Kötü insan nasıl olunur?

A -
A +

İnsanı yiyip bitiren en büyük hastalıklardan bir tanesi haset veya çekememezlik. Bu hastalık genellikle şöyle başlıyor: Önce çevrenizde bir kişiyi seçip onu hedefe koyuyorsunuz. Boş zamanlarınızda bütün enerjinizi bu kişinin kötü yönlerini düşünerek harcıyorsunuz. Girdiğiniz ortamlarda hep bu kişinin aleyhine konuşmalar yapıyorsunuz.

 

Bundan sonra da asıl gerilim filmi başlıyor. Çünkü haklı çıkmak için hedefe koyduğunuz kişinin hep yanlış yapmasını bekliyorsunuz. Tersi olduğunda da büyük bir bunalım yaşıyorsunuz. Bu kişinin mutluluğu, başarısı veya insanlarla olan iyi ilişkileri sizi derinden sarsıyor. Yani ortada hiçbir geçerli sebep yokken, kendinizi mutsuz etmek için yoğun bir mesai yapmaya başlıyorsunuz.

 

Tabii bu sırada kötülük, yavaş yavaş bünyenizi ele geçirmeye başlıyor. Başka insanların başına gelen kötü şeylere sevindikçe ve iyi şeylere üzüldükçe, karakteriniz zaafa uğruyor. İçinizde bir yılan gibi kıvırılarak dolaşan nefret hissi, aklınızı ve kalbinizi felç ediyor.

 

Yani kötü düşünce, insanı kötülüğe mahkûm ediyor. İsteseniz de o yoldan geri dönemiyor, battıkça batıyorsunuz. Ruhunuz sadece kötülükten beslenmeye başlayınca, başkalarının mutluluğu ve başarısına ağıt yakarak geçiyor ömrünüz...

 

Yaşanan drama bakar mısınız? İnsan kendisine böyle bir eziyet yapar mı? Maalesef yapıyor işte.

 

Hayatta uğraşacak bu kadar şey varken insanlarla uğraşmak, insanın kendi kendine verdiği en büyük ceza herhâlde.

 

     ***

 

Kendi hayatında hiçbir derdi yokken, başka hayatlardaki mutlu sahnelerden rahatsız olmak, bir insan için en acı şey olabilir. Çünkü nefret öyle ağır bir mesaidir ki insanın belini büker. Sevimsizleştirir. Psikolojisini bozar.

 

Bir tanıdığınızın iyi hâline sevinebilmek ve kötü hâliyle dertlenebilmek çok ama çok büyük bir nimettir. Tam tersi de zillettir.

 

Kötü düşünceye sahip insanlar hep açık ararlar. Bu da bir hastalık belirtisidir. O kişinin bilinçaltında değersizlik hissine bağlı büyük bir öfke vardır. Bu öfkenin dinmesi de mümkün değildir. Çünkü sürekli açık arayan kişi, hata yapmamak için çok büyük bir enerji harcar. Hata yapanları acımasızca eleştirdiği için, kendisi bir hata yaptığında ne hâle düşeceğini bilir. Bu tedirginlik de insanı yiyip bitirir.

 

İnsanların kötü yönlerine değil de hep iyi yönlerine odaklanan insan ise rahattır. Herkese karşı hüsnüzan ettiği için gündeminde hep iyilik vardır. Başkalarına değer verdikçe, kendi değeri artar. Kalbinde nefret değil sevgi birikir. Ve bu sevgi, hem ruha hem bedene şifa olur.

 

Mutlu olmanın formülü çok basit yani. İnsanların iyi yönlerini gör. Yanlışlarını gördüğünde üzül ama kınama. Hele başkalarına bundan sakın bahsetme! Dua et, beddua etme. Takdir et, haset etme. Haddini aşma. Orta yoldan şaşma.

 

Birisi sana bir kötülük yaptığında affedersen, ileride bir gün sen de istemeden birisine zarar verdiğinde affedilirsin. Birisinin hatasını örtersen, senin de hatanı örterler. Söz taşımazsan, senin de sözünü taşımazlar.

 

Kesin kural. Hiç şaşmaz...

 

     ***

 

Yani çok zor değil insan gibi yaşamak ve mutlu olmak. Ama beceremiyoruz işte. Güzel ve kolay olanı bırakıp, kötü ve zor olanı tercih ediyoruz.

 

Ben de bazen insanlarla uğraştığımı fark ediyorum. Açık arıyorum ve hoşlanmadığım birileri kötü duruma düştüğünde kendimi iyi hissediyorum. Ve böyle hissettiğim günlerin akşamında, aynanın karşısına geçip yumruklarımı sıkıyor ve kendime şöyle sesleniyorum;

 

“Bir dakika ya! Sen kim oluyorsun da milletin açığını bulmaya çalışıyorsun? Bu ne cüret? Kendi hâlinden hiç haberin yok mu? Yazıklar olsun sana! Üç beş kitap yazdın diye adam mı oldun? Ortalıkta Tolstoy gibi dolaşıyorsun. Kendine gel, canımı sıkma!”

 

Sonra da kendime küsüp, yatıyorum.

 

Bir işe yarıyor mu peki bu? Pek yaradığını söyleyemem. Çünkü sabah kalkınca yine kendimle barışıp sağa sola bulaşmaya başlıyorum. Ama olsun. En azından arada bir kendime haddimi bildirmiş oluyorum işte. Size de şiddetle tavsiye ederim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Mehmet Sarımeşeli 9 Mart 2024 12:44

Yazıyla örtüşen gerçek bir olay:haset bir kişi,ailece tanış oldukları şahsı....cu diye iftira ihbarıyla kamu görevinden açığa aldırıyor.iftiraya uğrayan kişi mahkemede beraat ediyor; müfteri ise depremde hayatını kaybediyor.Yazik!iki taraf da mağdur oldu.Değer miydi Allah aşkına!Anlayana ibret...