FİLİSTİN İÇİN ÇÖZÜM

A -
A +

İsrail, Başbakan Netanyahu, istilacı soykırım iradesiyle Filistinlileri bebeklere kadar merhametsizce katleder ve bu durum serseri mayın gibi etrafa sıçrarken yaşanan çılgınlığa çâre üretmek gerekiyordu… 

 

Bir sırtlan, bir ceylanı köşeye sıkıştırmış parçalarken, sırtlanı engelleme gücüne sahip olanlar, ceylanı kurtaracaklarına sırtlanın yanında yer alıp canavara destek veriyorlar:

 

Filistinli kadınlar, çocuklar, bebekler, yaşlılar, sığındıkları hastanede, kilisede bile İsrail jetleri tarafından bombalandılar. 500’e yakın ölü bir o kadar yaralı oldu. Ama sömürgeci dünya, katliama ya seyirci kaldı veya İsrail’e hak verdi. Bu dehşetli zulme ve zulme rıza göstermeye dur demenin bir çaresini bulmak gerekirdi.

 

Siyonist yönetimdeki İsrail, Batı’dan da destek alarak ortaya çıkan Haç ve Siyon ittifakıyla dur durak bilmiyor. Filistin tükenme tehlikesi yaşadığı gibi bu tek taraflı savaş hâli ve buna dayanarak yapılan çılgınca saldırılar neticesi çatışmaların bölgeye sıçraması ihtimali de mümkün. Bu takdirde önce Ürdün ve Lübnan, ardından Mısır, belki İran sahaya girebilir. Böyle olunca haçlı devletler, İsrail’le beraber saldırabilirler. O takdirde Türkiye de muharebede yer alır.

 

Bu da dünya harbidir.

 

Hülasa edersek:

 

İsrail’in Filistin’i, imhâ ve gasp tasallutu durdurulmazsa bölge savaşı çıkabilir. Bölgeye yayılmış çatışmalar, yeni bir dünya harbine yol açabilir. Sonuç, yerküre için felâket olur.

 

Aklıselim, İsrail’i sulhe zorlayarak adalet ve barışı tesis etmeyi emrediyordu. Soğukkanlılıkla çare üretilmeliydi. Bu çareyi bulacak olan, Pax Ottomana’dan gelen Osmanlı Türk Barış tecrübesiydi. Topkapı iradesi, bölgede kavimleri, inançları, ticareti, kültürleri… birbirine saygılı şekilde 5 asır boyunca ve bir muvazene içinde yaşatmıştı. Ne zaman ki Osmanlı Türkiye’si, İstanbul Payitaht iradesi bölgeden çekilmeye zorlandı o zaman bu coğrafya, içinden çıkılmaz hâle geldi. Sırtlanın ceylanı parçalaması böylece başladı. Hesap vermesi gereken sadece İsrail değildir. Onu kuranlar da her devrin suçuna ortaktır.

 

İsrail 1948’de kuruldu fakat işgaller yüzünden 1948’de haritası, İsrail lehine alabildiğine genişledi. Bölge topraklarına nifak tohumları ekildi. İhtilaf içinden çıkılmaz hâle geldi.

 

7 Ekim’de başlayan çatışmalarla problem, içinden çıkılmaz vaziyete geldi. Bu karamsarlık safhasında Türk aklıselimi, itibar edilecek değerde bir fikir üreterek dünyanın tasvibine sundu. Türk Hariciyesi, Dışişleri Bakanımız Sn. Hakan Fidan ile şu fikri bina etmişti:

 

-Barış için iki devletli yapı kurulsun; Türkiye ve bazı devletler Filistin’e, bazı devletler İsrail’e garantör olsun!

 

Teklif çok yenidir. Düşüncenin billurlaşması gerekir.

 

Bölgede huzur ve sulhü esas alan vaki tekliften anlaşılan şudur:

 

1-İhtilaf yaşanan bölgede Filistin ve İsrail diye iki eşit devlet kurulacak ve bu yeniden tesis edilen devletler, BM nezdinde tanınacaktır.

 

2-Hem Filistin’in ve hem de İsrail’in hakları, istiklal ve toprak bütünlükleri, garantör devletlerin himâyesinde olacaktır…

 

Bize göre:

 

Kaç devlet garantörlük görevi alacaksa onların, her iki adı geçen devlet için devamlılık teminatını vermeleri en doğrusudur. Aksi hâlde onlar da çatışmanın tarafı olabilirler. Misal vermek gerekirse Türkiye, Filistin ve İsrail’in her ikisi için ve hatta ileride Ürdün, Lübnan ve Suriye’ye garantör devlet olabilir.

 

Türkiye, zaten 5 asır boyunca burada yaşayan bütün milletlerin koruyucusuydu. Zira; Sultan’ın “Mazlumların Velisi” olduğuna dair taahhütname, Topkapı Sarayının Bâb-ı Hümâyun duvarına hat yazısıyla nakşedilmişti. Hâlâ oradadır.

 

Diğer yandan Türkiye Cumhuriyeti, bugün garantörlük konusunda tecrübe sahibidir. Garantör, garanti; teminat veren veli, hâmi, koruyucu demektir.

 

Türkiye, 16 Mart 1921 Tarihli Moskova Andlaşmasıyla Azerbaycan’ın parçası olan komşumuz Nahçıvan Muhtar/Otonom Cumhuriyetinin, 13 Ekim 1921 Kars Andlaşmasıyla başşehri Batum olan Gürcistan’ın Acaristan Muhtar Cumhuriyetinin ve 11 Şubat 1959 tarihli Zürih Andlaşmasıyla da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörüdür.

 

Türkiye’nin Filistin-İsrail ihtilafına dair yapmış olduğu mezkûr garantörlük teklifi, bölgede çıkmış olan yangını söndürecek çaredir. Önce ateşkes ilan edilmesi sonra müzakerelerin başlaması gerekir. İki Devletli çözüm esas fikirdir. Bunun için İsrail’in hem Filistin’i yok etme hırsını terk etmesi ve hem de 1948 hudutlarına çekilmeyi kabul etmesi gerekir. BM’nin İsrail’i tanıdığında 1948 hudutları vardı. 1967 toprakları savaşla haksız şekilde ele geçirilmiştir. 1948 haritası kabul edilmezse adalet gerçekleşemez. O zaman ihtilaf bitmez, kan durmaz…

 

En azından mevcut haritayla 1948 haritası karşılaştırılarak âdil ve insaflı bir harita çizilebilir. Emrivaki eseri mevcut İsrail haritası esas alınırsa barış ve huzur bölgeye hiçbir zaman gelmez.

 

Bunun için İsrail’in başında ırkçı Siyonistlerin olmaması ve Batılı başkentlerin de kendi çıkarları uğruna bu yapıdaki Tel Aviv yönetimini desteklemekten vazgeçmeleri gerekir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hilmi yorulmaz 21 Ekim 2023 11:55

Selam aleyküm abi çok güzel yazmışsın lakin bu acılar asla bitmeyecek zulme doymayan varlık insan dır kuran da yüce Rabbim buyuruyor benim emirlerimi yerine getirin diyor ne olur biz müslüman olarak Allah’ın ayrtlerini dikkate alalım zalimler olduğu sürece asla dünyada müslümanlara huzur olmayacak bunun sonucunda rabbimin vadettiği olacak