini aç, cimriliği kapa, cömertliği aç, tembelliği kapa, gayreti aç… gıybeti kapa, hüsn-ü zannı aç… boş işleri kapa, nafileyi aç… kötüleri kapa, iyileri aç…” Uzadıkça uzar bu kapanması lazım olan ve açılması da elzem olan şeyler. Şöyle duâ edermiş mübarek: “Allah'ım, rızkımızı helâl, kaderimizi güzel, ölümümüzü ve son nefesimizi îmânlı eyle!” diye. Şimdi ben de aynı duâları hepimiz için ediyor Rabb'imden ahir ve akıbetimizin de güzel olması için hepimize gayret ve azim vermesini niyaz ediyorum.
- Amin, ecmain.
- Çok sıkıntılar çektim. Bunu ancak yaşayan bilir. Tekrar edip buradakilerin üzülmesini istemem. Yalnızlık hele... çok zor. Gölge gibidir yalnızlık. Gecenin ıssızlığı, karanlığı gibi boş ve oldukça da soğuk... Sarılırsın kolların boşlukta kalır, ararsın bulamazsın, bulsan da tutamazsın. Adı YALNIZLIK yazılmıştır bir kere... Yiğit biri olsan da büker bileğini, eğer belini. Pek cesur olsan da sızlatır, yakar kavurur kalbini. DEVAMI YARIN
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.