"Uydurulmuş bir hikâye değil Behlül! Bizzat yaşamışlar..."

A -
A +

"Sultan’ım bunları dinleyince kendimden geçiyor, bir hiç olduğumu çok iyi anlıyorum, nefsimden de çok çok nefret ediyorum."

 

 

 

Mazimle hemhâl olurken içeri Harun Sultan’ım girdi. Sanki içimi okumuş gibi:

 

- Hazret-i Ömer Efendimiz, radıyallahü anh tebaasını takip ediyor, ben de o yolun yolcusuyum.

 

- Halife olmak kolay mı?

 

Hazret-i Ömer, halifeliği sırasında bir gece asayişi kontrol için Medine-i münevvere sokaklarında dolaşıyordu. Gecenin karanlığında önünden geçmekte olduğu bir evden yüksek sesler işitti. Bir anne kızına;

 

"Kızım, sütümüz az! Yarın satacağımız süte biraz su karıştır!"

 

“Anne! Halife süte su karıştırmayı yasak etmedi mi?”

 

"Kızım, gecenin bu saatinde Halifenin nereden haberi olacak? Merak etme, o şimdi yatağında mışıl mışıl uyuyordur.”

 

"Anne! Anne! "Halife uyuyor, haberi olmaz!" diyorsun! Öyle olsa da her şeyi bilen, gören ve her şeye kâdir olan Allahü teâlâ bizi görüyor, hâlimizi biliyor! Hilemizi insanlardan gizleyebiliriz, fakat her şeyi bilen ve gören Allah’tan nasıl gizlersin?"

 

Hazret-i Ömer, bu kızın güzel ahlakına çok hayran kaldı. Bu durumu hanımına da anlattı. Sonra da, o kızı oğlu Asım ile evlendirdi. Asım’ın bu kadından bir kızı oldu. Bu kızdan da âdil halifelerden Ömer bin Abdülaziz hazretleri doğdu.

 

- Sultan’ım bunları dinleyince kendimden geçiyor, bir hiç olduğumu çok iyi anlıyorum, nefsimden de çok çok nefret ediyorum. İnşaallah nefsi ile mücadelede galip gelen olurum. İnşaallah ibret alanlardan oluruz.

 

- Haşa! Uydurulmuş bir hikâye değil Behlül! Bizzat yaşamışlar.

 

- Öyledir Sultan’ım. Müsaade ederseniz bir hazret-i Ömer, radıyallahü anh, menkıbesi de ben arz edeyim.

 

- Elbette. Memnun olurum.

 

- Hazret-i Ömer, radıyallahü teâlâ anh, hilafet makamına geçtikten sonra, çok titiz çalışmalar yapmış. Malumunuz kerimesi hazret-i Hafsa, radıyallahü anha, Resûlullah’ın, sallallahü aleyhi ve sellem, efendimizin zevce-i tâhirelerinden olmakla şereflenmiş mübarek hanımefendi validemizdi.

 

- Bütün müminlerin annelerindendir.

 

- Evet efendim bütün müminlerin… Bu validemiz, muhterem babaları hazret-i Ömer efendimiz halifeyken görmeye geldi. Babasının giydiği hırka eski ve çok yerden yamalıydı. Hatta dikkatlice saydı. Tam on iki yerde yaması vardı, yamanın ikisi ise deri parçasıydı. Hafsa validemiz, babasını böyle bir hırka ile görünce; pek şaşırdı, mübarek hatır-ı şerifleri mahzun oldu. Buyurdular ki, “Ey gözümün nuru babacığım! Bu hırkayı bir fakire verseniz, kendinize de yenisini yapsanız, olmaz mı?

 

Hazret-i Ömer buyurdu ki, “Kızım, Fahr-i âlem hazretlerinin helâli olmakla şereflendin. Hane-i saadete bizden yakın oldun. Bilmez misin ki, Server-i âlem bu "dünya-i deniden" yani alçak dünyadan ne kadar çok uzak durmuştur. Dünyayı hor ve zelil edip emri altına almıştır. Ahireti teşrif edeceği zaman, bana vasiyet olarak: "Ya Ömer! Kıyamet gününde, benimle ve Ebu Bekir’le buluşmak istersen, yolumuzdan ayrılma…” diye buyurdular. Benden başka bir şey bekleme!

 

DEVAMI YARIN

 

 

 

Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.