Bir takipçim sosyal medyadan bir mesaj göndermiş. Özetle şöyle diyor; “Kızım bunalımda ve sebebi bir sevgilisinin olmamasıymış. Bu konuyu, kızımın arkadaşıyla olan WhatsApp yazışmalarını gizlice okuyarak öğrendim. Benimle hiçbir şey paylaşmadı.”
Ama anneyi asıl tedirgin eden şey bu değil. Kızı mesajlarda son zamanlarda kendisini erkek gibi hissettiğini söyleyip, bir erkek arkadaşının olmamasını da buna bağlıyormuş.
Yani kız okulda bir sevgilisi olmadığı için kendisini ezik hissediyor. Yaşadığı bu bunalım sonucunda cinsel yönelimiyle ilgili kafasında şüpheler oluşuyor. Ve en nihayetinde “Galiba ben erkeklere ilgi duymuyorum. Bu yüzden sevgilim yok” diyerek kendini teselli ediyor.
Bu kız kaç yaşında peki? Yedinci sınıfa gidiyor. Yani 13 yaşında.
13 yaşındaki bir çocuğa yaşattığımız kötülüğe bakar mısınız? Normalde bu yaştaki bir çocuğun gündeminde olmaması gereken her şey var. Peki normal mi bu durum?
Eğer çocuğun okuduğu kitaplarda 12-13 yaşındaki çocuklar sayfalar boyu flört ediyorsa…
Dinlediği rap şarkılarında çiftleşmek ve izdivaç eş anlamlı olarak kullanılıyorsa...
Seyrettiği dizilerde cinsiyetle ilgili ek tercih dönemleri sunuluyorsa...
Ve hayran kontenjanı rujlu erkekler ve asker tıraşlı kızlardan oluşuyorsa, bence gayet normal. Aksi olması anormal olurdu!
Ebeveynlik imtihanında en sık yapılan yanlış, sebepleri normal görüp sonuçlara öfkelenmek galiba. Çünkü çocukların maruz bırakıldığı şeyleri görmezden geliyor, tedbir almak için illa bir arıza çıkmasını bekliyoruz. Yani pislik içindeki kaynağı görmeyip, bulanık akan suya sinirleniyoruz.
Eğitim deyince aklımıza okul geliyor. Okul deyince de öğretmenler, dersler ve sınavlardan başka bir şey düşünmüyoruz. Teneffüs aralarında neler yaşandığı kimsenin pek umurunda değil yani.
Hâlbuki okul hayatı asıl teneffüslerde yaşanıyor. Derslerde okulun müfredatı, teneffüslerde ise ailenin ve sokağın müfredatı geçerli.
Eğer okulda sevgilisi olmayan öğrenci kendisini ezik hissediyor, engelli birey muamelesi görüyorsa…
Cinsel yönelimiyle ilgili abuk subuk konuşmalar yapan öğrenciler popüler oluyorsa…
“Sen inanıyor musun?” sorusu normal bir soru olarak algılanıyor, futboldan bahseder gibi ateizm ve deizm muhabbetleri yapılıyorsa…
Ve kızlı erkekli gruplar sürekli küfrederek konuşuyor ve kimse tepki göstermiyorsa, dersleri bırakıp biraz da teneffüslere yoğunlaşmak gerekir.
Çünkü öğrencilerin dersteki ve teneffüsteki davranışları arasında fark ne kadar çoksa, eğitimin kalitesi o kadar düşük demektir.
Dünya tarihinde kötülük hep vardı. Şeytan, dünya yaratılalı beri durmaksınız mesai yapıyor ve devam da edecek. O yüzden çocuğun kötülüklere şahit olmasının önüne geçemeyiz. Ama kötülüğün normalleşmesi hepimizi ürkütmesi gereken bir durum. “Ne var bunda canım? Hangi çağda yaşıyoruz?” cümlesiyle zihinlerde aklanan rezillikler bizi çok endişelendirmeli.
Mesela Tekel bayilerinde siyah poşet kullanımı veya gazete kâğıdına sarılan rakı şişeleri bir mahcubiyet simgesidir. Çocuklar için asıl tehlike birilerinin içki içmesi değil, poşetlerin şeffaflaşması ve şişelerin gazete kâğıdından sıyrılmasıdır.
Bir filmde kötü adam her türlü pisliği yapabilir. Ama senarist bu pislikleri iyi adama yaptırmaya başladıysa, orada şeytani bir plan devreye girmiştir.
Veya bir sokak serserisi küfrediyorsa, yine çok endişelenecek bir durum yok. Ama Türkiye’nin en sevilen komedyeni sahnede sürekli küfrediyor ve saygınlığını korumaya devam ediyorsa, kimse çocuklara küfrün kötü bir şey olduğunu anlatamaz!
“Sensin ağzıma yakışan en güzel küfür” cümlesi bir şarkının nakaratına rahatça yerleşmişse, çocuklar bu şarkıyı ezbere biliyor ve söyleyene hayransa, bu devran böyle sürüp gidecektir.
Kimse aksini söyleyemez!
Salih Uyan'ın önceki yazıları...
Teşekkür ederiz. Bu tarz yazıların devamını bekliyoruz.