Beşar Esad için en ağır hakaret sözleri, en aşağılayıcı tasvirler, arka arkaya sıralansa yine de yetmez. Bu insan kılığındaki mahlukun üç yıldır yaptıkları yanına kâr kalmaktadır.
Hüküm cümlesi şudur:
-Suriye'de bir terörist çete iş başındadır. O çetenin elebaşı da Beşar Esad'tır!
Ama günahın ortakları da var:
Batı, "Arap Baharı" diye Kuzey Afrika ve Orta Doğu halklarını ayağa kaldırdıktan sonra onları perişan etti. Suriye'yi İran ve Rusya'ya bıraktı. Mısır'da meşru iktidarı darbe ile devirdi...
Batı, fark etmekte geç kaldığı gerçeği kendi aleyhine gördü:
Türkiye'de Sünni bir iktidar vardır; Mısır'da da Sünni iktidar iş başındadır; Suriye'de de Sünniler iş başına gelmektedir. Bu yüzden Arap Baharı hemen unutuldu, Mısır'da Muhammed Mürsi iktidarı hiç bir haklı gerekçe yokken, milyonların muhalefetine rağmen silah zoruyla devrildi, Suriye'ye yapılacak müdahaleden vazgeçilip Hür Suriye Ordusu yalnız bırakıldı, üretilmiş düşman terör grupları Suriye'ye dolduruldu. Hatta bizde bile Gezi isyanı ve 17 Aralık Darbesiyle iktidar devrilmeye teşebbüs edildi.
Batı, Fas'tan, Kuzey Afrika'dan Basra Körfezine, Balkanlardan, Türkiye ve Kafkaslardan Endonezya'ya uzanan Sünni yeşil kuşaktan korkmaktadır. Onlar için bu korkunun iki teminatı vardı. İsrail ve İran. Diğer saklı teminat ise Arabistan'dır. Şifreli teminatın Suriye olduğunu ise çok geç fark ettiler. Fark eder etmez de oyun değiştirildi. Suriye İran, Rusya ve Çin'e terk edildi. İran, silah ve Hizbullah adlı dolaylı askerî gücüyle Baas rejimine, Beşar Esad'a sınırsız şekilde yardımcı olmakta. Rusya, Baasçı faşistlere alabildiğine silah yardımı yapmakta. Komünist Çin, BM Güvenlik Konseyi ve İran her zeminde Suriye'yi korumaktadır. Bu devletlerin her birinin bölgede ayrı bir menfaati vardır. İran, Basra Körfeziyle İskenderun Körfezi arasında köprü kurma emelindedir, Akdeniz'e ulaşmak istemektedir. Rusya için Akdeniz, bitmeyen bir tarihî sıcak rüyadır. Çin için Suriye Orta Doğu ve Avrupa'ya açılan kapıdır.
İşte bazısının Hıristiyanlık, bazısının Şia, bazısının ticari fanatizmi yüzünden Suriye bir zalimin olmayan insafına bırakılmıştır. Böylece milyonlar yurtlarından edildi. 150 bin insan hayatını kaybetti. 11 bin insan, sistematik bir vahşi işkenceye maruz bırakıldı.
Beşar Esad'ın bir savaş suçlusu olduğu insanlık haysiyetini kaybetmemiş her insanın vicdani kesin kanaattir. Bu katil en hızlı bir şekilde cezalandırılmayacaksa Stalin ve Hitler gibi kan dökücülerden özür dilense yeridir.
Suriye halkı, kışın ortasında değil, çağın ortasında kimsesiz mazlumlar olarak kaldı.
O kadar ki tek şefkat unsuru Türkiye'ye bile tahammül edilememekte.
Halbuki; 11 bin değil, 110 Suriyeli Hıristiyan, bu işkencelerin küçük bir kısmını yaşasaydı Beşar Esad 110 saat yerinde kalamazdı.
Bu dünya riyakârdır...
Haçlı seferleri sadece şekil değiştirmiştir.