Terör azdı. Hayır, artık azan terör değil. Azan düşman. Düşman kim? Düşmanın kim değil, kimler olduğunu bu memlekette kundaktaki bebek bile bilmekte. Düşman; kime iyilik yaptıysak, kimi dar gününde beslediysek, kimin zor zamanında yanında yer aldıysak o, onlar... PKK ne ki? PKK için "düşman" demek iltifat olur. Dünden beri 75 milyonun canında kan değil, ateş dolaşmakta, yüreğini kor ateşler yakmakta. Saldıranlar, saldırılar, tezkerenin gereğinin yapılmaması için hem gözdağı niyeti taşımakta hem kışkırtma, şaşırtma, yıldırma, bunaltma, bizi birbirimize düşürme maksadı gütmekteler. Hele harekât için düğmeye basılsın. O zaman daha da kuduracaklar. Şehirleri de karıştıracaklar. Ancak şehirler karışmadan vatandaşın kafası karıştı. En seçme askerlerimizin pusuya düşmek gibi bir hataları olabilir mi? Bunu kendimize izah edemiyoruz. Bu hataya kimin hakkı olabilir? Yoksa meselenin kamuoyundan öte başka tarafları mı var? Çok dikkatli olmalı. Zira psikolojik harp de devreye girecek. Askeri küçük düşürmek, hükümeti acziyetle itham propagandası başlayacaktır. Bize düşen iktidarı, muhalefeti, askeri siviliyle 75 milyonun kenetlenmesidir. Şom ağızlıların uydurduklarına inanmamaktır. Yazılacak her kelimeye, söylenecek her söze dikkat etmeliyiz. Çığırımızdan çıkmak için ne lazımsa yapacaklar. Gerçekleri kabul edelim. Artık ortada bir terör eylemi yok. Bir terörist grup arkasında büyük devletler, büyük destekler olmazsa bunları yapamaz. Öyleyse. Hedef hayalleri sarsacak çapta olmalı. Türk askeri, ne yapıp-edip eşkıya liderlerini alıp Ankara'ya getirmelidir. Bu yeter mi? Yetmez. Mesut Barzani'yi de getirmeli. Emperyalizmin uşakları azdılar. Türkiye'nin kalkınması, emperyalizmin işine gelmiyor. Halbuki Türkiye'nin kalkınması Orta Doğunun refahı, bolluk bereketi ve insan olduğunu hatırlamasıdır. Bunu engellemek için bölge devletlerinde kendilerine uşaklar bulmaktalar. Terör örgütünün malum ele başları... Ve onları besleyen taşeron Mesut Barzani. Bunlar bulundukları yerden koparılıp getirilmeli. Türk Ordusu, Türk istihbaratı bu kudret ve kabiliyettedir. Öncelikli hedef bu olmalı. Bir askerimizin bir sivilimizin dahi ayağı taşa değmesin isteriz. Fakat işte küresel bir savaşla karşı karşıyayız. Bu bir mübalağa değil, hayal değil, büyük düşünme ve büyük hedef tayinidir, gerçeğin tâ kendisi. Gerçeği olduğu gibi görelim. Zayiatsız zafer olmaz. Son derecede soğukkanlı olmalıyız. Siniri sağlam olan sağlam muhakeme yapar ve neticeye gider... Ekonomik savaş. Diplomatik savaş. Ve... Zamanı iyi tayin edilmiş bir güçlü savaş. Tâ Musul'a kadar, tâ Kerkük'e kadar. Lozan'da vermek zorunda kaldıklarımızı almak zorundayız. Sömürmek için değil, adalet için. Bölgede kanın durması, kaosun bitmesi, huzurun avdeti için, Türkiye'nin bölgeye avdeti lazım. Kıbrıs, Bosna ve Afganistan gibi. Ne dediğimizi. Yıllardır dediğimizi lütfen hatırlayınız. -Ankara'nın güvenliği Kerkük'ten geçer. Uşaklara, taşeronlara, patronlara rağmen bu hedefe yürümeliyiz. Çılgınca değil, akıllıca. Bu saldırılar, çılgınlaştırmak için. Son gülen iyi güler. Son gülenin biz ve bölge halkı olmasına göre her hesabımızı yapmalıyız. Bu bölge bin yıl bizden soruldu, önümüzdeki bin yıl da bizden sorulacaktır.