Yaşadığımız dünyada seçeneklerin ve tercihlerin çok ve çeşitli olması, insanın aklına şu soruyu getiriyor; Acaba herhangi bir konuda karar alırken beyinde nasıl bir sistem işliyor?
Deneysel psikolog Amos Tversky yaptığı bir çalışmada, beynin karar alma süreçlerinde iki farklı sistemin aktif olduğunu ortaya çıkarmış.
Birinci sistem çok hızlı çalışır ve anlık kararları alır. Adına refleks de dediğimiz bu karar mekanizması içgüdülerle ve sezgilerle çalışır. İkinci sistem ise analiz yapar, düşünür, verileri değerlendirir ve sonunda bir karar alır.
Her iki sistemde de beynimizde yer alan ödül merkezi karar alma sürecinde en aktif rol oynayan bölümdür. Bu bölüm bilinçli olarak veya bilinçaltında alınan kararları yönlendiren bir tür içgüdü olarak görev alır.
Yani hayatımızı güzelleştiren başarılar da hayatı zindana çeviren bağımlılıklar ve kötü alışkanlıklar da aynı merkezde mesai yapan dürtülerden etkilenmektedir.
Mesela bir lokantaya gittiniz ve menüye bakıyorsunuz. İştahınızı kabartan bir tatlıyı gördüğünüzde beynimizin haz merkezi olarak da adlandırılan Beyin Ödül Sistemi devreye girer. Ve sizi o tatlıyı yemeniz için zorlamaya başlar.
Ancak tam siparişi verecekken gözünüz göbeğinize kayar ve bu çıkıntıdan hiç hoşlanmadığınızı hissedersiniz. Bu sefer beynin insula adı verilen bölgesinde bir hareketlenme olur ve siparişten vazgeçersiniz.
Fit görünmek için duyduğunuz motivasyon, beynin haz merkezine galip gelir ve siz o tatlıyı yemeden kalkarsınız.
Öyleyse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Beyin neyi ödül olarak görüyorsa, ona uygun davranır. Beyin eğer iyi ve faydalı şeyleri ödül olarak algılıyorsa, insan genelde doğru ve iyi şeyleri yapar.
Beynin hangi eylemleri ödül olarak algılayacağını belirleyen şey, insanın bilinçaltıdır. Bilinçaltı en temelde insanın varoluşla ilgili düşüncelerinin saklandığı bir bölümdür. Yani verdiğimiz her karar, aslında bizim inanç dünyamızın bir yansımasıdır. Farkına varamasak da bilinçaltımız bizi tercihlerimizle ilgili yönlendirmektedir.
Ama bilinçaltını şekillendirmek kolay bir şey değil. Konuyla ilgili araştırma yapan uzmanlar, karar verme süreçlerinde sadece tek bir şeyin bilinçaltına etki ettiğini iddia etmektedir. O da tekrarlanan aktivitelerdir. Yani hayatınız, rutin hâline getirdiğiniz alışkanlıklarınızın bir yansımasıdır.
Herhangi bir davranışı alışkanlık hâline getirmek aslında insanın elindedir. Düzenli yürüyüş yapan bir kişinin bilinçaltı bir süre sonra yürümenin sağlığa faydalı olduğunu kabullenir. Ve hayatın diğer alanlarında da insanın sağlıklı seçimler yapması konusunda aktif rol almaya başlar.
Veya beş vakit namaz alışkanlığını kazanan bir kişinin bilinçaltında, Allah’ın rızasını gözetme konusunda bir farkındalık oluşur. Ve namazı Allah’ın emrini olduğunu bilerek ve hissederek kılan bir kişi, tüm davranışlarında Allah’ın rızasını gözetmeye çalışır.
Bilinçaltının düzenlenmesinde kelimelerin de etkisi büyüktür. İnsan düşüncelerini kontrol etmekte zorlanır. Ama kelimeleri kontrol altına almak ve yönetmek mümkündür. Ve kullandığımız kelimelerle bilinçaltını kısmen de olsa kontrol altına alabiliriz.
Mesela kadere inanan, her gün dua eden ve gündelik dilinde sabır, tevekkül ve teslimiyet gibi kelimeleri sıkça kullanan bir insan, bir sıkıntıyla karşılaştığında isyan etmez. Çünkü bu kişinin beyni, sabretmeyi bir ödül olarak görür ve buna uygun reaksiyon geliştirir.
Öyleyse şöyle diyebiliriz;
İnançlar tutumları oluşturur. Tutumlar davranışlara, davranışlar alışkanlıklara dönüşür. Alışkanlıklar da bilinçaltını şekillendirir. Ve bilinçaltı en son aşamada karar mekanizmalarını etkileyerek hayatın akışını yönlendirir.
Mutlu olmaya, isyan etmemeye, inanmaya, sevmeye, insanlara faydalı olmaya karar veren kişinin menzili güzel olduğu için, güzergâhı da hep iyilikten geçer.
Her karar aslında bir niyettir.
Ve düzgün bir niyet, insan için en büyük nimettir.
Salih Uyan'ın önceki yazıları...